Paket İnceleme: DC Rebirth: Part 1

Paket İnceleme nedir?

Merhabalar, “Haftalık Çizgi Roman İncelemeleri” köşemizden haberdarsınızdır. Bildiğiniz üzere her hafta seçtiğimiz çizgi romanları inceliyoruz, kısaca hikayelerini anlatıyoruz, hem sayıyı okumayanlar için güncelde neler olduğuna dair bir fikir veriyoruz hem de sayıyı okuyanlar için teorilerimizi ve görüşlerimizi paylaşıyoruz. Ancak bu incelemeler zamanla ortadan kayboluyor, eski tarihlerde kalıp gün yüzüne çıkamıyor bildiğiniz gibi. Biz de hem arşivleyebilmek için hem de toplu inceleme okumayı sevenler için, Paket İnceleme adını verdiğimiz bu formatı kullanacacağız. Belli bir hikaye örgüsü ya da 1. sayıdan incelemeye başladığımız bir macera, final ya da hikayenin son sayısını tamamladığında yahut şirket tarafından ciltlendiğinde, o zamana kadar “Haftalık Çizgi Roman İncelemeleri” köşesinde ayrı ayrı haftalarda incelediğimiz sayıları paket haline getireceğiz, köşede önceki sayıda neler oldu tarzı olan giriş kısımlarını buraya almayacağız, sayıların kısa hikayesini ve değerlendirmesini göreceksiniz. En sonuna da daha önce diğer yazılara yazmadığımız şekilde, paketteki bütün sayıların genel bir değerlendirmesi olacak. Paket incelemelerin tamamına ise yukarıdaki menüde bulunan Çizgi Roman İncelemeleri başlığındaki yayınevlerine ayrılmış sayfalardan erişebileceksiniz!

Not: Toplam 23 tane Rebirth sayısı çıkacağı için DC Rebirth’e özel 8-8-7 şeklinde olmak üzere üç part şeklinde paket yapacağız.

Not 2: Rebirth sayıları, birbirlerinden bağımsız çıktıkları için DC Rebirth serilerine özel, öncesinde ne oldu kısımları kalacak.

Batman: Rebirth #1

Rebirth sayılarımız geldi. Geçtiğimiz hafta DC Universe: Rebirth ile ortalığı yıkıp geçmişti DC. DC Universe: Rebirth 1. sayının incelemesi için buraya tıklayabilirsiniz. Şimdi, Batman’in Rebirth öncesi serisinde Scott Snyder ve Greg Capullo’nun, kimilerince sevilen, kimilerince nefret edilen ve 51. sayıyla sonuçlanan hikayesini okumuştuk ve aylarca Batman dergisi, DC’nin en çok satan amiral gemisi konumuna yükseldi. Dolayısıyla derginin üzerindeki baskı da arttı. Bu yüzden yeni yazar ekibinin de kaliteli olması gerekiyordu. Önceki sayılarla herhangi bir bağlantı olmadığı için Spoiler öncesi kısmı biraz yazarın kim olduğuna ayıralım. Efendim serinin başına Tom King geçti. Kendisi son 1-1.5 yılda öyle bir parlayan yıldıza dönüştü ki önünü tutamadık. İşin ilginci öyle çok büyük bir iş de yapmadı ama yazdığı 2 seri, öyle güzel çıktı ki, Batman için umutlarımız daha da arttı. Bunlardan birisi, Dick Grayson’un ajan olarak Spyral örgütü adına, Helena Bertinelli’yle beraber seksi casus hikayeleri yaşadığı Grayson serisi, diğeriyse henüz okumaya fırsat bulamasam da enfes olduğu söylenilen Vision serisi. Bu yüzden kendisine güvenelim, Batman serisini takip edelim. Şimdi Rebirth sayısındaki hikayeden kısaca bahsedelim. Sayı bize ana seri ile ilgili çok fazla bilgi vermiyor. Tom King ve Scott Snyder’ın ortak yazdığı bu sayıda, Batman, her mevsim yaşlanıp yeniden doğan Calendar Man’e karşı savaşıyor. Yanına da yardım olarak, We are Robin serisinden tanıdığımız Duke Thomas’ı alıyor. Duke’u eğitirken de sayıyı noktalıyoruz. Sayının büyük kısmı da zaten eğitim odaklı gidiyor. Ayrıca Bat-Cave’e de adam akıllı bir bakma imkanımız oluyor.

[error title=”Spoiler Bölgesi” icon=”exclamation-circle”]
Seri hakkında herhangi bir şey söylemek için erken. Bütün sayı boyunca Calendar Man’in, Gotham’a yerleştirdiği tohumları arayıp onları halletmekle meşguldüler. Ayrıca Batman’in başlığının, aynı zamanda bir şok tabancası olduğunu da gördük.

Heh, Pikachu Batman <3

Calendar Man’in tohumlarını hallettiklerini düşündüler ve hikaye kısaca tamamlanmış oldu. Asıl önemli olan diğer kısımsa, Endgame hikayesi sırasında anne ve babası, Joker gazından etkilenip deliren ve bir daha da düzelmeyen Duke Thomas, onlar kendilerine gelene dek, Batman’in yanında kalacak. Kendisi We Are Robin serisinde, ortaya çıkan bir dünya Robin’den en ön planda olanıydı. Batman, Duke’u yanına Robin olsun diye almadığını söylüyor ama. Yeni bir şeyler deneyeceğini söyledi. Sanırım Scott Snyder’ın, Ağustos’ta başlayacak All-Star Batman serisinde Duke ve Batman birlikte olacaklar, Tom King’in kendi serisinde ise bağımsız şekilde takılacak Kara Şövalye. Duke’un kostümü de şu olacak.

Açıkçası ben biraz da Tom King’in hikayesinden bahsedilmesini beklerdim. Bilmeyenler için de kısaca kendisinin 5 sayılık ilk hikayesinden bahsedeyim. Gotham ve Gotham Girl isimli iki tane kahraman ortaya çıkıp, Batman’i kötü adam olmakla suçlayacaklar. Üçlü arasında bir kavga dönecek. Gotham büyük kahramanken Gotham Girl onun yardımcısı olacak. Hikayenin kendisini merakla bekliyorum. Rebirth sayısınınsa ortalama güzellikte olduğunu düşünüyorum.
[/error]

7.5

İYİ

Superman: Rebirth #1

Şimdi, Superman’in hikayesi biraz daha ilginç. Eğer geçtiğimiz haftalarda “Haftanın çizgi romanları” köşemizi takip etmişseniz, Superman’in New52 dergilerinin son sayılarında, Final Days of Superman hikayesiyle, New52 Superman’inin, hayatını kaybettiğini, final sayısında da yerini Pre52 Superman’e bıraktığını görmüştük. Bu yüzden Superman’in Rebirth sayısının ayrı bir önemi var. Çünkü Post Crisis/Pre52 Superman, eğer yanılmıyorsak ana evrende kendisine yer bulacak. Lois’le birlikte Jon isminde bir çocuğu da var sakallı Supes’un. İşte bu çocuk, Eylül ayından itibaren Damian Wayne ile başrolü paylaşacağı Super Sons dergisinde boy gösterecek. Bu yüzden, eski Superman’in, yeni evrende kendisine yer bulabilmesi önemli. Eğer eski Superman’in nasıl buraya geldiğini merak ediyorsanız, kısaca açıklayalım. Convergence eventinde Telos isimli varlık evrenler arası geçitler açmıştı. O event esnasında Lois doğum yaptıktan sonra tüm aile bu geçitlerden birisi aracılığıyla ana evrene geldi. Buraya geldikten sonra da herkesten gizli bir yerde yaşamaya başladılar. Ancak son olaylar dolayısıyla kimlikleri açığa çıkınca Pre52 Superman, ailesini, onlardan şimdiye kadar gizlediği bir Yalnızlık Kalesi’ne götürdü. Son bıraktığımızda Superman cephesinde olaylar bu şekilde ilerliyordu. Rebirth sayısı ise New52 Superman’inin hikayesinin kapandığı sayı oldu. Sayının büyük çoğunluğu eski Superman’in Doomsday ile olan savaşına göndermeler ve Clark’ın yeniden dirileceğine olan inancıyla geçti. Artık şundan eminiz ki Rebirth evreninde Superman olacak kişi, Post Crisis/Pre52 Superman. Kendisine yolculuğunda başarılar dileriz.

[error title=”Spoiler Bölgesi” icon=”exclamation-circle”]
Sayıya, Lana Lang’in, Superman için yapılan hatıra mezara girmeye çalışmasıyla başlıyoruz. Clark’ın, Lara’ya vasiyeti, öldüğünde Smallville’e, ailesinin yanına gömülmekmiş. Lara da Clark’ın cesedinden geriye kalanları almaya geliyor. Ancak onu izleyen eski Superman, gelip bu işten vazgeçmesini, çünkü Superman’in tıpkı kendisi gibi dirileceğini söylüyor. Bunun için de kalıntıları alıp kendi Yalnızlık Kalesi’nde Clark’ı yeniden canlandıracakmış. Beraber Clark’ın külleriyle gidiyorlar ama canlandırması için gereken “Regeneration Matrix”in bu evrende var olmadığını öğrenince eski Superman, Clark’ın gerçekten de öldüğünü ve geri getirmenin imkansız olduğuna karar veriyor ve Lara’yla birlikte Clark’ı Smallville’e gömüyorlar. Ve sonunda eski Superman, Yalnızlık Kalesi’ne Superman’in heykelini dikerek, umut dolu geleceklerin Superman’i olmaya dönüyor.

Doğrusu duygusal bir sayıydı aslında ama açıkçası pek “işte New52 Superman’i komple öldürdük, emin olun” demek dışında bir şey yapan bir sayı değildi. Superman’in küllerinin de Smallville’e gömülmesine karşıyım arkadaşım. O külleri birinin oradan alıp, zombi bir Superman yapmayacağından emin miyiz yani? Daha da kötüsü, New52 Superman’i ilerleyen sayılarda yeniden dirilip Eski Superman ile savaşırken görebiliriz. Dahası, bir daha öldürüp bir daha saygı duruşu yapabilirler. Şimdi Rebirth sonrası, Action Comics dergisi 957. sayısından devam edecek, Lex Luthor, Superman zırhıyla ortalıkta dolaşıyor olacak. Superman dergisindeyse muhtemelen Eski/yeni Superman’imizin alışma evresini izleyeceğiz.
[/error]

7.5

İYİ

Green Arrow: Rebirth #1

Green Arrow çok ilginç bir karakter. Çok mükemmel bir şekilde yazılabildiği gibi, korkunç ötesi derecede kötü de yazılabiliyor 50 sayısı içinde. Örneğin New52 serisinin ilk 16 sayısı facia iken, Jeff Lemire ve Andrea Sorrentino ikilisinin başa geçtiği 17-34 arası kesinlikle mükemmel ötesiydi. Daha sonra bir 5 sayılığına Arrow dizisinin senaristleri seriyi ele aldılar ve hiç vakit kaybetmeden çizgi roman evrenine Felicity belasını sokup gittiler. Dolayısıyla yazdıkları ilk sayıdan itibaren listemden çıkarmıştım. İşin kötü yanı, 41. sayıdan  itibaren serinin başına geçen Benjamin Percy’e fırsat veremedim. Bu yüzden kendisinin Rebirth öncesi yazdığı 12 sayıdaki hikayesini, Rebirth sonrası seriyi beğenirsem şans vereceklerim listesine alıyorum. Şimdilik Green Arrow hakkında bilmemiz gereken şey, DC Universe Rebirth serisinde Wally’nin Ollie ve Dinah’ya bakıp “eskisi gibi aşkları” yok demesinden yola çıkarak, yeni serinin bu ikilinin ilişkilerine yoğun bir şekilde eğileceğini düşünmek. Tanıtımlardan öğrendiğimiz kadarıyla da Ollie, dizideki kostümünü giyecek ve Dinah ile hayatında ilk defa karşılaşmış olacak. Rebirth sayısı da bizi bu ana seriye hazırlayan sayı olacak. Ve açıkçası bu hafta okuduğum çizgi romanlar içinde en beklemediğim, en oturup kaldığım ve en beğendiğim çizgi roman oldu bu sayı. Hikayemiz aslında çok çok basit, evsiz insanlar kaçırılır, kahraman bunun peşine düşer. Milyon kere izlemiş, dinlemiş, okumuşsunuzdur. Ancak Benjamin Percy bu kadar basit bir hikayeyi, Dinah ve Ollie’nin ilişkilerinin başlangıcı için o kadar iyi kullanıyor ki her sayıda yeniden bu hikayeyi anlatsa, sadece diyalogları değiştirse yine keyifle okurum, ikili arasında öylesine güzel bir dinamik var. Ayrıca diziden ve son zamanlardaki karanlık Oliver imajından o kadar bunalmıştım ki (üzgünüm bu karanlık Oliver’a Jeff Lemire’in de dönemi dahil) artık biraz daha aydınlık bir Oliver görmek çok çok iyi geldi.

[error title=”Spoiler Bölgesi” icon=”exclamation-circle”] Hikayeden genel olarak bahsedecek olursak, sokaklardaki evsizler kaçırılmaya başlarlar ve tuhaf tipli adamlar tarafından kötü adam piyasasında 35 DNS sağlayıcı ile gizlenmiş ve sadece “Lexcoin”in geçerli olduğu bir video konferansta satılığa çıkarılırlar. Oliver bu garibanlardan bir tanesinin çocuğunu, gizemli bir şekille giderken görür ve kurtarmak ister ancak o gizemli şeklin Black Canary olduğunu öğreniriz. Daha sonra çocuğu gidip güzelce temizlerler ve Oliver daha tanıştığı anda Dinah’ya kimliğini açıklar. Sonunda da toplantı karargahını basıp, çocuğun annesini kurtarırlar ve ikili, birbirleriyle ismen de tanışır.

Sayı boyunca Dinah, Oliver’ı bir güzel eleştirir de eleştirir. “Sen zengine, yolsuza, pisliğe karşı savaşıyorsun da yaşadığın hayatı prensler yaşamıyor” kıvamında. Oliver da buna karşılık “sen benim şirketimin yaptığı hayırları, çabaları biliyor musun? Bütün bu yardım, savaş para olmadan olmaz” diyor. Sonra birbirlerinin kim olduğunu bilmemekle suçluyorlar birbirlerini. Oliver ben adada mahsur kaldım deyince Dinah, adanı yesinler deyip üste çıkıyor. Daha nice böyle diyaloglarla ve karşılıklı atışmayla dolu sayı.

Ya arkadaşlar, ben bu sayıyı okurken neredeyse ağlayacaktım. Benim, Arrow’un 1. sezonundan beri görmek istediğim şeydi bu ya. Black Canary/Green Arrow dinamizmi o kadar çok iyi ki aklıma bu ikiliyi geçebilecek bir duo bile gelmiyor şu anda. Diyaloglar o kadar yerli yerinde ki sayıyı döndürüp döndürüp tekrar okuyasınız geliyor. Green Arrow o kadar sempatik ki dizideki kostümü giymesine rağmen 4 sezon izlediğimiz Stephen Amell’i, bu sayıdaki Green Arrow’un yanına bile yakıştıramıyorum. Her haliyle çok güzel bir sayı, her haliyle geleceğe dair umut veren bir karakter. Hiçbir Rebirth sayısını almasanız bile bu sayıyı alın, poşetleyin, saklayın. Notunu verdim ama buradan da vereyim: 9.0 – Muhteşem.
[/error]

9.0

MUHTEŞEM

Green Lanterns: Rebirth #1

Dünyanın Yeşil Fenerlere ihtiyacı var ve bu seferki fenerler artık aşina olduklarımız değil. Bir sayalım, şu an dünyalı kaç fener var: Hal Jordan, John Stewart, Kyle Rayner, Guy Gardner, Simon Baz ve Jessica Cruz. Efendim, Korugarlı kaç fener var: Sinestro’nun kızı Soranik Natu. Bu ne dengesiz bir dağılım yahu? Neyse meselemiz bu değil. Yeni düzende iki tane Green Lantern dergimiz olacak. Birincisi Hal Jordan’ın önderlik edeceği Hal Jordan and the Green Lantern Corps, ikincisi de bu seri, Jessica Cruz ve Simon Baz’ın başrolde olacağı seri. Hal ve ekibi uzayda fink atarken, Simon ve Jessica da dünyayı koruyacak. Jessica’yı 15-20 sayıdır zaten Justice League sayfalarında görüyorduk. En son, kendi yüzüğünün içindeki korku varlığı Volthoom’un, Black Racer tarafından öldürülmesi sayesinde tamamen özgür kalmıştı ve yüzüğünü bütün iradesiyle kullanmayı başarabilmişti. Öte yandan Simon Baz ise sağda solda savruldu, doğru düzgün bir yere tutunamadı. Ancak şunu da unutmamak gerek, Simon Green Lantern evrenine geldiğinden beri çok zaman oldu. Artık tecrübesiz birisi değil. Jessica da Volthoom ile çok cebelleştiği için yeteri tecrübe kazandı. Bu ikilinin Dünya’yı koruyabileceğinden eminiz yani. Şimdi serilerine yol açacak Rebirth sayısından bahsedelim. Sayımız, gizli bir muhafızın çok gizli bir silahla kaçmaya çalışırken serbest bıraktığı yeni bir güçle başlıyor. Daha sonra Dünya’da Jessica ve Simon’ın son durumlarını görüyoruz. İkili birbirlerini tanımıyorlar. Çağrıldıkları görev sonucunda da Hal Jordan, ikiliye dünyayı emanet edip gidiyor.

[error title=”Spoiler Bölgesi” icon=”exclamation-circle”] İkili birbirlerinden bağımsız olarak geldikleri yerde bir Manhunter robotuna karşı savaşıyorlar. Ancak robotun sadece Hal Jordan tarafından yansıtılmış bir eğitim robotu olduğunu öğreniyoruz. Hal, Dünya’yı bir süreliğine terk edeceğini, diğer fenerleri bulması gerektiğini söylüyor. Diğer fenerler hatırlarsak Green Lantern Corps: Edge of Oblivion serisinde başka bir evrende sıkışıp kalmışlardı. Haftaya o serinin final sayısı gelecek, muhtemelen Hal’i orada göreceğiz. İşte bu yüzden gideceği için dünyayı da bu ikiliye bırakıyor. Ama ikisinin de tecrübesiz olduğunu düşündüğü için, birbirlerinden kopmasınlar diye güç bataryalarını birleştiriyor ve ikisini de Justice League karargahına götürüp, birlik tarafından eğitileceklerini söyleyerek uçup gidiyor. Öte yandansa Dünya’nın Blackest Night ve Brightest Day’i gördüğünü, şimdi de Red Dawn’ı göreceğini söyleyen kızıl fener lideri Atrocitus’un Dünya üzerine plan yaptığını görerek sayıyı bitiriyoruz.

Yukarıda dediğim gibi, bu ikili zaten ilk eğitim aşamasını geçeli çok zaman oluyor. Simon, Green Lantern olalı neredeyse 3 yıl oldu, Jessica 2 senedir fener zaten. Bu yüzden yeni asker montajı görmeyi hiç ama hiç görmek istemiyorum. Öte yandan Atrocitus’un planları ilgi çekici. Yanlış hatırlamıyorsam kendisi daha önce hiç dünyayı hedef almamıştı. İşi gücü OA ile uğraşmaktı. Dünya’ya saldırmak, hem de bunu yapmak için Hal Jordan ve diğer fenerlerin ortadan kaybolmasını beklemek güzel fikir aslında. Ne planladığına dairse en ufak fikrimiz yok. Ayrıca bir de gizli muhafız mevzusu var. Kim bu herkesten saklı muhafız ve kutusunda sakladığı gizli silah ne? Bunları da muhtemelen karakterlerin dergisinde göreceğiz. Jessica ve Simon, birbirleriyle tanıştıkları andan itibaren geçinememeye başladılar. (Evet, oldukça orijinal). Detayları ilk sayısında göreceğiz.
[/error]

6.5

FENA DEĞİL

Aquaman: Rebirth #1

Sıradaki Rebirth sayımız da Aquaman’in sayısı. Bildiğiniz gibi uzun bir süre boyunca DC’nin hem en çok dalga geçilen hem de gereken ehemmiyetini bir türlü yakalayamayan bir karakterdi Aquaman. New52 döneminde serinin başına geçen Geoff Johns, yanlış hatırlamıyorsam bize oldukça efsane bir 25 sayı okutmuştu. Arthur Curry, küllerinden doğmuş, harika bir karaktere dönmüştü. Seriyi büyük hayranlıkla okuduk. Daha sonra serinin başına Jeff Parker geçti. Her ne kadar kendisinin ilk sayılarını fena bulmasam da okudukça Geoff Johns’un, Aquaman’e kattığı “kendisiyle sorunları olan, ciddiye alınmama, görmezden gelinme hissiyle yaşayan kahraman” imajını kaybettiğini düşünüyordum. Bir müddet sonra da Parker’ın yazdığı Aquaman’e devam etmedim ne yazık ki. DC Universe Rebirth sayısında Arthur’un Mera’ya evlilik teklifi ettiğini görmüştük. Rebirth döneminde ise Dan Abnett, Aquaman serisinde Atlantis’in politik konumu üzerine eğileceğini söylemişti. Arthur’un kahramanlığın yanı sıra bir kral ve diplomat da olduğunu düşünürsek doğru bir kararmış gibi hissediyorum. Rebirth sayısında önce bağımsız bir hikayeyle başlıyoruz. Kendilerine Deluge adını veren asi bir Atlantis terör örgütü, karaya çıkarma yapmaya niyetlilerdir ve Aquaman’in de onları, karaya çıkıp füzyon bombalarını ateşlemeden durdurması gerekir. Tüm bu esnada da bir dış ses, bize Aquaman’in hayatını sempatik bir şekilde anlatır. İnsanların onunla nasıl dalga geçtiğini, ne deniz halkının ne de kara halkının onu dost olarak görmeyip kabullenmediğini, hatta balıklarla konuştuğunu söyleyip dalga geçtiklerini ekler. Sonunda da sayıyı Rebirth kapsamında çıkacak Aquaman serisine bağlayacak hikayeye giriş yapar.

[error title=”Spoiler Bölgesi” icon=”exclamation-circle”]
Şimdi, sayıda bu Deluge örgütüyle işlenen hikayenin pek bir olayı yoktu. Bu arkadaşlar, bazı deniz canlılarını da zincirleyip binek olarak kullanıyormuş, Aquaman’in de odaya müdahalesiyle hepsi serbest kaldılar, Deluge örgütü yakalandı, sorgulamaya götürüldü. Arthur’un kafasına takılan şeyse, yıllarca sessiz kalan bu örgütün, neden şimdi harekete geçtiği sorusuydu. Tüm bu esnada iletişim kurduğu Mera’nın da, artık Atlantis ve kara dünyası arasında Arthur’un kurduğu elçiliğin temsilciliğini yapacağını öğrendik. Sonunda da Arthur’un zayıf noktasının Mera olduğunu söyleyen, o sayının başından beri okuduğumuz sempatik anlatıcının, Aquaman’in bir numaralı düşmanlarından Black Manta olduğunu ve babasının intikamını almak için Arthur’u yok etmeye Mera’dan başlayacağını öğrendik.

Sayının en çok üzerinde durduğu şey, Aquaman’in, denizli olsun karalı olsun bütün insanlar tarafından nasıl da ciddiye alınmadığı ya da gereğinden fazla tehlikeli olarak görüldüğüydü. Önce balıklarla konuşmasının dalgasını geçmişler, aynı zamanda bunu “Balıklar zaten Arthur’u anlayabilecek kapasitede akla sahip değiller, Arthur sadece telepatik olarak onları yönetebiliyor” diyerek de düzeltmişler. Güzel bir hareket ama ne yaparsanız yapın insanlar Aquaman’in balıklarla konuştuğunu düşünmekten vazgeçmeyecek zira bu açıklama Aquaman tarihinde zaten bolca yapıldı, gördüğümüz gibi hala da yapılmaya ihtiyaç duyuyor. Bunun dışında Mera’nın büyükelçilik görevi elinde patlayacak gibi çünkü içinde bulunduğu durumdan hiç hoşnut değil ve sadece Arthur için bunu yapıyor. İlla ki bir noktada ayağı kayacaktır diye düşünüyorum. Gelelim finale, Black Manta nedir? Tamam, Aquaman’e de yeniden taze bir nefes aldıracaksınız da Black Manta’yı, hem de yine babasının intikamını almak için niye kullanıyorsunuz? İlk defa Aquaman okuyacak insanlar zaten Geoff Johns’un 25 sayısını okuduğunda vay anasını diyor, şimdi her yeni okur yakalama çabasına girildiğinde biz bir Black Manta hikayesi, hem de aşağı yukarı aynı motivasyonla, daha mı okuyacağız? Ana seriye bağlanacak kötü karakter seçimini doğrusu beğenmedim, daha orijinal bir karakter yaratılmasını beklerdim Rebirth adıyla sunulan bir seride doğrusu. Muhtemelen ana serisi başladığında takip etmeyeceğim serilerden birisi olacak Aquaman ancak ilk birkaç sayıya şans vermek gerek diye düşünüyorum.
[/error]

6.5

FENA DEĞİL

Flash: Rebirth #1

Rebirth serileri içinde en çok merakla beklediğim sayılardan birisi tabii ki de Flash’ın sayısıydı. Hatırlarsanız DC Universe Rebirth sayısında eski evrenin küllerinden yeniden doğan Wally, çare olarak kendisini Barry’nin yanına atmayı bulmuştu ve oldukça duygusal bir sahneyle de Barry ile Wally’nin yeniden birleşmesini izlemiştik. Bundan sonrası ise geçtiğimiz hafta yayınlanan Rebirth sayılarında bahsedilmemişti bile. Flash’ın Rebirth öncesi New52 döneminde, aşırı derecede bayılarak okuduğum kısmı, Francis Manapul ve Brian Buccellato’nun yazdığı ilk 30 sayıydı. Buraya kadar olan kısmı gerçekten de tavsiye ederim. Gerek çizimleri, renklendirmeleri olsun gerekse ilk defa Flash okuyacak birisi için ideal bir başlangıç noktası yaratmaları olsun her şeyiyle oldukça leziz bir dönem geçirdiler Barry Allen’a. Ancak gelin görün ki bu ikiliden sonra seriyi okumak için resmen can çekiştim. Hikayeler o kadar çok zorlama ve o kadar çok sıradan geldi ki 40lı sayıları geçtiğimizde seriyi takip etmeyi bırakıp göz ve akıl sağlığımı sağlama almaya karar verdim. Rebirth’ün benim için en güzel yanlarından birisi işte Flash’ın başındaki yaratıcı ekibin de bu hareketle birlikte değişecek olması. Yeni dönemde Wally’le beraber daha çok güzel şey göreceğiz diye umuyorum. Bu Rebirth sayısı ise neredeyse DC Universe Rebirth sayısının devamı diyebiliriz çünkü hem Wally’nin o sayıdan sonra ne yaptığını, hem de Watchmen’in kanlı gülücük rozetini yeniden gördük. Sayı genel olarak kendi içinde çözülüp tamamlanan bir hikayeye sahip olsa da esas önemli olan kısmı, ileriye dair çok daha sağlam adımlar atmış olması.

[error title=”Spoiler Bölgesi” icon=”exclamation-circle”]
Sayı, annesi, gözlerinin önünde babası da yanındayken öldürülen bir çocuğu göstererek başlıyor. Her ne kadar Barry’nin vakasına çok benzese de o değil, Barry ortamda olay yeri inceleme için bulunuyor ve olay kendi geçmişine benzediği için de yakından ilgileniyor. Bu sırada da bazı görüler görmeye başlıyor. Günlük yaşantısına devam ederken de DC Universe Rebirth sayısında Wally’le karşılaştığı sahneye geliyoruz. Olayları bir daha izliyoruz. Her ne kadar Wally, Flashpoint yüzünden olanlar senin suçun değil dese de Barry suçluluk hissediyor, Speed Force’un, daha önce gördüğü görüleri kendisine uyarı yapmak amacıyla gönderdiği çıkarımını yapıyor. Daha sonra Wally, Teen Titans ekibini aramaya giderken Barry de Batman’in yanına gidiyor, birlikte Watchmen gülücüğünü inceliyorlar ama sonuç bulamıyorlar, geri dönüyor ve sayının başında gördüğümüz cinayeti gerçekten de babanın işlediğini öğreniyor. Sayıyı, “Barry Allen da hata yapar” cümlesiyle kapatıyoruz.

Bu arada, Barry’nin gördüğü görülerin içinde şu yukarıdaki arkadaş da var. Zoom’a ya da Reverse-Flash’a benzetemedim, kendisinin daha önce duyurulan ve Flash’ın yeni düşmanlarından olacak Godspeed’e benzediğini söyleyebiliriz. Bu kare dışında başka hiçbir şey görmedik hakkında. Sayıya gelecek olursak, ortalama bir hikaye okuduk. Barry’nin başından geçenleri başka bir gözle görmek güzelken, Wally’nin evrene geldiği anda Barry’nin de “ben ne yapmışım böyle?” dediği kendi düşüncelerini görmek, Wally “Barry hayatımı ikinci kez kurtardı” derken Barry’nin “Wally, onu kurtardığımı sanıyor ama onu o duruma sokan benim” diyerek çatışmaya girmesini okumak gerçekten sayının iyi yanlarındandı. Comedian’ın rozetini ilk başta Joker’in bir numarası olarak gören Batman’i görmek de iyi geldi. DC evreninin Rebirth macerası, muhtemelen önümüzdeki hafta Teen Titans Rebirth’e Wally’nin konuk olmasıyla devam edecek. Bu arada, Barry, Wally’e yeni bir kostüm giymesini de önerdi artık Kid Flash olmadığı için. Wally “tamam ya Speed Force bana yeni bir tane verir” dediğinde Barry’nin “oha, öyle bir şey olabiliyor mu?” ifadesi de ayrı bir tatlıydı. Flash, yeni evrende okunur diyorum, takibe alın.
[/error]

7.5

İYİ

Wonder Woman: Rebirth #1

Wonder Woman’ı ne kadar tanıyorsunuz, ne kadar okudunuz? Muhtemelen Hiketeia ya da JLA: A League of One gibi tek sayılarını çok sevdiniz veya Circle, Eyes of the Gorgon gibi hikayelerini fena bulmadınız. Hatta Wonder Woman: Earth One‘ı bile sevmiş olabilirsiniz.  Ama muhtemelen Brian Azzarello ve Cliff Chiang’in yazmış olduğu New52 Wonder Woman’ın ilk 26 sayısı gibi bir seriyi belki de başka hiçbir karakterde bu kadar büyük hayranlıkla okumadınız. İşte ben de Wonder Woman’a deli gibi hayran olup George Perez’in yazdığı klasik WW sayılarını okumaya böyle niyetlenmiştim. Her ne kadar ikilinin seriyi bırakmasına üzülsem de umutluydum. Wonder Woman ne kadar kötü yazılabilirdi ki sonuçta? Kadının kendi hikayesinin ötesinde hayvan gibi bir Yunan mitolojisi arkaplanı vardı. Emin olun, Meredith ve David Finch çifti öyle kötü bir hikaye yazdılar ki ben New52 Wonder Woman serisini, 26. sayısında final yapıp bitirilmiş olarak görüyorum. İşte bu yüzden Wonder Woman’ın yeniden doğuşu benim için çok çok önemliydi ki zamanında çok güzel Wonder Woman hikayelerinin mimarlığını yapan (evet Hiketeia’yı da yazan) Greg Rucka’nın, serinin başına geçtiğini öğrenince sevinç çığlığı attım. Artık daha umutluyuz! Rebirth sayısı ile tamı tamına ilk defa Wonder Woman okumaya niyetlenen insanlar için hazırlanmış bir sayı. Hikaye tamamen Diana’nın geçmişte yaşadıklarını kısaca özetlerken, Wonder Woman’ın değer verdiği şeyleri de (güçten çok doğruluğa önem vermesi gibi) anlatıyor. Bunun dışında ekstra bir şey görme şansımız olmuyor.

[error title=”Spoiler Bölgesi” icon=”exclamation-circle”] Şimdi, sayının kendisi zaten çok yeni şeyler anlatmadığı için Spoiler Bölgemiz de diğer sayılara nazaran daha kısa olacak. Justice League 50. sayıda öğrendiğimiz kadarıyla Diana’nın Jason isminde bir de ikiz erkek kardeşi vardı ve bu kardeş, amazonlar tarafından adadan kaçırılmıştı diğerleri görmesin diye. Rebirth döneminde bu kardeşi arayacak Diana. Bu sayıda ise kendisine anlatılan şeylerin yalan olduğunu düşünüyor ve anlatılan şeylerden kast edilenin, New52 döneminde yaşadığı hikayeler olduğunu öğreniyoruz. Diana New52’da Ares’in yerine geçip Savaş Tanrısı olmuştu ve Savaş’ın miğferini almıştı. Yalanlar anlatıldığını da aslında zarar bile verememesi gereken miğferi parçalayabildiğini görünce anlıyor. Sayının tamamı, Diana’nın “doğruluğu” nasıl her şeyden öte tuttuğunu ön plana çıkarınca, gördüğü şeylerin aslında yalanlardan ibaret olduğunu öğrenmek güzel bir etki yaratıyor. Sonunda Olympos’a gitmeye karar veriyor ama gittiği yerin de sahte bir bölge olduğunu anlıyor. Sayımız da böylece bitiyor. Dediğim gibi, sayıda yeni bir şey anlatılmıyor, sadece New52 dönemindeki Wonder Woman’ın çizgi roman tarihindeki her şey kısaca anlatılıyor o kadar. Önümüzdeki sayıda, yani Wonder Woman #1’de bu yalan mevzusu dallanıp budaklanacak ve 2. sayıda ise Wonder Woman’ın ilk günlerini anlatan Year One serisi başlayacak. Hevesle bekliyoruz!
[/error]

7.0

İYİ

Titans: Rebirth #1

DC Universe Rebirth sayısıyla başlayıp, Flash Rebirth ile devam eden Wally West’in hikayesi, Rebirth evreninin kuruluş sancısı final yapmış olacak. Yani en azından öyle tahmin ediyoruz. Wally yeni bir kostüm alacak, Dick Grayson ve diğer eski dostlarıyla tanışacak. New52’dan beri kendisini göremediğimiz Wally’i sonunda 5 yıl aradan sonra başrolde izleyebileceğiz. Hatta aslına bakacak olursanız Geoff Johns’un, Barry Allen’ı ölümden döndürmesinden beri Wally’nin pabucunun dama atıldığını düşünecek olursak 7-8 yıl sonra yeniden Wally West hikayesi okuyacağımız için heyecandan çıldırsak yeridir. Flash: Rebirth sayısında Wally, Barry’e minnettar olarak onun yanından ayrılmış, olayları düzeltmeye, insanlara haber vermeye devam edebilmek için koşmaya devam etmişti. İşte Titans: Rebirth sayısı da Wally’nin koşusunda sıradaki durak. Sayı tamamen Wally’nin kendisini Titans ekibine yeniden tanıtması üzerine kurulu. Aslına bakarsanız daha çok bir ara sayı vazifesi görüyor. Rebirth macerası kaldığı yerden devam ediyor ve sanırım Dr. Manhattan’ın evrene verdiği zararı tüm yaz boyunca görmeye devam edeceğiz. Ayrıca Nightwing’in mavili kostümü de geri döndü!

[error title=”Spoiler Bölgesi” icon=”exclamation-circle”]
Titans’ın karargahına giren Wally, ilk önce Nightwing’le karşılaşıyor. Onunla konuşmasına vakit kalmadan kendisine saldıran Dick, Wally’e dokunduğu anda çıkan kıvılcımlarla bir anda Wally’i hatırlıyor. Daha sonra odaya giren diğer Titanlar da aynı şekilde Wally’e önce saldırıyorlar ve kıvılcımla birlikte onu yeniden hatırlıyorlar. Bütün Titanlar, Wally’nin kendilerine zamanında nasıl destek olduğunu hatırlarken, Dick, Wally’i zamanında Batmobile’i çaldıkları bir hatıralarıyla anımsıyor. Sonunda da Wally, evrene bunu yapanların, yine yapacaklarını söylüyor ve onları da Titanlar olarak bulacaklarının altını çizerek sayıyı tamamlıyor.

Wally’i yeniden takımla birlikte görmek ve hatta bu takımı yeniden görmek o kadar güzel oldu ki sayıyı okurken, diğerlerinin Wally’e dair her hatırasını gördüğümde duygulandım. Özellikle Dick’in, doğrudan bir yaramazlığı hatırlamasıysa ayrıca güldürdü. Dikkat çekici bir diğer noktaysa, Wally’e dokunan herkes, onu hatırlıyor. Wally bunun Speed Force sayesinde olduğunu söylüyor. Gerçekten de önceki sayılarda herkesin sadece yanından geçerken Barry’e dokunduğunda Barry onu hatırlamıştı. Hatırlamıyor diye üzüldüğü Linda da bu yüzden hatırlamıyor olsa gerek. Bu da bana zamanında Geoff Johns’un yazdığı Ignition macerasını hatırlattı. Orada da Wally, Spectre olan Hal Jordan tarafından kimliği bütün dünyaya unutturulmuş bir haldeydi. Sadece maskesini çıkarıp yüzünü gösterdiği kişiler onu hatırlıyordu. Hatta Wally bir dönem kendisi bile hatırlamıyordu kim olduğunu. Eh, benzer bir tema da olsa Wally’nin geri dönmüş olması gerçekten sevindirici.
[/error]

7.5

İYİ

GENEL DEĞERLENDİRME

DC’nin Rebirth hareketi hiç beklemediğim bir şekilde vurdu beni. Daha önce DC You gibi yarı sıfırlama hareketleri olmuştu ama bu kadar etkili bir şekilde bunu başaramamışlardı. İşin ilginci, yeni okurları kazanmak için başlattıkları New52 hareketinin bile Rebirth kadar başarılı olmadığını düşünüyorum. Rebirth ile birlikte bütün dergilerde karakterlerin hepsini yeni okur için kısaca göstermelerinin yanı sıra sonunda New52’nun başından beri görmezden gelinen eski okuru da adam akıllı tatmin edecek bir şeyler yapmayı başardılar.

Serilerin hepsi güzel değildi, kabul ediyorum ancak genel çoğunluğu, seriyi hemen takip etme isteğinizi anında uyandırmasa da merak duygunuzu kamçılayacak sayılarda. Şu ana kadar çıkan 8 sayı da genel olarak yeni okuru, karaktere ısındırma işini çok iyi bir şekilde yaparken, biz eskilere de özlediğimiz şeyler verdi. Ancak Rebirth’ün şu ana kadar çıkan en güzel sayısı oldukça şaşırtıcı bir şekilde Green Arrow Rebirth sayısı oldu. Her ne kadar Wally West’in ana evrene döndüğünü, ana evrendeki karakterlerle etkileşime geçtiğini görüp fan çığlığı atsam da Green Arrow sayısı resmen yerime yapıştırdı beni.

Genel olarak, sayı bazlı düşüncelerimi yukarıda okudunuz. Her ne kadar sayılar bireysel olarak aşağı yukarı 7.5 alsalar da, Rebirth hareketinin bu ilk ayağını bağımsız değerlendirecek olursak, amaçlarını oldukça iyi bir şekilde yere getirmesinden dolayı toplamda 9.0’ı hak edecek bir döneme girmiş olduk.

Yorumlar