Çizgi Romanda Acilen Son Bulması Gereken 5 Durum

Şimdi, iki tür kitle oluşmuş durumda çizgi roman dünyasında.
İlk kitle çekirdekten yetişme, çizgi romanla büyüme, önceleri rastgele ne
bulursa okuyup sonradan bir dikiş tutturmuş, tarzını çoktan yakalamış kemik
kitle. Diğer kitleyse, çizgi romanla filmler vasıtasıyla tanışmış, geleceğin
kemik kitlesinin yanında filmleri çizgi romana daha çok tercih edecek iki grubu
da içinde barındıran kitle. Hal böyle olunca, firmalar da daha fazla okuyucu
çekebilmek, özellikle filmler vasıtasıyla çizgi roman ile tanışmış kitleyi ‘’müşteri’’
hanesine yazabilmek adına, bazen hiç olmadık şeyler yapabiliyorlar. Kimi
zaman da eski okuyucuyu şaşırtmak için bazı şeyler yapıyorlar, bazıları destek
görüp alkışları toplarken kimisi de gerçekten yüzleri asıp, insanı çizgi
romandan soğutacak şeyler olabiliyor. Peki nedir bu durumlar? Sizin için beş
başlıkta toplayalım dedik. Bu vasıtayla da biraz New 52 taşlaması
biraz da genel taşlama yapıp rahatlayalım dedik.

 

5) Karakterin Özüne Uymayan Hikayeler/Diyaloglar

 

Şimdi mesela bir karakter düşünün ki, yıllar yıllar önce
okuyucuyla buluşmuş ve sevilmiş, zaten o yıllar içinde de gelişmiş ve evrilerek
son halini almış olsun. Ama bir gün olmadık şeylere onay veren çılgın bir
editör çıksın, gözü dönmüşçesine önüne gelen projelere onay verirken, kalite
değeri yüksek projeleri yok saysın. Kimdir mesela o editör? Dan DiDio olabilir
mi mesela? Pek tabii olabilir, hatta listenin bir numarası olabilir. Tabii
bunca saçma işten tek başına onu sorumlu tutmak belki yanlış olabilir, ama yine
de röportajlarla veya açıklamalarla bu saçmalıkları en çok kendisinin
savunduğunu düşünürsek, hedef tahtasında kendisini görmeye şaşırmamalıyız. Mesela
New 52 Superman#40 sayısında gördüğümüz şeyleri, daha öncesinde görmenin
pek imkanı yok. Ya da Kon-el’in anlamının Kriptonca’daki karşılığını bulmak
veya söylemek, yapılmış en zekice tercih değil. Jonathan ve Martha Kent’i
öldürerek, uzun süreçli bir Superman hikayesi tasarlamak, bu da yetmiyormuş
gibi Sperman ve Lois Lane ilişkisini de bitirerek Superman’in kendini Dünya
insanıyla bağını kuran bu üç karakteri hiçe saymak ne kadar akıllıca? Sanıyoruz
ki, Captain America’ya her ne sebeple olursa olsun ‘’Hail Hydra’’
dedirtmek kadar akıllıca. Yapmayın böyle şeyler, şaşırmıyoruz.

 

4) Satış Politikası için Varolan Karakterde/Zaman Çizgisinde
Oynamalar

 

Şimdi Before The Watchmen ile zaten Alan Moore’un kurduğu
evrenle oynamıştı, efsanenin büyüsünü dağıtmıştı. Bu yüzden Watchmen’i
sevenler, ekstradan başka bir hikayeye gerek kalmadan Alan Moore’un bıraktığı
haliyle sevenler. Watchmen’i sevenler içinde Superman-Batman veya diğer DC
Comics karakterleri olmadan sevmiş kişiler. Bu yüzden eğer yeni bir başlangıç
yapılmak isteniyorsa neden bu karakterleri kullanırsın? Tabii ki satış
politikası için. Zaman çizgileriyle oynar, eğer büker ve sonunda da kiminin
beğendiği kiminin beğenmediği ama kesinlikle ‘’olmamış’’ bir şey
ortaya çıkarırsın. Biz zaten demiyoruz ki Watchmen Alan Moore’un yazdıklarıyla
sınırlı kalsın, hayır, devam edebilirdi ancak kendi çizgisinde kendi
hikayelerine sahip olurdu ve biz de seve seve okurduk. Peki bu ‘’Rebirth’’
işi tutmazsa ne olacak? Yeni gerçekliği Sandman ve ailesi mi kuracak? Ya da
Secret Wars’a kadarki Marvel Comics’in hali neydi öyle? Dünya’yı kurtarmak için
evren yok eden kahramanlar, ne kadar doğru yazılmış hikayelerdi? Kurgusal
kahramanlığın en önemli öğesi, okuyucunun kendisini kahramanla
özdeşleştirmesidir. Peki biz o kahramanlarla ne kadar özdeşleştirebiliriz
kendimizi, işte orası muamma. Bunu bir kenara bırakalım, karakterlere
odaklanalım mesela. Sevenleri bilir, bir Alan Scott vardı zamanında, kendi
yüzüğünü kendisi yapmış bir Yeşil Fener’di. Bizim bildiğimiz Yeşil Fener’ler
ile alakası yoktu, gücü büyüden geliyordu. Ne oldu o karaktere? New 52 ile
birlikte Earth-2 serisine taşındı, ne eskisiyle alakası kaldı, ne
de eski tadı verdi. Tamam, Earth-2’de daha epik bir konumda olabilir, buna
lafımız elbette yok, ama biz yaşlı, JSA’nın tanıdık yüzü olan o sevdiğimiz
Yeşil Fener’i özledik. Ha ama DC Comics’in ‘’Vertigo’’ etiketiyle
çıkan eserlerine yaptığı zulme de burada bir kez daha değinmezsek olmaz, John
Constantine’in eski tarzını Alan Scott’tan daha çok özlüyoruz çünkü. O eski,
daha bir grafik-roman tadındaki hikayeler gitti, çerezlik hikayeleriyle yeni
bir Constantine geldi. Ee napalım, biz de eski hikayeleri başa döndürüp
döndürüp okuyoruz artık, yenilere de şöyle göz ucuyla bakmadan duramıyoruz
tabii. Yapmayın böyle şeyler, özlüyoruz.

 

3) Satış Politikası için Oluşturulmuş Karakteri/Yenilikleri
Yok Saymak

 

Şimdi burada yukarıdaki başlığa girebilecek öğeler de var.
Mesela varolan bir karakteri değiştiriyor, sonradan öğrendiğimiz yeni bir
şeyler ekliyor ama buna sahip çıkmıyor sonradan firmalar. Yani bu başlıkta
değişim olumlu ama sonucu olumsuz şeyler diyebiliriz. Örneğin bir karakterin
eşcinsel olduğunu öğreniyoruz, bunda sorun yok, fakat sonrasında bu karakterler
ortadan kayboluyor, silikleşip ortadan yok oluyor adım adım. Bu konuda Marvel
Comics de DC Comics de şimdilik pek de farklı değiller birbirlerinden. Bu
konuda Batwoman’a şirketçe yapılan zulmün eşi benzeri yok zaten. Bir de
Northstar vardı, ne oldu ona harbiden? Tabii etnik yeniliklere de burada
değinmek lazım, mesela Ortadoğulu bir Mrs. Marvel vardı reklamı bol bol
yapılan, Simon Baz vardı yine Ortadoğulu… Unuttuk gitti bile. Özellikle
gezegenler arası Green Lantern Corps’ un üyesi olan Simon Baz, hem de
Ortadoğulu, karakterin içinde yatan potansiyeli düşünebiliyor musunuz? İşte
onlar düşünemiyorlar, daha doğrusu düşünmek işlerine gelmiyor. Düşünsenize bu
tarz karakterlerle cinsel kimlik sorununa ufaktan değinebilir, Dünya’nın geri
kalanındakilerin sorunlarına –özellikle Ortadoğu’daki- karmaşaya göz
atabilirsiniz. Ama hayır, reklamını yapıp kendinizi ‘’sevimli’’
gösterin. Ya da yapmayın böyle şeyler, benimseyelim.

 

2) Sürekli Başa Sarmalar

 

Ne olur biri buna son versin! Piyasa orijin hikayeleriyle, #1
sayılarla dolup taştı. Yeni okuyucuya kolaylık işin bahane kısmı, hele ki
Türkiye’den bir okuyucuysanız bunu kolaylıkla anlarsınız. Biz ki bütün
hikayelere ortadan dalmış –tabii bu bizim isteğimiz dışındaydı- kişiler
olarak dalmış kişileriz, özellikle bizden sonraki nesil bu konuda daha şanslı.
Artık her şey dijital ortama dökülmüş, basılı yayın da bu konuda almış başını
gitmişken şöyle bir geriye dönüp bakınca olmadık sayıları tek ciltte toplanmış
halde okuyan bizlerin, veya orijin hikayesinden bihaber Superman’in, Spiderman’in,
Batman’in hikayelerine bodoslama dalmış kişiler olarak bu tarz ‘’bahaneleri’’
kabul edemiyoruz ve yine ekliyoruz, artık herhangi bir kahramanın veya takımın
hikayelerini okumak, bulmak çok da zor değil. Peki neden yapıyorlar bu başa
sarmaları? Bir yerden sonra hikayeler öyle farklı yerlere varıyor ki, bırakın
okuyucuyu yazan adam dahi anlayamaz hale geliyor, okuyucu da adım adım
uzaklaşıyor. Hal böyle olunca çeki düzen vermek adına ‘’yeni başlangıçlar’’
yapıyorlar. Mesela Crisis on Infinite Earths bu konuda en
başarılı eserdir, yine Flashpoint hikayesi de yapılış tarzıyla
etkilidir. Tabii Flashpoint tek başına güzel olduğunu, sonrasındaki
yeniliklerin de hiç iyi olmadığını gösterdi, yani her başa sarma o kadar da iyi
sonuç doğurmuyor. Bu konuda Secret Wars için de maalesef olumlu
yorumlar yapamıyoruz, kendi içinde fena olmayan bir hikaye ama sonucu şu an
gördüğümüz üzere herkesi mutlu etmedi. Yapmayın böyle şeyler, bıkıyoruz.

 

1) Öldürüp Tekrar Diriltmeler

 

Çizgi roman yazarlarının günümüzdeki biricik klişesi, 1980’lerin
ve 1990’ların ise en vurucu hikayeleriydi bunlar. Örneğin Batman için bir
kırılma noktasıdır Jason Todd’un ölümü, çizgi roman tarihi için de bir dönüm
noktasıdır. Sonra ne oldu? Hiçbir etkisi kalmadı, Jason Todd’un cam fanus
içindeki kostümü, o anı, sönüp gitti. Sonralarında ölenler de dirildikçe
dirildi, Captain America öldü dirildi, Batman birkaç kez öldü yine geri geldi, daha
yakın tarihlerde Superman öldü, dirilmedi şimdilik ama ölmesi de kimseyi
etkilemedi –o kadar mı sönük olur bir ikonik kahramanın ölümü-, Sonra
Captain America birkaç defa kalkanı birilerine devredip geri aldı, Batman
kostümü devredip geri aldı, Superboy öldü sonra yine dirildi, Bucky de dirildi,
Stephanie Brown ölmüş gibi yapıldı ama ölmedi, Örümcek Adam da… Yapmayın böyle
şeyler, yeter.

 

BONUS: Popüler Kahramanı İliğine Kadar Sömürmek

 

İşte bunu en çok Marvel Comics yapıyor desek sanırım pek
yanlış bir şey söylemiş olmayız. Hemen iki örneğimizi verelim; Örümcek Adam ve Wolverine.
Özellikle Örümcek Adam’ın kendine özel bir dolu hikayesi yayınlanıyor,
yetişemiyoruz, bir de üstüne Avengers’ın her hikayesinde de mutlaka kendine bir
yer buluyor. Elinizi nereye atarsanız mutlaka bir Örümcek Adam hikayesi
çıkıyor, bazı yerlerde dişe dokunur repliğini bile göremiyorsunuz ama var, epik
bir kapakla sayının içinde yer olduğunu görüyorsunuz ama içeride pek etkisi
yok. Bunun diğer bir örneği de Wolverine. Kendi hikayeleri çeşit çeşit zaten
çıkıyor, üstüne bir de Avengers hikayelerinde görüyoruz. Tabii buraya
ekleyelim, Avengers da tek başına çıksa iyi, elimizi nereye atsak değişik
isimlerle birçok Avengers hikayesi var, yani o da tek değil. Düşünsenize,
sadece Spiderman, Wolverine’in içinde bulunduğu ve ayrıca Avengers okumak
isteyen bir kişinin önünde bir kamyon sayı birikiyor. Ciddi manada, ticari
sömürünün en güzel tanımı çizgi roman piyasasında. Marvel Comics de sağolsun,
uygulamalı bunu gösteriyor. Tabii diğer tarafta DC Comics de masum değil, belki
hikaye sayısı çok değil ama her Justice League sayısında son yumruğu atan adam
Batman olunca, her noktadan bir Batman çıkınca ‘’Eeee başka karakter mi yok?’’
diyesimiz geliyor, adamı daha tanrı yaptınız yeter, daha ne yapacaksınız? Bizce
YAPMAYIN BÖYLE ŞEYLER.
Yorumlar