Haftanın Çizgi Romanları: 11 Mayıs 2016

[info title=”Başlamadan Önce Okumanızı Öneririz!” icon=”exclamation-triangle”]11 Mayıs-18 Mayıs arası seçtiğimiz çizgi romanların kısa incelemeleridir.

İlk kısımda çizgi romanı okumayanlar için sürpriz bozan bilgi yoktur, kırmızı kutucuklu kısımlar ise “Spoiler Bölgesi”dir. Sayıyı okumaya niyetliyseniz uzak durmanızı öneririz.

Takibe almamızı istediğiniz çizgi roman varsa, yoruma bırakın!

[/info]

Batman #52

New52’nun sonuna geldiğimizi artık iyice fark ediyoruz. Ana dergilerin çoğu tamamlanmaya başladı. Batman dergisi de bu hafta kendisini sıfırlayacak. Geçtiğimiz 51 sayı boyunca derginin başında Scott Snyder ve Greg Capullo vardı. Ancak 51. sayıda bütün hikayelerini topladılar ve tatlı bir finalle serinin başından ayrıldılar. Sıfırlamadan önce geriye kalan tek sayınınsa yazarı James Tynion IV, çizeriyse Riley Rossmo. Yine de şu solda duran varyant kapak, Batman’in sonunda gülümsediği görsel, Greg Capullo’ya ait. Bir nevi veda kapağı diyebiliriz. Hikayeye geçmeden önce James Tynion IV’dan bahsetmek isterim. Kendisi yaklaşık 4 yıldır DC Comics’te. Scott Snyder’ın yetiştirdiği yazarlardan birisi. New52 ile başlamıştı çizgi roman yazarlığına. Önce Talon serisini yazmıştı. Sonra Batman Eternal ve Batman&Robin Eternal serisinde çalıştı. Genel olarak küçük hikayeler yazdı. Çok çok iyi bir yazar değil, daha yiyeceği çok ekmek var ancak kötü bir yazar da değil. Kendisinden memnunum. İleride daha da güzel işler çıkaracağını umuyorum. Yazdığı bu final sayısına gelecek olursak, açıkçası Tynion çok tatlı ve duygusal bir final sayısı hazırlamış bizler için. Hikayemiz, sıradan bir suçlunun, bir banka kasasına girerek içindeki bir şeyi çalmasını ve Batman’den kaçmasını anlatırken, öte yandan Bruce’un ailesini kaybettiği günlere gidip, sonrasında bu kaybı yenmek için neler yaptığını gösteriyor. Tüm bunların yanı sıra da Batman’in gençlik yıllarında o ortadan kaybolduğu dönemde aldığı eğitimleri, girdiği zorlu sınavları şöyle bir görme fırsatımız da oluyor. Kesinlikle Snyder-Capullo ikilisinin serilerine de yakışır bir final olmuş oldu.

[error title=”Spoiler Bölgesi” icon=”exclamation-circle”] Pekala, hırsızın çaldığı şey, Bruce Wayne’e aitmiş ve Bruce o çalınan küçük kasada, küçükken Dr. Leslie Thompkins’in, travmalarını atlatabilmesi için notlar almasını önerdiği küçük bir defteri saklıyormuş. Eğitim montajlarında da bu küçük defteri hiçbir zaman yanından ayırmadığını, şimdi de hırsızın peşine düşmekteki asıl amacının, olayın kişisel olmasından kaynaklı olduğunu öğreniyoruz. Kendine küçükken aldığı notları da günümüzde nasıl uyguladığını çok çok güzel kareler eşliğinde izliyoruz.

Gotham kompozisyonusya her zamanki gibi etkileyici. Oldukça yağmurlu bir akşam, şehrin bazı yerlerinden alevler yükseliyor. Gotham olması gerektiği gibi. Karanlık ama cazibeli. Ürkünç ama merak uyandırıcı. Sayının güzel yanlarından birisi de Alfred’in kinayeli muhabbetlerini bol bol görmemiz olsa gerek. Bruce’u azarlamasından daha mutlu olabileceğimiz birisi de olmasa gerek. James Tynion IV, daha önceki serilerinden çok daha kaliteli bir iş çıkarmış. Ayrıca tamamen bağımsız ve tek başına da okunabilecek bir sayı olmuş. Önceki 51 sayıyı okumamışsanız bile alın bunu okuyun, okumazsanız arşivinize atın. Sonuçta Batman Vol.2’nin finali bu sayı 😉

 [/error]
9.0

MUHTEŞEM

Actions Comics #52

Superman’in ölmesini gözünüzde hiç büyütmüyorsunuz değil mi? Final Days of Superman serisinde tamı tamına bu 6. sayı ancak Superman’in ölümüne dair okura hissetirecek en ufak bir şey bile yapmadılar. Şirket zaten doğru düzgün bu konudan bahsetmiyor bile. Haliyle hikayenin inandırıcılığı da gittikçe azalmaya başlıyor. Çoğumuz git gide New52 Superman’inin ölüp Pre52 Superman’in gelmesinden hoşnut olacağımızı düşünüyoruz. Ama hikayenin kendisi için bize durumu böyle göstermemeliler, değil mi? Hikayenin önceki sayılarında az buçuk neler olduğunu hatırlıyoruz, her hafta hikayenin yeni bir bölümü çıktığı için unutmamız kolay değil. Son sayıda olanlardan bahsetmek gerekirse, DC’nin “Solar Superman” ismini taktığı, saf enerjili Superman ortalıkta serbest geziyor, Supes, Bats ve Wonder Woman Çin’e gitmişlerdi. Orada da Çinli Superman’imizi görmüşlerdi. Kendisi ilahi bir varlığın, kısa ömürlü çocuklarındanken, bir profesör Superman’in enerjisini kullanarak bu çocuklardan birisini uzun ömürlü hale getirmişti. Bu arkadaşı, Kenan Kong’u, Rebirth’teki Super-Man serisinde göreceğiz. Superman’in son günleri hikayesinde bu hafta neler oldu peki? Sayımız, el ele tutuşarak uçan Wonder Woman-Superman görüntüleriyle başlıyor 🙁 Gerçekten bu ikiliyi zorla kabul ettirmeye çalışıyorlarmış gibi hissediyorum. Daha sonra da Clark’ın kendini kaybedip Batman’in uçağına düşmesiyle devam ediyoruz. Tüm bunların yanı sıra da önceki sayılarda tanıştığımız Solar Superman, Pre-52 Superman’in evine gidiyor. Şu an için bir dünya Superman’imiz olmuş durumda. New-52 Superman, Pre-52 Superman, Çinli Superman, Ampul Superman ve Justice League 51 kapağında “S” harfini giyen Lex Luthor Superman. Nereye kadar gideceğiz hiçbir fikrimiz yok tabii ki.

Ampul Superman 🙁

[error title=”Spoiler Bölgesi” icon=”exclamation-circle”] Eh, 6 sayı okuduk ve hala Superman’in birilerine veda edeceğini okuyup duruyoruz. Öte yandan sayılar dağınık dağınık ilerlemeye başladı. Bir yandan Çinli Superman hikayesi var, öte yandan Solar Superman mevzusu, şimdi de Pre-52 Superman’i gördük. Peki, Clark’ın ölümüne biz ne zaman odaklanacağız? Geçtiğimiz haftalardan beri bu köşeyi takip ediyorsanız, her haftaki Superman dergisinde en çok yakındığım konunun bu olduğunu tahmin edeceksinizdir. Yine laylaylom bir karmaşa okuyup dergiyi bitirdik ve önümüzdeki hafta çıkacak Superman-Wonder Woman #29’da Solar Superman/Batman-Superman-Wonder Woman üçlüsü kapışmasını izleyeceğiz.

Bilmeyenler için Pre-52 Superman’in nereden geldiğinden bahsedecek olursak. Convergence serisinde Lois’le birlikte çocukları olan Clark, eski evrenden gelmişti. Convergence’ta herkesi bir araya getiren Telos isimli mahluk daha sonra Clark, Lois ve oğullarına ana evrene gitme hakkı vermişti. O zamandan beri de Kent ailesi, adını White ailesine çevirerek gizemli bir şekilde yaşıyorlar evrenimizde. Kendilerinin burada neler yaptıklarını merak edenler, pek güzel mi güzel Lois and Clark serisini okuyabilir.[/error]

7.0

İYİ

Green Lantern Corps: Edge of Oblivion #5

Green Lantern Corps, geçtiğimiz sene DC You hareketi ortaya çıktığından beri ana evrende değildi. Kendilerinden ses çıkmıyordu. Sonra öğrendik ki ölmek üzere olan bir evrenin içinde Mogo gezegeniyle birlikte mahsur kalmışlardı ve çıkmalarının da imkanı yoktu. Daha sonra bir çıkış aramaya başladılar ancak gidebilecekleri bir yer de yoktu. Sonra gökyüzünde bir gezegen belirdi. Gezegenin üzerlerine geleceğinden korkarken, içeriden iki kişi çıktı: Dimas ve Ausras ismindeki iki kardeş. Gezegenlerini koruduklarını ve sonraki evrene gitmek için yol aradıklarını söylemişlerdi. Gezegenin içinde de Marniel ismindeki bir kadının, gezegenin başka evrene gitmesini engellediğini, onun da durdurulması gerektiğini söylediler. Böylelikle fenerlerin başında olan John Stewart, çoğu feneri evrenin dört bir yanında açık bulmaya gönderdi. Dışarıdaki fenerlerin dönüş yolunu bulabilmeleri için Mogo’ya yeşil yeşil parlamasını söyledi. Guy Stewart ve diğerlerini de gezegenin dibine inip Marniel’i yakalamaları için gönderdi. Ancak Guy ve dostları, Marniel, Dimas ve Ausras hakkında tamamen yanıldıklarını öğrenmişlerdi. Her ne kadar bunlar 4. sayıda geçse de risk almayıp spoiler bölgesi kısmında söyleyeceğim bu kısmı. Bu sayının büyük kısmı ise Fenerlerin kendi aralarında yaşadıkları bir iç savaşla geçti. Guy, Kilowog ve 3 fenere karşı, John, Salaak ve 8 fener daha. Sonradan, kaç sayıdır kayıpları oynayan Iolande ve yanında taşıdıkları da gelince durumlar dengelendi. Ancak bu sayının o kadar güzel bir yanı vardı ki, gerçekten hiç beklemiyordum. Guy’un çocukluğunu gördük. Çocukken babasından dayak yerken, babasına da kafa tutan, tüm bunları da babası annesini döveceğine kendisini dövsün diye yapan bir çocukmuş. Bunca zaman Guy Gardner’ı öfke kutusu olarak okudum ama bu kadar basit ve sade bir şekilde Guy’a arka plan verilmesi inanın çok hoşuma gitti.

[error title=”Spoiler Bölgesi” icon=”exclamation-circle”] Efendim, meğersem Ausras ve Dimas, bu evreni tüketen iki varlıkmış. Sonraki evrene de, orayı da tüketmek için geçmek istiyorlarmış. Marniel de bu evrenin eski koruyucularından olduğu için durumu biliyormuş ve bu ikilinin sonraki evrene geçememesi için kendi gezegenini feda etmeye karar vermiş. Bu sayıda da Ausras ve Dimas’ın, bütün fenerlerin zihinlerini etkilediğini öğreniyoruz ama sayının sonunda ikili, gerçek suratlarını belli edince herkes bunların sıkıntılı olduğu konusunda hemfikir oluyor.

Önümüzdeki sayı, bu maceranın final sayısı olacak ama açıkçası koca konuyu, alakasız bir gezegenin siyasi geçmişiyle yedik bitirdik. Bunun yerine kayıp fenerlerin bilinmeyen, karanlık bir evrende yol bulamalarını izlemeyi tercih ederdim. Mogo’yu bile doğru düzgün göremedik. Mogo harekete geçince çıldıran bir insan olduğum için bu sayıda en azından Mogo’nun ışınıyla kötü ikiliyi ateşlemesi güzeldi. Ama bütün seride, Mogo’nun evrenin uçlarında, karanlıkta kalan fenerlere yol göstermek için aydınlandığı sahnenin epikliğinde bir şeyi daha izleyemeyeceğimize de ikna olmuş durumdayım. Ortalama serimiz, ortalama bir şekilde finale girdi. [/error]

7.0

İYİ

Earth-2: Society #12

DC Comics çoğu serilerinde harıl harıl Rebirth’e doğru gitse de bazı seriler hala Rebirth sayılarını almaya çok daha uzaklar. Earth-2: Society serisi de 14. sayısına kadar devam edecek. Rebirth evreninde durumu ne olacak henüz bilmiyoruz ama büyük şeylere gebe olacağı da kesin. Geçtiğimiz sayılarda yeni bir gezegene kurulan ve cücük kadar nüfusa sahip olan Earth-2 halkının önemli iki şehri Ark Home ve Erebus’un, kaynaklar için birbirleriyle savaşa girmeye hazırlandıklarını, Green Lantern’ın iyice tanrılaştığını ancak onları durdurmak konusunda kılını bile kıpırdatamadığını, Batman (Dick Grayson), Ted Grant ve Red Arrow’un, Hourman’in peşinde olduğunu ve Amazonlar ile Atlantislilerin, dünyanın çok gizli bir yerinde gizli planlar yapmakta olduğunu öğrenmiştik. Fiyuvv…Gerçekten hala “dünya kurmak” konusunda kaldığımız için seriye kızgınım ama şunlara bir bakın…Seri, ilk çıktığı zamandan itibaren Earth-2, World’s End, Convergence ve şimdi de Society boyunca resmen dolu dolu geldi. Hangi taşı kaldırsak altından başka bir hikaye çıktı. Umarım Rebith’te de kendisine yer bulur. O zamana kadar da Çizgi Kafe’nin 6 yazılık Earth-2 Dosyaları yazı dizisine hazır olun! Bu sayıya dönecek olursak, odağımız, iki şehir arasındaki savaşa, süper kahramanların müdahil olup olmaması sorunu üzerine dönen bir hikayemiz var. Captain Steel, Sandman ve Red Tornado savaşa müdahale edip en azından savaşın başındakileri öldürmekten yanayken, Supergirl, Huntress ve Flash bunun tam karşısında duruyorlar. Eh, bir nevi İç Savaş’ın eşiğine geliyoruz. Ama bunun yerine olaylar hızlı bir şekilde çözülüyor. Neredeyse 70-80 sayılık Earth-2 külliyatında yepyeni bir olaya şahit olarak sayımızı ve şimdilik hikayemizi bitiriyoruz. Seri 14. sayısıyla tamamlanacak. Son 2 sayıda ise Ultrahumanite ismindeki bir arkadaşla uğraşacağız.

[error title=”Spoiler Bölgesi” icon=”exclamation-circle”]
Captain Steel, kendisine karşı gelen Supergirl’ü “eğer beni durdurmak istiyorsanız, beni öldürmeniz gerek. Hadi sana bir şey yapamadım ama Flash ve Huntress’a bir yumruk koysam ne olur?” diye mahalle abisi tadında tehdit edince gerçekten bir iç savaş çıkmasını bekledim. Bu sene çıkan filmlerden sonra kahramanlar arası savaşlara ne kadar bayıldığımızı da fark edince, seride bu yola gitmemelerinin tek nedenini 2 sayı sonra bitiyor olmasına bağladım. Öte yandan Green Lantern, bunca sayı boyunca boş yere tanrısal güçlere kavuşmamış. Gezegenin kaynaklarını tamamen yüzüğünün gücünü gezegene bağışlayarak çözebileceğini bulmuş.

Bulmuş dediğime bakmayın, Superman Val-Zod, eğer “olayları değil, sorunu çöz” gibi gayet sıradan bir cümle söylemeseydi, Alan’ın aklına tanrısal güçlerini gezegenin kaynakları için kullanmak hayatta gelmeyecekmiş. Bu yüzden bu kısım bana biraz zorlama, hatta seriyi uzatmak için yapılmış küçük bir oyun gibi geldi. Yine de artık Alan Scott işte bu 70-80 sayılık külliyatta güçlerini kaybetti. Hatta güçlerini kaybeden tek kişi bile olabilir. Öte yandan Ultrahumanite isminde bir düşman gördük. Kendisine güç olarak denk gelebilecek tek kişi olan Green Lantern da ortadan kalkınca tek kudretli kendisi kalmış. Bu yüzden de önümüzdeki sayıda bu yeni dünyaya saldıracak. Tek bir sorum var: Yahu siz bir gezegene saldırınca niye her zaman kahramanların size tek tek geleceğini sanıyorsunuz? Varsın diğer kahramanlar senden zayıf olsun, adamların toplam gücü, senden her zaman daha büyük. Kim dağıtıyor bu dahi kötü adam diplomalarını yahu?
[/error]

7.5

İYİ

The Unbelievable Gwenpool #2  

Bu hafta inceleme listemize aldığımız tek Marvel sayısı Gwenpool oldu. Geçtiğimiz hafta 0. sayısını, ondan iki hafta önce de 1. sayısını okumuştuk. 1. sayıda daha çok Gwen’in kendisine iş bulma maceralarını okurken yeni bir yardımcısıyla tanışıp, yardımcıyı yine kaybetmiştik. 0. sayıda ise bağımsız küçük bir hikayede Howard the Duck ile macerasını izlemiştik. Bu sayıda 1. sayıda kaldığımız yerden devam ediyoruz. Konuk oyuncumuz ise kapakta da görmüş olduğunuz, Jane Foster a.k.a. Thor! Önceki sayının sonunda Gwen, MODOK ile yüz yüze gelmişti ve hoş olmayan şeyler yaşamıştı. Bu sayıda da Gwen’in artık mecburen MODOK adına çalışmaya başladığını öğreniyoruz. MODOK’un kendisine kurduğu küçük bir suikastçi ekibinin başına Gwen getiriliyor. Takımda bir büyücü, bir şifacı var. Hırsız olarak da Batroc the Leaper ekibin içinde. Batroc önemli çünkü diğerlerinin aksine Gwen’in bir numarası olmadığını düşünüyor. MODOK’un suikastçileri olarak da ilk görevleri tek bir hedefi öldürmek. Ancak gelin görün ki bu hedef aynı zamanda Thor’a, Jane Foster’a da lazım. Bu yüzden bizim ezikler takımı ile kudretli Thor karşı karşıya geliyor. Hikayenin detaylarını Spoiler bölgesinde konuşalım ama genel bir fikir söyleyecek olursam, Gwenpool çok güzel gidiyor. İlk sayısında ve 0. sayıda hemen hemen tamamen komedi ağırlıklı gitmesine rağmen bu sayının sonlarına doğru çok harika bir duygusallık da yakaladı hikaye. Doğrusu, Gwenpool’u Spider-Gwen’den daha çok sevmiş bile olabilirim!

[error title=”Spoiler Bölgesi” icon=”exclamation-circle”] Önceki sayıyı incelerken de yeni yardımcısı Cecil’in bu kadar hızlı ölmeyeceğini düşündüğümü, ama sayının sonunda MODOK, Cecil’ı yakınca şok olduğumu söylemiştim. Daha sonrasında da üzerinde bir daha durulmayacak bir ölüme çevireceklerine inanırken bu sayının sonunda Gwen’in, Cecil’ın kafatasıyla “ben hata mı yapıyorum, bir şeyler bildiğimi göstererek aptallık mı yapıyorum” diye konuşması ciddi anlamda duygusal geldi bana. Cecil’ı bu şekilde kullanacaklarsa can feda. Tabii, bir de Gwen’in gerçekten de “bir şeyler bilmesi” meselesi var. Şimdi, daha önce Deadpool okurken de çokça görmüşsünüzdür, “Sen 16. sayıda ölmemiş miydin? Hey, seninle 3 sayı önce karşılaştık daha” tarzı muhabbetleri. Ama Gwenpool için bu göndermeler gerçekten işlevsel şekilde kullanılıyor. Yani, Gwen kendi evreninde çizgi roman okuru birisi, hem de ne okur. Bu evrene düştüğünde, bütün karakterlerin bütün geçmişlerini, en son neler yaptıklarını tamamen biliyor. MODOK’un tatile gittiğini, kimin nerede olduğunu şaşırmadan biliyor. Bu da başına bela açacak gibi. Örneğin bu sayıda, şu anda koca Marvel evreninde Hanım Thor’un Jane Foster olduğunu kimse bilmezken, Gwen onun Jane olduğunu biliyor. Ve dahası Jane’in adı aklına gelmediği için “Hani şu Natalie Portman’ın oynadığı kız” muhabbetine giriyor.

Bu yüzden Gwenpool’un 4. duvar mevzusunu, Deadpool’dan bile iyi yapabileceğini düşünmeye başladım, zira Gwen’in hiçbir özel gücü, yeteneği yok. Ama elindeki en büyük koz tamamen bu. Umarız bu mevzuyu bu tatta işlemeye de devam ederler. Öte yandan sayımızın konuk oyuncusu Thor o kadar iyi bir ekleme oldu ki Thor-Gwen’in olduğu her karede Cable&Deadpool tadı aldım. Bu ikilinin kendi serileri olsa tadından yenmez derim.

Sayının sonunda da Batroc, Gwen’in bir sahtekar olduğunu öğreniyor ve diğerlerine de anlatacağını söylüyor. Ancak o sırada Gwen’in kendi kendine konuşurken söylediği “Ne kadar beceriksizim, çizgi roman evrenine düşüyorum, Galactus’un, Doctor Doom’un çalışanı olacağıma kala kala MODOK’a kalıyorum” cümlesi çok tatlı geldi. Tüm bunlardan dolayı, Gwenpool, şimdiye kadar çıkan 3. sayısıyla da ne kadar iyi bir çizgi roman olduğunu bize hatırlattı. Okuyunuz!
[/error]

8.5

MUHTEŞEM

Yorumlar