Öncelikle hikayenin adı ile başlayalım. A.D.:After Death, peki neden sadece After Death değil? A.D. aslında Latince ‘’Anno Domini’’ olarak tabir edilen ‘’in the year of the Lord’’ deyiminin yani bizim dilimizle ‘’Milattan Sonra’’ teriminin Latince kısaltılmış hali. Tabii biz her ne kadar milat desek de bahsedilen durum İsa peygamberin doğumu, ‘’Lord’’ ise İsa-Tanrı ilişkisi içinde yorumlanabilecek bir mesele. İşte bu yüzden kitap, ilgi çekici bir isim tercihi ile başlıyor diyebiliriz.
Şimdi isterseniz ilk tavsiye isterseniz de ilk eleştiri deyin ancak ortada olan bariz bir durum var. Eserimizin dili biraz ağdalı, ya da abartıyor da olabilirim ama o zaman düzelteyim, edebi bir dile sahip. Grafik roman diyemeyeceğimiz kadar çok fazla da düz metine sahip ama roman diyemeyeceğimiz kadar da fazla çizime sahip, arada kalınmış. Bu yüzden okuması zorlaştıkça zorlaşabiliyor ve hatta iyi bir çevirmen eşliğinde çevrilmiş olmasıyla kendi dilimizde okumak gerekliliği hissediyorsunuz. Bu yüzden gözünüzü biraz korkutmak gibi olsa da, A.D.: After Death yabancı diline güvenmeyenler için bildiğimiz kalıplaşmış çizgi roman dilinden daha çok edebi düz metin özelliğinden dolayı çok zorlayıcı olacaktır. Ve ayrıca da belirteyim ki, karşımızdaki tam bir çizgi roman değil, tür olarak kesin adını koyamıyorum.
İkinci eksimiz de aslında düz metinler çizgi olarak tasvir edilse, yani karşımızdaki tamamen bir çizgi roman olsaydı daha iyi olurdu düşüncesi. Bir romanı elimize alıp okuduğumuzda oradaki betimlemeleri aklımızda canlandırmak gerçekten güzel bir his yaratıyor, bizi kitabın içine çekiyor. Ancak çizgi roman söz konusu olduğunda, bize vermesi gereken şey bu değil aksine bunu bize göstermek. Yani ben ağaçlar arasında bir çiftin yürüyüşünü hayal etmek yerine çizilmiş, hiç değilse farklı çizimler içerine yedirilmiş bir çizgi roman anlatımıyla görmek isterdim.
Birinci bölüm olan ‘’The Land of Milk and Honey’’ kısmı okuyunca anladığımız gibi asıl olayların öncesinde geçiyor. Birçok şekilde farklı zaman aralıklarından hikayeler görüyoruz. Fakat burada dikkate değer olan, Scott Snyder’in hayvanlar üzerinden bazı hikayeleri anlatıyor oluşu, inek, kurbağa ve keçi gibi. En azından ben böyle düşünüyorum, çünkü hikayede fazlasıyla hayvan örneklemeleriyle –ve hikayeye dahil oluşuyla- karşılaştık. Şimdilik bir anlam verilemiyor gibi dursa da, tüm seri tamamlandığında taşlar yerine oturacaktır. Ayrıca ilk kitabın aksiyondan uzak oluşu da dikkate değerdi. Özellikle söz konusu Snyder olunca çabuk göze çarpan bir durum oldu. Fakat aksiyondan kaçınayım derken tek bir karakterin üstünde bütün dramatik öğeleri toplaması da bence olumsuz. Tabii daha yolun başındayız, ana karakterimiz Jonah’ın da belli bir altyapıya da sahip olması gerekiyor ancak kaş yapayım derken göz çıkarılacak –veya belki de çoktan çıkarılmış- gibi duruyor. Tabii anlatılan hikaye absürd değil, yine de dram karakterlere paylaştırılsaymış daha iyi olurmuş.
Fakat ne yalan söyleyeyim, daha en başında Jonah’ın ağzından dinlediğimiz ve anne babasıyla birlikte geçen hikaye ile okumaya başladığında, o malum balonun hikayesinin verdiği hoşnutluk hissi ile okumaya devam ediyorsunuz. Güzel bir başlangıç olduğu su götürmez bir gerçek, bir beklenti yarattığı da… Ayrıca ‘’Anno Domini’’ teriminin ‘’After Death’’ olarak evrilmiş olması detayı da güzel, ancak bir okuyucu olarak kitabın içinde keşfetsek daha güzel olurdu, Snyder direkt başlık tercihi ile de bunu gizlemese de yine de hoş bir detay. Ve ölümden sonrası da olsa hikayenin içindeki ölümler de hikayenin etkileyiciliğini arttırıyor. Son olarak çizimleri beğenmesem de renklendirmelere bayıldığımı da itiraf edebilirim.