IV)’’Böyle’’ Buyurdu Zerdüşt
Yazının amacının
Üstün-insan ve Superman ilişkisini kurmak olduğu düşünülürse; elbette ki Böyle
Buyurdu Zerdüşt eseri de ilk kaynağımız olacak. Peki Superman hakkında nüveler
bulabiliyor muyduk eserde? Fazlasıyla! Başta zaten şunu söylemek gerekir ki
Nietzsche kadınlardan hazzetmeyen bir kişiliğe sahip. Bu yüzden ilk
söyleyeceğimiz şey, kitapta da fark edeceğiniz üzere üstün-insan bir ‘’erkek’’.
Aynı zamanda onu diğer insanlardan ayıran bir zekası, vücutsal olarak günümüz
insanına benzer kırılgan bir yapısı olmayacağı da bir gerçek. Fakat Böyle
Buyurdu Zerdüşt adlı kitabın içinde öyle kısımlar var ki, bugün okuduğumuz veya
izlediğimiz manada Superman’i bize hemen işaret ediyor. Kimi zaman Zerdüşt’ün
kendinde kimi zaman da Zerdüşt’ün bize anlattığı üstün-insanda Superman’i
bulabiliyoruz.
Üstün-insan ve Superman ilişkisini kurmak olduğu düşünülürse; elbette ki Böyle
Buyurdu Zerdüşt eseri de ilk kaynağımız olacak. Peki Superman hakkında nüveler
bulabiliyor muyduk eserde? Fazlasıyla! Başta zaten şunu söylemek gerekir ki
Nietzsche kadınlardan hazzetmeyen bir kişiliğe sahip. Bu yüzden ilk
söyleyeceğimiz şey, kitapta da fark edeceğiniz üzere üstün-insan bir ‘’erkek’’.
Aynı zamanda onu diğer insanlardan ayıran bir zekası, vücutsal olarak günümüz
insanına benzer kırılgan bir yapısı olmayacağı da bir gerçek. Fakat Böyle
Buyurdu Zerdüşt adlı kitabın içinde öyle kısımlar var ki, bugün okuduğumuz veya
izlediğimiz manada Superman’i bize hemen işaret ediyor. Kimi zaman Zerdüşt’ün
kendinde kimi zaman da Zerdüşt’ün bize anlattığı üstün-insanda Superman’i
bulabiliyoruz.
‘’…O zaman yeryüzü küçülmüştür ve üstünde her şeyi
küçülten son insan sıçramaktadır. Son insanın türü toprak piresi gibidir, kökü
kurutulamaz, son insan en uzun ömürlüdür.’’ satırlarında aklınıza belki ilk
an pek bir şey gelmeyebilir. Fakat Superman ilk yaratıldığında uçmuyor, sadece
oldukça yükseklere zıplayabiliyordu. Vücutsal dayanıklılığını da bildiğimize
göre ve yaşlandığında hala sapasağlam dövüşebilmesini hesaba katarsak, uzun
ömürlü de olduğunu biliyoruz.
küçülten son insan sıçramaktadır. Son insanın türü toprak piresi gibidir, kökü
kurutulamaz, son insan en uzun ömürlüdür.’’ satırlarında aklınıza belki ilk
an pek bir şey gelmeyebilir. Fakat Superman ilk yaratıldığında uçmuyor, sadece
oldukça yükseklere zıplayabiliyordu. Vücutsal dayanıklılığını da bildiğimize
göre ve yaşlandığında hala sapasağlam dövüşebilmesini hesaba katarsak, uzun
ömürlü de olduğunu biliyoruz.
‘’Yükseliş istediğiniz zaman siz yukarı bakarsınız. Ben
aşağı bakarım. Çünkü ben yükselmişim.’’ işte bu cümleler hem çizgi romanlarda
hem de filmlerde birçok sahnenin ilhamı olmuştur. Özellikle Zack Snyder’in
filmlerinde Kal-el’in sürekli havadan süzülürken aşağılara bakış attığını
görebilirsiniz. Man of Steel’de olduğu gibi Zack Snyder Dawn of Justice
filminde de aynı açıdaki görüntülere başvurdu. Fakat diğer yandan bakıldığında
Superman, sadece fiziksel değil kişiliğiyle de her zaman insanın en az bir
basamak üstünde tanımlanır ve gösterilir. O yüzden Superman’i tanımlamada en
çok yukarıda bahsi geçen cümleler bize yardımcı olmaktadır.
aşağı bakarım. Çünkü ben yükselmişim.’’ işte bu cümleler hem çizgi romanlarda
hem de filmlerde birçok sahnenin ilhamı olmuştur. Özellikle Zack Snyder’in
filmlerinde Kal-el’in sürekli havadan süzülürken aşağılara bakış attığını
görebilirsiniz. Man of Steel’de olduğu gibi Zack Snyder Dawn of Justice
filminde de aynı açıdaki görüntülere başvurdu. Fakat diğer yandan bakıldığında
Superman, sadece fiziksel değil kişiliğiyle de her zaman insanın en az bir
basamak üstünde tanımlanır ve gösterilir. O yüzden Superman’i tanımlamada en
çok yukarıda bahsi geçen cümleler bize yardımcı olmaktadır.
‘’Dostum, yalnızlığına kaç… Sert ve sağlam yelin estiği
yere kaç!’’ desek aklınıza ilk ne gelirdi? Tabii ki Superman’in Yalnızlık
Kalesi. İlk bildiğimiz şekilde Yalnızlık Kalesi, 1958 yılında karşımıza
çıkmıştır, Kuzey Kutbu’ndadır ve uzun yıllar da öyle kalmıştır. Ama örneğin
2005’te Ed Benes tarafından bir zigurat şeklinde tasvir edilmiş, The New 52
serileriyle de uzay gemisi olarak karşımıza çıkmıştır. 1978 yılındaki filmde de
Kuzey Kutbu’nda gördüğümüz Yalnızlık Kalesi, Smallville dizisi ve Superman
Returns filminde de aynı tasarımla kullanılmıştır. Son zamanlarda yaşanan
değişimlere ayak uydurmak için olsa gerek, Man of Steel filminde de bir uzay
gemisi olarak tasarlanmış ama geminin ikametgahı yine buzullar olmuştur. Söz
yalnızlıktan açılmışken de, Superman çoktan bu sıfatını yitirmiş olsa da ilk
yaratıldığında yaşayan tek Kriptonluydu. Ve kitabımızın başka bir yerinde tam
da bunu hatırlatırcasına Zerdüşt’e ithafen şu cümleleri görüyoruz, ‘’…Sen
kalabalığın içinde benim yanımda olduğundan daha yalnızsın!’’ ve devam eder
‘’Terk edilmek ve yalnız olmak başka şeyler. Şimdi bunu öğrendin. İnsanlar
arasında daima yabani ve yabancı kalacaksın.’’
yere kaç!’’ desek aklınıza ilk ne gelirdi? Tabii ki Superman’in Yalnızlık
Kalesi. İlk bildiğimiz şekilde Yalnızlık Kalesi, 1958 yılında karşımıza
çıkmıştır, Kuzey Kutbu’ndadır ve uzun yıllar da öyle kalmıştır. Ama örneğin
2005’te Ed Benes tarafından bir zigurat şeklinde tasvir edilmiş, The New 52
serileriyle de uzay gemisi olarak karşımıza çıkmıştır. 1978 yılındaki filmde de
Kuzey Kutbu’nda gördüğümüz Yalnızlık Kalesi, Smallville dizisi ve Superman
Returns filminde de aynı tasarımla kullanılmıştır. Son zamanlarda yaşanan
değişimlere ayak uydurmak için olsa gerek, Man of Steel filminde de bir uzay
gemisi olarak tasarlanmış ama geminin ikametgahı yine buzullar olmuştur. Söz
yalnızlıktan açılmışken de, Superman çoktan bu sıfatını yitirmiş olsa da ilk
yaratıldığında yaşayan tek Kriptonluydu. Ve kitabımızın başka bir yerinde tam
da bunu hatırlatırcasına Zerdüşt’e ithafen şu cümleleri görüyoruz, ‘’…Sen
kalabalığın içinde benim yanımda olduğundan daha yalnızsın!’’ ve devam eder
‘’Terk edilmek ve yalnız olmak başka şeyler. Şimdi bunu öğrendin. İnsanlar
arasında daima yabani ve yabancı kalacaksın.’’
‘’Bu pisboğazları öldürmeyecek kadar mağrursun. Ama
dikkat et, onların bütün bu zehirli adaletsizliklerine katlanmak yazgı olmasın
sana!
dikkat et, onların bütün bu zehirli adaletsizliklerine katlanmak yazgı olmasın
sana!
Onlar övgüleriyle de etrafında vızıldar: sırnaşıktır onların övgüsü. Onlar
senin derine ve kanına yakın olmak isterler.
senin derine ve kanına yakın olmak isterler.
Bir tanrıya ve şeytana yaltaklanır gibi yaltaklanırlar
sana; bir tanrı ya da şeytan karşısında sızlanır gibi sızlanırlar karşında…’’ satırlarında
zaten Superman’in bazı özelliklerini ve yaşadığı bazı olayları az çok
hatırlayabiliyoruz. Örneğin kahramanımızın insan öldürmediğini
biliyoruzdur. Bazı uç örnekler tabii ki karşımıza çıkıyor ama bu genel kaideyi
değiştirmez. Zaten bu yüzden Lex Luthor sürekli karşısında beliriverir,
yıllardır da savaşır dururlar. İlerleyen satırlarda da daha önce başka bir
incelememde daha değindiğim ****** husus söz konusu. İnsanlar arasında ilk
arz-ı endam ettiğinde gördüğü ilgiden ürken genç Kal-el, babası Jonathan Kent’e
‘’Hepsi benim bir parçamı istiyor, baba…’’ dediği zamanı birçoğunuz
hatırlayacaksınızdır. Son olarak da Superman’in tanrısallaştırılması
konusunda ise, çizgi roman aleminde Superman’e tapan insanların olduğunu
söylememiz yeterli olacaktır sanırım. Tabii tapan varsa da şeytan olarak
görenler de vardır elbette ki, son zamanlarda bu zaten fazlasıyla konuşulan bir
durum haline geldi çizgi roman alemi için. Hatta kitabımızın ilerleyen
sayfalarında Nietzsche sanki bir öngörüymüşçesine şöyle yazar, ‘’İddia
ederim ki benim Üstün-insanıma şeytan diyeceksiniz!’’
sana; bir tanrı ya da şeytan karşısında sızlanır gibi sızlanırlar karşında…’’ satırlarında
zaten Superman’in bazı özelliklerini ve yaşadığı bazı olayları az çok
hatırlayabiliyoruz. Örneğin kahramanımızın insan öldürmediğini
biliyoruzdur. Bazı uç örnekler tabii ki karşımıza çıkıyor ama bu genel kaideyi
değiştirmez. Zaten bu yüzden Lex Luthor sürekli karşısında beliriverir,
yıllardır da savaşır dururlar. İlerleyen satırlarda da daha önce başka bir
incelememde daha değindiğim ****** husus söz konusu. İnsanlar arasında ilk
arz-ı endam ettiğinde gördüğü ilgiden ürken genç Kal-el, babası Jonathan Kent’e
‘’Hepsi benim bir parçamı istiyor, baba…’’ dediği zamanı birçoğunuz
hatırlayacaksınızdır. Son olarak da Superman’in tanrısallaştırılması
konusunda ise, çizgi roman aleminde Superman’e tapan insanların olduğunu
söylememiz yeterli olacaktır sanırım. Tabii tapan varsa da şeytan olarak
görenler de vardır elbette ki, son zamanlarda bu zaten fazlasıyla konuşulan bir
durum haline geldi çizgi roman alemi için. Hatta kitabımızın ilerleyen
sayfalarında Nietzsche sanki bir öngörüymüşçesine şöyle yazar, ‘’İddia
ederim ki benim Üstün-insanıma şeytan diyeceksiniz!’’
‘’…doğaları gereği iffetli olanlar vardır. Bunlar daha
yumuşak kalplidirler ve sizden daha çok, daha sevimli gülerler.’’ Tam da
kahramanımız için yazılmış cümleler gibi duruyor. Çünkü özelikle klasik zaman
hikayelerine baktığımızda kahramanımız her zaman güler yüzlüdür ve rahatsız
edici bir biçimde iyi kalplidir. Rahatsız edici olmasının nedeni ise sanki
kendiliğinden gelen bir iyiliği varmış gibi gösterilmesinden kaynaklıdır. En
nihayetinde çizgi romanın izci çocuğundan bahsediyoruz, daha doğrusu bahsedebiliyorduk.
Şimdi değişen birçok şeyle birlikte Superman’in o sevecen, izci çocuk tavırları
da kalmadı. Filmlere hiç değinmiyorum bile.
yumuşak kalplidirler ve sizden daha çok, daha sevimli gülerler.’’ Tam da
kahramanımız için yazılmış cümleler gibi duruyor. Çünkü özelikle klasik zaman
hikayelerine baktığımızda kahramanımız her zaman güler yüzlüdür ve rahatsız
edici bir biçimde iyi kalplidir. Rahatsız edici olmasının nedeni ise sanki
kendiliğinden gelen bir iyiliği varmış gibi gösterilmesinden kaynaklıdır. En
nihayetinde çizgi romanın izci çocuğundan bahsediyoruz, daha doğrusu bahsedebiliyorduk.
Şimdi değişen birçok şeyle birlikte Superman’in o sevecen, izci çocuk tavırları
da kalmadı. Filmlere hiç değinmiyorum bile.
‘’En uzaktakilere ve gelecektekilere olan sevgi, komşu
sevgisinden daha yücedir…’’ dediğimizde, kahramanımızın sıfatları arasından
Man of Tomorrow (Yarının İnsanı) listeden kendini hemen gösterecektir.
Ben Man of Tomorrow sıfatının bir üstün-insan betimlemesinden çok daha farklı
anlamlar taşıdığını düşünenlerdenim. Yani burada kastedilenin birebir Superman
gibi insanların gelecekte varolmasından ziyade fikirsel olarak geleceğin
insanlarına bir şeyler bırakabilmesinin asıl kasıt olduğunu düşünüyorum.
Örneğin uzaktaki insanları sevmek dendiğinde, artık Superman’in kendi evreni
içerisinde yer gözetmeksizin küresel çapta bir kahraman olduğunu az çok
biliyoruz. Ya da suç ile savaşmasının günü kurtarmaktan çok geleceğe daha iyi
bir dünya bırakma isteğiyle olduğunu da düşünürsek, yukarıdaki cümlenin
kahramanımızı tanımlayan diğer bir cümle olduğunu fark etmiş oluruz.
sevgisinden daha yücedir…’’ dediğimizde, kahramanımızın sıfatları arasından
Man of Tomorrow (Yarının İnsanı) listeden kendini hemen gösterecektir.
Ben Man of Tomorrow sıfatının bir üstün-insan betimlemesinden çok daha farklı
anlamlar taşıdığını düşünenlerdenim. Yani burada kastedilenin birebir Superman
gibi insanların gelecekte varolmasından ziyade fikirsel olarak geleceğin
insanlarına bir şeyler bırakabilmesinin asıl kasıt olduğunu düşünüyorum.
Örneğin uzaktaki insanları sevmek dendiğinde, artık Superman’in kendi evreni
içerisinde yer gözetmeksizin küresel çapta bir kahraman olduğunu az çok
biliyoruz. Ya da suç ile savaşmasının günü kurtarmaktan çok geleceğe daha iyi
bir dünya bırakma isteğiyle olduğunu da düşünürsek, yukarıdaki cümlenin
kahramanımızı tanımlayan diğer bir cümle olduğunu fark etmiş oluruz.
Ama kitabımızı okurken beni şaşırtan kısım çok ama çok farklıydı. 1978 yapımı Superman
filmini izleyenleriniz, Jor-el’in ilk dakikalarda oğluna veda ederken ‘’…Benim
hayatımı kendi gözlerinle göreceksin.Senin hayatın da benim gözlerimden
okunacak.Oğul babası olacak, baba da oğlu…Bu sana verebileceğim tek şey Kal-
el.’’ dediğini hatırlayacaktır. Nietzsche ise bu cümlelerin daha taslak bir
şeklini yıllar önce yazmış, ‘’Babanın gizlediği şey, oğlunda açığa çıkar.
Çok defa oğul, babanın açığa çıkmış sırrıdır.’’
filmini izleyenleriniz, Jor-el’in ilk dakikalarda oğluna veda ederken ‘’…Benim
hayatımı kendi gözlerinle göreceksin.Senin hayatın da benim gözlerimden
okunacak.Oğul babası olacak, baba da oğlu…Bu sana verebileceğim tek şey Kal-
el.’’ dediğini hatırlayacaktır. Nietzsche ise bu cümlelerin daha taslak bir
şeklini yıllar önce yazmış, ‘’Babanın gizlediği şey, oğlunda açığa çıkar.
Çok defa oğul, babanın açığa çıkmış sırrıdır.’’
Bu bölümü de bitirmeden önce, kahramanımızdan bahsetmişken
en büyük düşmanı Lex Luthor’dan da biraz bahsetmezsek olmaz. Zaten kötü
karakterimizin kahramanımızla arasındaki sürtüşmeyi artık okurlar arasında
neredeyse bilmeyen yok. Ancak aralarındaki bu ilişkinin sırrını da sanırım bize
Nietzsche veriyor, ‘’…Bütün kibirlileri iyi oyuncular olarak gördüm. Onlar
oynarlar ve isterler ki seyredilsinler.’’ Diyerek bize sanki ufak bir
Luthor portresi çizerken, ilerleyen satırlarda şöyle devam eder, ‘’…Ve
sonra, kendini beğenmişteki basitliğin derecesini kim ölçebilir? Ben onların
basitliğine acırım ve onlara karşı iyi davranıp merhamet ederim.’’ diyerek
belki de birçok okurun aklını uzun yıllardır kemiren, Superman’in neden hala
Luthor sorununa kesin bir çözüm getirmediği sorusuna yanıt veriyor. Daha
ileriki sayfalarda Nietzsche, dünyada en çok lanetlenen üç şeyden bahsederken
şöyle sıralar, ‘’Şehvet, hükmetme isteği, bencillik.’’ ki bu
özelliklerin hepsini kimi zaman birlikte kimi zaman farklı hikayelerde ve
zamanlarda kötü karakterimizde hep gördük. Lex Luthor’un Lois Lane’e olan aşkı, Metropolis’in tek hakimi
olma arzusu ve ilerleyen zamanlardaki A.B.D. başkanlığı ile hedeflerini
büyütmesi ve tabii ki bu iki özelliğe bağlı olan bencilliği, Superman’e olan
düşmanlığının sebepleri arasında en baş sıradadırlar. Hatta öyle ki Lex
Luthor’un bencilliği Superman’in tabutunu yumruklayarak isyan edişinde tavan
yapmıştır diyebiliriz. Tabut da nereden çıktı diyenleriniz için, Superman ile
Doomsday arasında o yıllarda gerçekleşen savaştan sonra, ‘’Tanrı insanlara
olan acıması yüzünden öldü.’’
en büyük düşmanı Lex Luthor’dan da biraz bahsetmezsek olmaz. Zaten kötü
karakterimizin kahramanımızla arasındaki sürtüşmeyi artık okurlar arasında
neredeyse bilmeyen yok. Ancak aralarındaki bu ilişkinin sırrını da sanırım bize
Nietzsche veriyor, ‘’…Bütün kibirlileri iyi oyuncular olarak gördüm. Onlar
oynarlar ve isterler ki seyredilsinler.’’ Diyerek bize sanki ufak bir
Luthor portresi çizerken, ilerleyen satırlarda şöyle devam eder, ‘’…Ve
sonra, kendini beğenmişteki basitliğin derecesini kim ölçebilir? Ben onların
basitliğine acırım ve onlara karşı iyi davranıp merhamet ederim.’’ diyerek
belki de birçok okurun aklını uzun yıllardır kemiren, Superman’in neden hala
Luthor sorununa kesin bir çözüm getirmediği sorusuna yanıt veriyor. Daha
ileriki sayfalarda Nietzsche, dünyada en çok lanetlenen üç şeyden bahsederken
şöyle sıralar, ‘’Şehvet, hükmetme isteği, bencillik.’’ ki bu
özelliklerin hepsini kimi zaman birlikte kimi zaman farklı hikayelerde ve
zamanlarda kötü karakterimizde hep gördük. Lex Luthor’un Lois Lane’e olan aşkı, Metropolis’in tek hakimi
olma arzusu ve ilerleyen zamanlardaki A.B.D. başkanlığı ile hedeflerini
büyütmesi ve tabii ki bu iki özelliğe bağlı olan bencilliği, Superman’e olan
düşmanlığının sebepleri arasında en baş sıradadırlar. Hatta öyle ki Lex
Luthor’un bencilliği Superman’in tabutunu yumruklayarak isyan edişinde tavan
yapmıştır diyebiliriz. Tabut da nereden çıktı diyenleriniz için, Superman ile
Doomsday arasında o yıllarda gerçekleşen savaştan sonra, ‘’Tanrı insanlara
olan acıması yüzünden öldü.’’
V)Overman!- Ultraman!- Superman!- Clark Kent!?!
Bu kadar tanımlama yaptıktan sonra alternatif evren
Superman/Overman’lerinden bahsetmesek olmazdı. İlk Over-Man, Kriz öncesi
evrende Earth-17 olarak adlandırılan evrende gözükmüştür ve kendisi bu evrenin
ilk süper kahramanıdır. Bu evrendeki Adalet Birliği, ordu ile ilişki içinde
olup daha sonraları Overman çıldırarak büyük bir katliam yaratmış ve muhtemelen
bu evren, Crisis on Infinite Earths hikayesiyle de yok olmuştur. Bu
karakterimiz, ikinci krizde Animal Man serisinde tekrar gözükmüştür. Overman,
Alex Luthor’un, Infinite Crisis serisinde bir araya getirmeye çalıştığı
birçok Superman benzerinden birisi olarak da çizgi roman sayfalarında yerini
almıştır.
Superman/Overman’lerinden bahsetmesek olmazdı. İlk Over-Man, Kriz öncesi
evrende Earth-17 olarak adlandırılan evrende gözükmüştür ve kendisi bu evrenin
ilk süper kahramanıdır. Bu evrendeki Adalet Birliği, ordu ile ilişki içinde
olup daha sonraları Overman çıldırarak büyük bir katliam yaratmış ve muhtemelen
bu evren, Crisis on Infinite Earths hikayesiyle de yok olmuştur. Bu
karakterimiz, ikinci krizde Animal Man serisinde tekrar gözükmüştür. Overman,
Alex Luthor’un, Infinite Crisis serisinde bir araya getirmeye çalıştığı
birçok Superman benzerinden birisi olarak da çizgi roman sayfalarında yerini
almıştır.
Ama düşündüğümüz tarzda Overman ise
Earth-10’da karşımıza çıkıyor. Hem de çok tanıdık bir hikayeyle. ‘’Yok olmak
üzere olan Kripton’dan gezegenimize düşen gemi, Smallville yerine
Çekoslovakya’nın Nazi işgalindeki Sudentenland bölgesine düşseydi ne olurdu?’’
sorusunun yanıtı olan bir evren olan Earth-10’da, Kal-L (Evet, bu evrendeki adı
bu) karşımıza tekrardan Overman olarak çıkıyor. İkinci Dünya Savaşı’nın galibi
de bu evrende Naziler ve bu zaferi onlara sağlayan ise düşen Kripton roketinin
teknolojisini geliştirmiş olmaları. Sonrasında yine bu evrendeki Overman’in
genlerinden iki varlık yaratılsa da, biri Antihuman adında bir yaratığa
dönüşmüş, diğeri ise deneyin başarılı sonucu olarak Overgirl olmuş ve Overman
tarafından kuzeni olarak sahiplenilmiştir. Countdown to Adventure
hikayesinde ise (hikaye Earth-10’da gerçekleşmekte) Superman, JLAxis takımının lideri ve sarışın bir
şekilde karşımıza çıkmaktadır. Irkçı-faşist ve sert yöntemlere sahip
kahramanımız ve takımı ise karşımıza Mastermen hikayesinde sadece bir rüya
sekansıyla tekrar karşımıza çıkarken, artık kanon olduklarını maalesef
söyleyemiyoruz. Bu arada fark ettiğiniz üzere Earth-10 iki tane Nazi Superman’e
sahip olmuştur. Ancak birisi Overman adında bildiğimiz orijine sahip kişiyken,
diğeri bu evrende de Superman olarak adlandırılmaktadır. Bir de hiç alternatif
isimlere bulaşmadan, yine Nazi olan ve Axis Amerika adlı birliğe sahip olan
1987 ve 2003’te karşımıza çıkmış süper güçlere sahip iki farklı Ubersmench adlı
kötü karakterleri söylemeyi de unutmayalım. Son olarak Overman karşımıza Multiversiy:Mastermen
hikayesinde karşımıza çıkmış olup, hikayenin konsepti yine bildiğimiz Earth-10
evreninde geçmektedir.
Earth-10’da karşımıza çıkıyor. Hem de çok tanıdık bir hikayeyle. ‘’Yok olmak
üzere olan Kripton’dan gezegenimize düşen gemi, Smallville yerine
Çekoslovakya’nın Nazi işgalindeki Sudentenland bölgesine düşseydi ne olurdu?’’
sorusunun yanıtı olan bir evren olan Earth-10’da, Kal-L (Evet, bu evrendeki adı
bu) karşımıza tekrardan Overman olarak çıkıyor. İkinci Dünya Savaşı’nın galibi
de bu evrende Naziler ve bu zaferi onlara sağlayan ise düşen Kripton roketinin
teknolojisini geliştirmiş olmaları. Sonrasında yine bu evrendeki Overman’in
genlerinden iki varlık yaratılsa da, biri Antihuman adında bir yaratığa
dönüşmüş, diğeri ise deneyin başarılı sonucu olarak Overgirl olmuş ve Overman
tarafından kuzeni olarak sahiplenilmiştir. Countdown to Adventure
hikayesinde ise (hikaye Earth-10’da gerçekleşmekte) Superman, JLAxis takımının lideri ve sarışın bir
şekilde karşımıza çıkmaktadır. Irkçı-faşist ve sert yöntemlere sahip
kahramanımız ve takımı ise karşımıza Mastermen hikayesinde sadece bir rüya
sekansıyla tekrar karşımıza çıkarken, artık kanon olduklarını maalesef
söyleyemiyoruz. Bu arada fark ettiğiniz üzere Earth-10 iki tane Nazi Superman’e
sahip olmuştur. Ancak birisi Overman adında bildiğimiz orijine sahip kişiyken,
diğeri bu evrende de Superman olarak adlandırılmaktadır. Bir de hiç alternatif
isimlere bulaşmadan, yine Nazi olan ve Axis Amerika adlı birliğe sahip olan
1987 ve 2003’te karşımıza çıkmış süper güçlere sahip iki farklı Ubersmench adlı
kötü karakterleri söylemeyi de unutmayalım. Son olarak Overman karşımıza Multiversiy:Mastermen
hikayesinde karşımıza çıkmış olup, hikayenin konsepti yine bildiğimiz Earth-10
evreninde geçmektedir.
Ubersmench’in İngilizcedeki diğer bir karşılığı da Ultraman
olup, DC Comics’in en önemli kötü karakterlerinden de birine ismini vermiştir. Farklı
farklı evrenlerde farklı kimlikler ve şekillerde karşımıza çıkan Ultraman, ilk
defa 1964 yılında Justice League of America sayılarında görünüyor.
Earth-3 evreninin bu kötü adamını ilerleyen yıllarda Crisis on Infinite
Earths serisinde Dünya’yı kurtarmaya çalışırken de görsek de, temel olarak
kötü bir karakter. Lafı açılmışken kendilerine karşı savaşan kahraman ise bu evrende Lex Luthor’dur. Kriz öncesinin bu
kötü karakterini ise tekrardan Animal Man sayfalarında görmekle beraber, en son
Convergence serisinin yan hikayelerinde karşımıza tekrar çıktı.
Sonrasında Grant Morrison’un yazdığı Earth-2 hikayesiyle keşfettiğimiz
anti-madde evreni (basitçe açıklarsak iyi karakterlerin kötü ve kötü
karakterlerin de iyi olduğu bir ters evren) bize yeni bir Ultraman sundu
(karakterimiz burada da Clark Kent’tir). Fakat anti-madde evrenindeki
Earth-2’nin varlığı uzun sürmemiştir. Yeniden Earth-3 evreninde karşımıza
çıkmış olan Ultraman’in gerçek kimliği Kal-ll olup, Forever Evil
hikayesinde, takımı Crime Syndicate (Suç Birliği) ile birlikte önemli yere
sahip olmuştur. Earth-43 evreninde bir vampir Ultraman olduğunu da ekleyerek,
son olarak belki zorlarsak Superboy-Prime (sonradan Superman-Prime) karakterini
de listeye ekleyebileceğimizi söyleyebiliriz.
olup, DC Comics’in en önemli kötü karakterlerinden de birine ismini vermiştir. Farklı
farklı evrenlerde farklı kimlikler ve şekillerde karşımıza çıkan Ultraman, ilk
defa 1964 yılında Justice League of America sayılarında görünüyor.
Earth-3 evreninin bu kötü adamını ilerleyen yıllarda Crisis on Infinite
Earths serisinde Dünya’yı kurtarmaya çalışırken de görsek de, temel olarak
kötü bir karakter. Lafı açılmışken kendilerine karşı savaşan kahraman ise bu evrende Lex Luthor’dur. Kriz öncesinin bu
kötü karakterini ise tekrardan Animal Man sayfalarında görmekle beraber, en son
Convergence serisinin yan hikayelerinde karşımıza tekrar çıktı.
Sonrasında Grant Morrison’un yazdığı Earth-2 hikayesiyle keşfettiğimiz
anti-madde evreni (basitçe açıklarsak iyi karakterlerin kötü ve kötü
karakterlerin de iyi olduğu bir ters evren) bize yeni bir Ultraman sundu
(karakterimiz burada da Clark Kent’tir). Fakat anti-madde evrenindeki
Earth-2’nin varlığı uzun sürmemiştir. Yeniden Earth-3 evreninde karşımıza
çıkmış olan Ultraman’in gerçek kimliği Kal-ll olup, Forever Evil
hikayesinde, takımı Crime Syndicate (Suç Birliği) ile birlikte önemli yere
sahip olmuştur. Earth-43 evreninde bir vampir Ultraman olduğunu da ekleyerek,
son olarak belki zorlarsak Superboy-Prime (sonradan Superman-Prime) karakterini
de listeye ekleyebileceğimizi söyleyebiliriz.
Yukarıda uzun uzadıya tartıştığımız Superman-Ubersmench
ilişkisi hakkında son söz hakkını kendi adıma kullanmak istiyorum açıkçası. DC
Comics’in kimi zaman Overman, kimi zaman Ubersmench ya da kimi zaman Ultraman
adında önümüze sürdüğü iyi-kötü karakterlerden hangisi Nietzsche’nin tarifine
uymakta? Ya da alternatif evrenlere hiç gitmeden, malum kahramanımız
Superman’in üstün-insan olduğunu söyleyebilir miyiz? Kimiler bu görüşe
katılmamakla beraber, gerçek manada üstün-insanın Lex Luthor olduğunu öne
sürmektedir mesela. Elbette öne sürdükleri argümanlar kabul edilebilir fakat
ben durumu daha farklı değerlendiriyorum. Bence yukarıda saydığımız
karakterlerin, mavi kostüm içinde Superman dahil hiçbirisi üstün-insan değil.
Öyle ki hepsini geride bırakan tek bir isim varsa, o da takım elbisesi ve
gözlüğü altında Clark Kent olacaktır. Doğal olarak kimsenin Superman ve
Clark Kent ayrımına gitmediğini biliyorum, ancak süper güçlerinin ötesinde
sıradan bir insan gibi görünen Clark Kent; karakteri, iyi kalpliliği ve
insanları şaşırtacak derecede saflığıyla, her dönemin sıradan insanını geride
bırakarak her zaman kişiliğiyle insanın ulaşması gereken nokta olup
çıkıvermiştir. Zaten bu özellikleriyle sıradan insanların arasına karıştığında
genetik özelliklerini kimsenin bilmediğini hesaba katarsak, Clark Kent
kimliğiyle bile diğer insanlar arasında yabancıdır. Superman sadece bu
kişiliğin üzerine süper güç eklenmiş ve mavi kostüm giydirilmiş halidir. *******
ilişkisi hakkında son söz hakkını kendi adıma kullanmak istiyorum açıkçası. DC
Comics’in kimi zaman Overman, kimi zaman Ubersmench ya da kimi zaman Ultraman
adında önümüze sürdüğü iyi-kötü karakterlerden hangisi Nietzsche’nin tarifine
uymakta? Ya da alternatif evrenlere hiç gitmeden, malum kahramanımız
Superman’in üstün-insan olduğunu söyleyebilir miyiz? Kimiler bu görüşe
katılmamakla beraber, gerçek manada üstün-insanın Lex Luthor olduğunu öne
sürmektedir mesela. Elbette öne sürdükleri argümanlar kabul edilebilir fakat
ben durumu daha farklı değerlendiriyorum. Bence yukarıda saydığımız
karakterlerin, mavi kostüm içinde Superman dahil hiçbirisi üstün-insan değil.
Öyle ki hepsini geride bırakan tek bir isim varsa, o da takım elbisesi ve
gözlüğü altında Clark Kent olacaktır. Doğal olarak kimsenin Superman ve
Clark Kent ayrımına gitmediğini biliyorum, ancak süper güçlerinin ötesinde
sıradan bir insan gibi görünen Clark Kent; karakteri, iyi kalpliliği ve
insanları şaşırtacak derecede saflığıyla, her dönemin sıradan insanını geride
bırakarak her zaman kişiliğiyle insanın ulaşması gereken nokta olup
çıkıvermiştir. Zaten bu özellikleriyle sıradan insanların arasına karıştığında
genetik özelliklerini kimsenin bilmediğini hesaba katarsak, Clark Kent
kimliğiyle bile diğer insanlar arasında yabancıdır. Superman sadece bu
kişiliğin üzerine süper güç eklenmiş ve mavi kostüm giydirilmiş halidir. *******
VI)Son Söz Yerine
Aslında Clark Kent’i Superman’den ayrı düşünemeyişimizin
nedeni, düşüncelerin fazla deforme olması, farklı sunulmasından ibaret diye
düşünüyorum. Yani üstün-insanı insanda değil, insanın daha da ötesinde ve ‘’insan
olamayacak kadar farklı’’ olanda aramak, üstün-insanı ulaşılamayacak bir
hedef gibi göstermek… Evet, üstün-insan Superman olarak ulaşılamaz olabilir ama
Clark Kent olarak her zaman da bir adım ötemizdedir. Ama bize her zaman aksi
dayatılır. Bu yüzden ben tekrardan son sözü Zerdüşt’e bırakarak, yazımı burada
noktalıyorum. Hoşçakalın.
nedeni, düşüncelerin fazla deforme olması, farklı sunulmasından ibaret diye
düşünüyorum. Yani üstün-insanı insanda değil, insanın daha da ötesinde ve ‘’insan
olamayacak kadar farklı’’ olanda aramak, üstün-insanı ulaşılamayacak bir
hedef gibi göstermek… Evet, üstün-insan Superman olarak ulaşılamaz olabilir ama
Clark Kent olarak her zaman da bir adım ötemizdedir. Ama bize her zaman aksi
dayatılır. Bu yüzden ben tekrardan son sözü Zerdüşt’e bırakarak, yazımı burada
noktalıyorum. Hoşçakalın.
‘’Rüyamda beni uyandıracak kadar ürküten şey neydi?
Elinde ayna olan bir çocuk yanıma gelmedi mi?
Elinde ayna olan bir çocuk yanıma gelmedi mi?
‘Zerdüşt’ diyordu çocuk, ‘aynada kendini gör.’
Ama aynaya bakınca bir çığlık kopardım, yüreğim
parçalandı. Çünkü aynada kendimi değil, bir şeytanın suratını ve alaycı
gülüşünü gördüm.
parçalandı. Çünkü aynada kendimi değil, bir şeytanın suratını ve alaycı
gülüşünü gördüm.
Gerçekten rüyadaki işaretleri ve uyarıları pek iyi
anlarım : Öğretmek istediklerim tehlikeye düşmüş, yabani otlar buğday yerine
geçmek istiyor!
anlarım : Öğretmek istediklerim tehlikeye düşmüş, yabani otlar buğday yerine
geçmek istiyor!
Düşmanlarım, gücü eline almış, öğretmek istediklerimin
görünüşünü bozmuşlar, öyle ki sevdiklerim kendilerine verdiğim hediyelerden
utanır olmuşlar.’’
görünüşünü bozmuşlar, öyle ki sevdiklerim kendilerine verdiğim hediyelerden
utanır olmuşlar.’’
*Kaynaklarda her ne kadar Türk destanı olarak geçse de
sadece olaylar Anadolu’da geçmektedir, İslam’ın Anadolu’ya yayılışı anlatılır.
sadece olaylar Anadolu’da geçmektedir, İslam’ın Anadolu’ya yayılışı anlatılır.
**Türklerin kıtlık ve kuraklık sonucunda yurdundan göç
etmesini anlatır, ki bu aynı zamanda tarihi bir gerçek olsa da destan dilinin
abartısından kurtulamamıştır.
etmesini anlatır, ki bu aynı zamanda tarihi bir gerçek olsa da destan dilinin
abartısından kurtulamamıştır.
*** Komünist Manifesto, Can Yayınları, 10.Basım, syf. 52
****Friedrich Nietzsche : Üstün İnsan Görünürde Mi? syf. 90-91
***** Örnekler için bkz. Görsel Dosyalar 1 : Iwo Jima
*******Başka bir görüş için bkz. Ete Kemiğe Büründüm ClarkDiye Göründüm
Not : Alıntılar için Kabalcı Yayıncılık’ın 2011 yılında
basılan İşte Böyle Dedi Zerdüşt eseri kullanılmıştır.
basılan İşte Böyle Dedi Zerdüşt eseri kullanılmıştır.