Arkadaşlar merhaba. Supergirl’ün altııncı bölümü ile, en güzellerinden biriyle karşınızdayım. (Sonunda.) Önce özet falan olacak, hepinizin artık bildiğini düşündüğüm konsept. Ben yine de malum uyarıyı yapayım. Bu sohbetimizin spoiler içeriyor. Geç kalan ikinci kahveleri ısmarlar, ona göre.
Bölüm Özeti: Bölümümüz Norveç’de küresel ısınmayı inceleyen bir tesiste başlıyor. Bir kurt cesedi bulunmuş. Yanlız kendisi bilmem kaç yüzyıllık bir ceset ve işin ilginci hâlâ sıcak. Araştırmacılardan Rudy Jones kendisini incelemek için açtığında bir parazit içine giriyor ve tesisteki herkesi öldürüyor. Bu sırada gönderilmiş bir yardım çığlığı da DEO’ya ulaştığından olay yerine bizimkiler gidiyor. Tabii Supergirl hariç. Kendisi biraz sarhoş oldu.
DEO’ya getirilen Rudy’nin içine giren paraziti biz de kendisi salıverildikten sonra görüyoruz. Daha sonra Winn başka bir video daha buluyor tesisin kameralarının birinden. Burada Rudy’nin tesistekileri öldürdüğünü görüyoruz. Bu sayede tek kurtulan oymuş. Kendisini almak için Supergirl ve Alex çalıştığı yere gidiyorlar ancak burada Rudy ve paraziti Supergirl’ün gücünden birazcık emip kaçıveriyor. Bu durum Supergirl’ü biraz kötü etkiliyor. Ancak kısa sürede toparlıyor kendini. Çünkü Rudy ve parazitin belli bir hedefleri var. O da nedir? Rudy’nin küresel ısınmayı savunmasın karşın bunun tam tersini iddia eden, çalıştığı yerin sahibi olan adam. Supergirl ve Manhunter bu konuyla ilgili bir plan hazırlayarak çıkıyorlar karşısına. Manhunter, bahsettiğimiz adamın kılığına giriyor ve Rudy ve paraziti de bu yemi yutuyorlar ama dövüşten kârlı çıkan Rudy ve paraziti oluyor çünkü hem Supergirl hem de Manhunter’dan güç çekmek onu Doomsday kalıbında bir yaratığa dönüştürüyor.
İki kahramanımız hemen DEO’ya götürülüyor. Supergirl iyileşecek ama Hank için o kadar emin olamıyoruz. Ona kendi ırkının kanından lazım. O kişi de Mars’ın son kızından gelecek tabii. Ancak hâlâ devam eden bir tehtid var ortada. Ve bununla baş edecek biri lazım. Superman’i arayalım mı? Ne gerek var. Biz kahraman olalım. Evet, Guardian çıkıyor sahneye. Ve onunla beraber de Mon-El geliyor. Kendisi pek bu potalara girmek istemediğini düşünüyordu ancak onun da bir kahramanlık damarı var anlaşılan. Düşman yeniliyor, Hank iyileşiyor ve Guardian gizemini koruyor. Ama en sonda ne oluyor? Mon-El kaçırılıyor. Kimin tarafından? Cadmus.
Değerlendirme
Değerlendirmeye Alex ile başlamak istiyorum. Chyler Leigh ne kadar muhteşem bir oyuncu, değil mi? İlk sezonda Melissa Benoist’in mükemmel duygu yansıtışlarına hepimiz tanık olmuştuk ama bu sezon Alex karakteri ciddi anlamda duygusal ve ruhsal bir süreçten geçiyor ve oyuncusu bunu o kadar güzel yansıtıyor ki ben sürekli onu izlemek istiyorum. Dahası Alex karakterini sürekli üzülürken izlemek istiyorum. Olmadı mı?
Evet, tebrikler Mon-El. Kahramanlar dünyasına hoş geldin. Bu kadar kolay iyilik için savaşacağını bilseydik keşke. Hiç o tür, ben paramı kazanacağım bir şekilde tavırlarına girmene gerek yoktu. Karakter geliştirme konusunda bazı dönemeçleri çok baştan savma atlıyor bu dizi ve hiç hoşnut değilim bundan.
Şimdi umarım bu başka bir kahramana daha olmayacak çünkü sahada başka bir isim daha var. Biz biliyoruz ama kendisi biraz gizli kalmayı tercih ediyor. Guardian’a merhaba dedik. Evet, kendisi çizgi romanlardan gelen bir karakter. Ve Kaptan Amerika’ya ne kadar da benziyor değil mi? 1941 Mart’ta başlayan Kaptan’ın maceralarının bir sene sonrasında ortaya çıkması da oldukça ilginç. Tebrikler DC, nasıl anlayabilirdik ki? Guardian dizide de gördüğümüz gibi kalkanı dışında öyle özel bir aleti ve gücü olmayan sıfırdan başlama bir süper kahraman. Kendisinin Cadmus ile ilişkisi de vardı çizgi romanlarda. Peki dizide bununla ilgili bir şeyler bekleyebilir miyiz? Neden olmasın. Sonuçta Cadmus şu an Mon-El’i kaçırmış durumda. Geçen bölümde göğsünün tam ortasından vurulup ve hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalkarsan böyle afişe olursun kardeşim. Haksız mıyım? Başka türlü nasıl bilecek kendisini diye düşünüyorum… Yeni bölümde umarım açıklarlar bunu.
Son olarak Hank ve Megan arasındaki olaylara değineceğim. Anlaşılan Mars’ta bizdeki gibi bir kan uyum sorunu yokmuş. Beyaz ve Yeşil pek fark etmiyormuş. Ama asıl demek istediğim bu kan transferinin ikili arasında çıkaracağı muhtemel sorunların bölüme koyulmamış olması. Bölüm öyle yeterli ve işlediklerini taşır konumdaydı ki, kendi kendime daha fazlasını kaldıramazdım zaten dedim. O yüzden bu bölümü ayrı bir sevdim diyebilirim.
Görüş
Çekinmeden güzel diyebileceğim bir Supergirl bölümü izlemeyeli uzun zaman olmuştu. Bunun bozulmaması için ne yapmamız gerekiyor?
SONUNDA
Bir sonraki bölüm incelemesinde görüşmek üzere arkadaşlar. Siz kahvelerinizin son yudumlarını alırken ben de buraya her zaman yapacağım gibi dizide yer alan göndermeleri, değişik bilgileri kısaca bırakayım.
- Rudy Jones’un çalıştığı tesisin ismine dikkat eden oldu mu? Thorul Arctic Research Station… Çizgi romanlarda Luthor ailesi bir dönem soyadlarını değiştirmeye karar veriyorlar ve bilin bakalım ne oluyor? Throul, Luthor kelimesinin bir anagramıdır.
- Parasite ile savaşta Mon-El’in kıyafetlerine dikkat ettiniz mi? Peki hiç Smallville izlediniz mi? Smallville dizisine gönderme yapmayı çok seviyorlar anlaşılan.
- Guardian kahramanlık yaparken Winn’in ona yardım ederken içinde bulunduğu kamyoneti hepimiz gördük. Üstünde “Star Spangled Delivery Co.” yazıyordu. Star Spangled bize çok uzak bir kelime değil. Böyle bir seri var, evet. Ve Guardian 1942 Nisan ayında ilk gözüktüğünde içinde bulunduğu sayı, Star-Spangled Comics #7 idi.