Son yıllarda sadece X-Men değil
diğer ana akım çizgi romanlardaki bu ilham eksikliğinin
sebebi de bu işte. Kurumuş bir tarlayı hala nadasa bırakmaya
çalışıyorlar.
Küçükken okuldan gelir gelmez
televizyonun karşısına geçerdim X-Men’i seyretmek için. O efsane jenerik
müziğini duyduğum an tüylerim diken diken olurdu! İşte X-Men sevdam o
zaman başladı. Yıllar içinde de farklı mecmualar sayesinde iyice büyüdü.
Küçükken beni X-Men dünyasına çeken birbirinden karizmatik karakterler
iken büyüyünce bunu yapan o karakterlerin birbirleri olan dinamikleri
oldu. Marvel’ın Spider-Man’le birlikte en büyük iki alameti
farikasından biridir X-Men! Her dönemi görebileceğimiz tarihi bir
belgeselidir adeta. Peki nedir bu X-Men?
Çizgi romanların ”gümüş çağı” olarak
bilinen 60’larda, Amerika siyahların ”Sivil Hakları Hareketi”ne tanıklık
etti. İşte bunun da etkisi olacak ki Stan Lee ve Jack Kirby’nin aklına o
dönem için oldukça yenilikçi ve sosyolojik bir fikir geldi: X-Men! X-Men kısaca
azınlık olan süper güçlere sahip mutanların, insanların dünyasında
kendilerine yer bulmaya çalışmasını anlatan bir çizgi romandı. Tıpkı
Amerika’daki Siyahların, Yahudilerin, Çinlilerin, Yerlilerin vb.
azınlıkların mücadelesi gibi.
Siyahların mücadelesine nasıl Martin
Luther King ve Malcolm X önderlik ettiyse mutantların mücadelesine de
yaşlı kurtlar Profesör Charles Xavier ve Magneto önderlik ediyordu. Yine iki
farklı ideoloji, iki farklı karakter. Xavier’ın misyonu King’iinki gibi
daha ılımanken; Magneto’nun misyonu Malcom X’inki
gibi daha militaristti. Ve nasıl Malcolm X’in babası Ku Klux Clan
tarafından öldürüldüyse Magneto’nun ailesi de Nazi kampında öldürülmüştü.
(Magneto aynı zamanda IGN’in 2011’de yaptığı ankette tüm zamanların en
büyük kötüsü seçilmiştir.)
Tabii Magneto X-Men’in bünyesinde
bulunan sayısız orijinal karakterden sadece biri. Daha kimler yok ki?
Cyclops, Gambit, Storm, Nightcrawler, Rogue, Jean Gray… Ve son yıllarda
Hugh Jackman sayesinde iyice popüler olan Wolverine! İşte bu karakterler
yıllar içinde o kadar genişledi ki yeni takımlar, yeni spin-off’ları
doğurdu: X-Force, X-Factor, Excalibur, New Mutants hatta şebek mutant
Deadpool!
Hepsi bir yana, Wolverine ve Cyclops’suz
bir X-Men asla düşünülemedi! Bu ikilinin yıllar boyunca süren
çatışmaları her dönem ilgi gördü. Tam ihtiyarların davaları sıkmaya
başladığı anda bunlar devreye girdi. Jean yüzünden bir aşk rekabeti
olarak başlayan çekişmeleri Jean’in ölümünden sonra daha ciddi şeylere
evrildi. Mesela, favori X-Men öykülerimden biri olan ”Schism”de Cyclops
ile Wolverine mutant ırkının bekası için birbirlerine girdiler.
Yine X-Men, Marvel’ın ”X-Cutioner’s
Song”, ”Age of Apocalypse”, ”House of M”, ”AvX”… gibi en büyük
crossover’larına imza attı. Özellikle AvX’i her ne kadar klişe bir
fikir olsa da Marvel’ın son iyi işi olarak görebiliriz. Hatta AvX,
sırf Cyclops’un Avengers’a Fidel Castro misali verdiği ayar için bile okuması keyifli bir crossover’dı. Akabinde Cyclops’un bir anti-kahramana dönüşüp aranan bir ekiple mutantları toplaması fikrini de sevmiştim. İşte
ne olduysa bundan sonra oldu.
Bir zamanlar çok iyi işlere imza atan ve
bu sayede Marvel’da süpervizör konumuna gelen yazar Michael Bendis ve
Marvel’ın diğer yazarları X-Men üzerinde pek çok şey denemeye başladılar
ve hiçbiri uzun soluklu olamadı. Ne mi yaptılar? Wolverine’i eski Xavier
okuluna müdür yapıp Wolverine & the X-Men diye bir seri denediler, Cyclops ve ekibiyle yeni bir Uncanny X-Men’e giriştiler, yetmedi geçmişten genç X-Men’i getirip All New X-Men diye
başka bir seri uydurdular, gay karakterler revaçta olduğu için 4o
yıllık ”straight” Ice-Man’i gay yaptılar, daha sonra Wolverine’i
öldürttüler, hemen ardından Cyclops’u öldürttüler, sonra gelecekten
yaşlı Wolverine’i getirip Extraordinary X-Men diye yeni bir
seriye başladılar… Anlatabiliyor muyum? Adeta bir ülkenin mevcut
hükümetini andıran hamlelerle X-Men’i uçurumun kenarına itti Bendis.
Elbette bu er ya da geç olacak bir şeydi. Marvel sadece süreci hızlandırdı. Bugün sırf bir Uncanny X-Men‘e
baktığımızda bile 544 sayıyı bulmuş bir seriden bahsediyoruz. Daha
neyle gelebilirsiniz ki artık? X-Men ’92 gibi komik girişimler bu yüzden. Ben mevcut X-Men karakterleriyle her
şeyin anlatıldığına inanıyorum. Son yıllarda sadece X-Men değil diğer
ana akım çizgi romanlardaki bu ilham eksikliğinin sebebi
de bu işte. Kurumuş bir tarlayı hala nadasa bırakmaya çalıyorlar. The Walking Dead, Saga ya da Black Science gibi çizgi romanlar bu yüzden çok tuttu.
Uzun lafın kısası, bu ”tüketim çağı”nda
ya da benim deyimimle ”tükenmişlik çağı”nda artık eskinin iki katı daha
yaratıcı olmak zorundasınız. Çünkü dediğim gibi anlatılabilecek her şey
neredeyse anlatıldı. Anlatabileceklerinizi ise geçmişin mirasını
sömürmeden anlatmanız gerekiyor. Potansiyeli 20 sayılık seriler için
ikonlaşmış karakterleri maymun etmemek lazım. İş yeni sıfat bulmakta bitseydi
Motherfucking X-Men ”bir sonraki büyük şey” olurdu. Ben
Wolverine’in, Storm’un, Scarlet Witch’in çocuklarını da görmek isterdim.
Bir sonraki X-Men nesli ve yeni düşmanlar bu seriye yeni bir soluk
getirebilirdi. Nitekim başlıkta ismine atıfta bulunduğum ”Days of Future
Past” gibi bir öykü de bir daha gelmeyecek. Tükeniyoruz ve buna önlem almıyoruz. Sorun burada.