İnceleme: Superwoman #2

[update title=”Künye” icon=”info-circle”]Yayınlandığı Tarih: 14.09.2016
İçerdiği Sayı: Superwoman #2
Hikaye: Who is Superwoman? Part Two
Yazar: Phil Jimenez
Çizer: 
Matt Santorelli, Phil Jimenez
Yayıncı: DC Comics[/update]

Superwoman #1 sayısında oldukça hızlı bir giriş yaptık. Ayrıca
birçok seri ile paralel ilerlediği için de sıradan ve olaya-karakterlere giriş
kısmı daha kısaydı. Bu elbette aksiyona girişi de etkileyen bir unsur, kendi
hikayesine daha çabuk başlayabilme olanağı da vermesi cabası. Ayrıca
akıllardaki ikilemleri de götürmesi ve ilgi çekici şekilde konuya girişi de
diğer artılarıydı. Peki bu sayımız nasıl? Eğer sayımızı okuduysanız
yazıyı kaldığı yerden itibaren okuyabilirsiniz, ama eğer okumadıysanız
son paragrafa geçebilirsiniz.

Tıpkı ilk sayıda olduğu gibi bu sayımız da yüksek perdeden
bir açılış yapıyor, Lex Luthor’un gemisini işgal eden ‘’bilinmeyen’’
bir düşmanın varlığından söz etmiştik. Gemiye saldırı düzenleyen kişi veya
kişilerin de onun emrimdeki ‘’Bizarro’’ benzeri düşmanlar
olduğunu söylemiştik, ki haklıymışız, çünkü kendileri Bizarro. Ve ilk sayıdan
bildiğimiz üzere Lois Lane bu yaratıklar tarafından öldürüldü, fakat bir
şikayet etmeye hakkımız var sanırım, ikilinin Superwoman olması ne kadar oldu-bittiye
getirildiyse, Lois Lane de o kadar oldu-bitti biçimde öldü. Tıpkı Superman’in
son zamandaki ölümü gibi. Yeniden başlangıç adına yapılan bu hamleler, çok da
kesin çözüm olmayacak çünkü tat vermiyor ve eksiklik duygusu hissettiriyor.
Konuya dönecek olursak, saldırıya uğrayan gemimizdeki silah sistemleri aktif
hale getirilip şehrin üzerine bombalar yağarken buluyoruz kendimizi, fakat asıl
şaşırtıcı nokta bombaların hedeflerinin şehrin herhangi yerlerine değil Lex
Luthor’a ait kuruluşlara atılmış olması.
Anlaşılan Superwoman hikayesinde uzun vadeli olmasa da Lex
Luthor etkili olacak, hatta birçok eskiden tanıdığımız karakter etkili olacak. Kriz-öncesi
–Crisis on Infinite Earths- Superman’in de evrene dahil olmasıyla
aslında evrene de farklı bir soluk geldi, eskiye dönen sadece Superman olmadı
da diyebiliriz. Şahsen genel olarak tüm DC Comics evreninin kriz-öncesi bir
tada kavuştuğunu bile söyleyebilirim, tabii tüm absürdlüklerden sıyrılmış bir
şekilde. Örneğin Steel karakteri de New 52 hareketi öncesine döndürülmüşken
–kıyafet olarak-
ve Lana Lang ile görülür bir ilişkisi de varken, eski tada
en çok bağlı olan bu seride kendisini çokça göreceğiz gibi duruyor.

Aslında Superman’in daha önceden de bu tadı yakalamaya
çalıştığı anlar var. Özellikle Action Comics, birkaç yıl öncesinde bu görevi
üstlenmişti bile diyebiliriz. Orada Superman’in K-Men ile savaşını ve
Kryptonite Man’i de hatırlıyorsunuzdur. Kendisi tekrar karşımızda, hem de hoş
bir gönderme ile. Supergirl’ün New 52 dönemindeki yirmi yedinci sayısının
kapağından bile bu göndermeyi yakalamak mümkün.

Kriz öncesi ve sonrasına gelmişken, bu konuda bir karakteri
de tanıyalım; Lena Luthor. Kendisi kriz-öncesi evrende, 1961 tarihli Superman’s
Girlfriend Lois Lane #23 sayısında karşımıza çıkmış olup, Lex Luthor’un kardeşidir
fakat belli bir süre Lena Luthor’un bundan haberi olmamıştır, çünkü ailesi bunu
Lena’dan gizlemişlerdir. Aynı zamanda kendisi psişik güçlere de sahiptir ancak
ilerleyen zamanlarda bu güçlerini kaybetmiştir. Kriz sonrasındaysa Lena Luthor,
Lex Luthor ve Erica del Portenza çiftinin çocuğu olarak karşımıza çıkmıştır, Lex
Luthor’un kardeşi olan Lena ise öldürülmüştür, anısını yaşatmak adına Lex
Luthor kızına bu ismi vermiştir. Fakat bahsettiğimiz kişi Lex Luthor
olduğundan, onu da kendi yararına kullanmaktan çekinmediğini söyleyebiliriz.
Fakat Lex Luthor’un kızı olarak Lena Luthor’u uzun bir süredir görmediğimizi de
ekleyelim. İkinci bir kriz-sonrası –yani Infinite Crisis- evrende
ise Lena Luthor yeniden karşımıza Lex Luthor’un kardeşi olarak çıktı. Yine
televizyonda Superboy, Smallville ve Supergirl dizilerinde de aynı şekilde
karşımıza çıktılar.
Lena Luthor’dan bahsetmemizin sebebi ise Rebirth dönemiyle
tekrar karşımıza çıkıyor oluşu. Ve kendisi yine Lex Luthor’un kardeşi kimliği ile
karşımızda. Fakat kendisi Darkseid’in ana kutularından birine sahip. Kardeşi
Lena Luthor ile mücadeleye girişeceği kesin 
olan Lex Luthor’un beni şaşırtan noktasıysa şu an için herhangi bir kötü
girişimde hala bulunmamış olması. Infinite Crisis hikayesinden hatırladığımız
gibi, herhangi bir noktada Superman ile Lex Luthor’un buluşmasıyla, Superman ve
Lex Luthor zıt karakterli olmalıdırlar. Yani Superman iyi ise Lex Luthor kötü
olmak zorundadır, ki bunu da farklı versiyonlarla görmüştük. Ya o zamandan bu
zamana kabul ettiğimiz bu kural artık silinecek ve çiğnenecek ya da Lex
Luthor’un bir planı var ama şimdilik biz bilmiyoruz.
Asıl mesele ise Darkseid’in ana kutularından birinin bu
seride gözükmüş olması. Özellikle 2011-2016 tarihleri arasında Darkseid’i
fazlasıyla kullanmış olan DC Comics’in belli bir süre kendisine pek yer
vermeyeceği konuşuluyordu. Ama daha yolun başındayken pek de öyle olmayacağını
anlamış bulunuyoruz, hiç değilse göndermeler vasıtasıyla kendi varlığını
hissettirecek. Çünkü Lena Luthor’un arka planda Lex’in yeşil renkli zırhının
göründüğü panel ile bir ana kutunun yan yana olduğunu düşünür, o eski yeşil
zırhın da Apokolips’te dövülmüş olduğunu hatırlarsak, Apokolips referanslarının
bolluğu sadece buna işaret ediyor. Fakat ben bunu şimdilik olumlu bulduğumu
söyleyemem.
Tabii unutmayalım, Natasha Irons yani Steel’in yeğeni de
serinin bir parçası. Öncelerinde birkaç seride de Steel olarak karşımıza çıktı
ve uzun süredir de kostümlüydü, ancak bir süredir kendisinin serilerde bir
ağırlığı yoktu. Bundan sonra en azından Superwoman serisinde kendine yer
bulacak gibi. Böylelikle ölmüş olan Lois Lane’in boşluğu eski bir ‘’S’’
sembolü taşıyıcısı ile doldurulmuş oluyor. Bunun iyi ve kötü sonuçları var, bir
yandan baktığınızda seriler eskiden tanıdığımız karakterlere yer açarak bize ‘’tanıdık’’
şeyleri tekrar gösteriyorlar ama bir yandan da neredeyse her seride bir yığılma
oluşuyor, bu yığılma sonucunda da ya hikaye karmaşıklaşıyor ya da karakterlere
yeterli özen gösterilemiyor. Ama şimdilik bunun, en azından bu seri için iyi mi
yoksa kötü mü olduğu konusunda daha erken diyebiliriz.

Sonuç olarak, seri ilk hızını kaybetti demek mümkün. Ayrıca ilk
sayıda Lana’nın geriye kalan tek Superwoman olması, yapılan tanıtımların
ötesinde tam bir ters köşe olmuştu ancak bu ana akım çizgi romandan bildiğimiz
bir dirilme ve geri dönüş hikayesini de getirecek mi? Aslında kendimizi buna
hazırlayalım, çünkü Lois’in ölümünün hemen ertesinde, bu sayıyla kuvvetli bir
ihtimal halini aldı. Her ne kadar incelemelerini yazmıyor olsak da, Cyborg
serisinin son sayısında yapılan açılış ile bu seride gerçekleşenler ilintili
gibi duruyor. Bir spekülasyon yaratmak istemesem de, büyük bir savaşın
adımlarını duyuyor gibiyiz. En başta seri hızını kaybetti desek bile, seri
adına sevindirici ama genel olarak üzücü olan bir durum da, Superwoman
serisinin Justice League’nin gidişatı ve tadından daha iyi olduğunu rahatlıkla
kendi adıma söyleyebilirim. Yine her ne kadar ‘’S’’ sembolünün
ana taşıyıcısı bir Superman’imiz var ise de, bir Superman ailesinin varlığından
da söz edemiyoruz,  şimdilik Superman
sadece Batman ve Wonder Woman ile yakın ilişki içersinde, ama serinin karakter
zenginliğinden dolayı fazladan bir Superman’e ihtiyaç yok gibi duruyor. Ayrıca Lex
Luthor ve beraberindeki Superman serilerinden tanıdığımız birçok düşman veya
yan karakterin de bu seride bulunuyor olması nedeniyle, yeni Superman’imiz tam
bir ‘’öteki’’ konumundayken, ölmüş olan Superman’in resmi olmayan
taşıyıcısı da Superwoman olmuş gibi duruyor, yani karakterlerin birçoğu onun
etrafında toplandı. Ama ben hala Lana Lang’in Superwoman olmaması gerektiğinden
yanayım, sonuçta bir –veya iki- karakter Superwoman olacaksa bunların tanıdık
karakterler olması gerekmiyordur, Lana Lang olması ise hiç gerekmiyordu, bu da
benim kişisel bir rahatsızlığım. Genel olarak toparlamak gerekirse de, seri
daha büyük şeyler vaat eden bir gidişata sahip, yalnız ilk çekiciliğinden biraz
daha uzak. Yine de içinde bulunduğu firmanın genel olarak bir türlü
toparlanamayan hikayelerinin yanında oldukça da okunası. Bu nedenle 7 puan
bu sayı için şimdilik yeterli diye düşünüyorum. Hoşçakalın.
Yorumlar