İnceleme: Secret Empire #3

Steve Rogers imparatorluğunda üçüncü bölüme, hatta 0. sayının aksiyonlarını da sayarsak dördüncü bölüme geldik. Önceki sayıların incelemelerine şuradan ulaşabilirsiniz:

İnceleme: Secret Empire #0
İnceleme: Secret Empire #1
İnceleme: Secret Empire #2

3. sayının hikayesine bakıp değerlendirmesine geçelim. Sayıyı okumuşsanız doğrudan değerlendirme kısmına atlayabilirsiniz.

HİKAYE

Sayımız önceki sayının sonunda 2. Steve’in olduğu yerden başlıyor. Steve’in kurtardığı kız zehirlenmiş ve ölmek üzere. Steve ise hiçbir şey hatırlamıyor, sadece bir yere gitmesi gerektiğini biliyor.

Öte tarafta, Peter Quill, yanına Rocket ve Groot’u da alarak uzaylı ırklardan yardım istemeye gidiyor ve kalkanı kaldırmalarına yardımcı olmalarını istiyor. Ancak diğerleri Dünya’nın mahsur kaldığını öğrenince Peter’a saldırıyorlar. Peter durumu Carol Danvers’a haber veriyor ancak Carol saldırılarla meşgul. Buradan kurtulmalarının tek yolunun Quasar olduğunu ancak onun da komada olduğunu görüyoruz.

Gözlerimizi Newark’a çeviriyoruz. Black Widow, Boomerang’ın mekanına gidiyor ve orada saklanan Maria Hill ile buluşuyor. Hill, Nat’e, Steve’in sosyal etkinlik takvimini veriyor ve adamlarının çoğunun Sin ve Crossbones’un hapishanesinde çürüdüğünü söylüyor. Widow’dan Steve’i öldürmesini istiyor.

Natasha’nın Red Room’a aldığı Champions ekibi ise bir etkinlikte, üzerine bomba yerleştiren bir kadını durdurmaya çalışıyor. Ancak başaramıyorlar ve bomba patlıyor. Daha sonra bunun bir simülasyon olduğunu öğreniyoruz. Başarısız olmuşlar.

Hawkeye, Ant-Man ve diğerlerinin, Sam’in yanına gittikleri ana dönüyoruz. Sam, savaşa gelmeyeceğini, insanların umudunu kaybettiğini söylüyor ancak Cap’e olan şeylerin sebebinin kozmik küp olduğunu söylediklerinde Sam bunu düşünmeye başlıyor.

Steve’in ziyaret ettiği bir genç bilim fuarına gidiyoruz. Inhuman’ları keşfetmeye yarayan bir alet yapan bir genci tebrik ediyor Steve. Sharon’ı da yanında getirmiş ve ona Hydra’nın neden güzel bir şey olduğunu anlatıyor. Daha sonra acil durum odasına çağrılıyor. Kozmik küp parçalarından birisinin Atlantis’te, Namor’da olduğunu öğrenmişler. Zemo saldırıyı yönetiyor ancak Namor bu saldırıyı biliyormuş ve buna karşı koyuyor. Başarısız oluyorlar ve Steve’in emriyle Atlantis’teki en eski tapınak yok ediliyor. Sonraki saldırıyı ise bizzat Steve üstleniyor.

Diğer tarafta Sam, yanındakileri kozmik küp parçasının olduğu yere götürüyor. Ancak orada kendilerini, hafiften kafayı yemiş olan Magneto beklemekte.

Tekrar “diğer” Steve’e dönüyoruz. Taşıdığı kız ölüyor ve Steve yoluna yalnız devam ediyor.

Son olarak Newark’a, Boomerang’ın evine gidiyoruz. Bir bomba patlıyor ve Boomerang’ı yakalayan adam, bilgi almaya geldiğini ve bugün bir araya getirdiği kadınları öğreneceğini söylüyor. Boomerang, adamın kim olduğunu göremediğini söylüyor. Ve adam, “Senin cezalandırıcın olabilirim” diyor ve son sahnede Punisher’ın ağzından “Hail Hydra” sözünü duyuyoruz, sayı bitiyor.

DEĞERLENDİRME

Sayıların kapağında olan şeyleri neden sayı içinde görmüyoruz? Sanırım tüm bu seri içinde benim canımı en çok sıkan şey bu. Her sayıda Secret Empire döneminin farklı noktalarına odaklanmayı tercih ederdim doğrusu. Açıkçası şu an için yan serileri okumuyorum zaman kısıtlaması nedeniyle ancak sayının kapağında Carol’ın çektiği sıkıntıyı, sayının içinde görmeyi isterdim. Evet, bu hareketler yan sayıları okumayı daha da ilgi çekici hale getiriyor ancak sayının kendisinde, kapaktaki durum yoksa bu biraz da çizgi roman “clickbait”i olmuyor mu?

Sayının kendisine geçelim.

Peter’ın uzaylı ırklardan yardım istemesi güzel bir noktaydı aslında. Ama tek sıkıntı, yardım istediği adamlar yıllarca Dünya’nın elinden çekmiş kişiler. Dolayısıyla nasıl yardım edeceklerini umarak gittiler en ufak bir fikrim yok. Gerçi sonraki sayfalarda Carol, Galactus’a ulaşmayı bile denediklerini söylüyor. Ancak Dünya kendi kendisiyle savaşa girdiğinde, Dünya’nın düşmanlarının kılını bile kıpırdatmaması, “yiyin birbirinizi” mentalitesinde kalmaları bence tam bir nokta atışı olmuş. Hikayeye çok büyük şeyler katmasa da Peter’ın uzaylılar tarafından kovalanması güzel bir detay olmuş.

Sayı genel olarak bir ara sayı görevi gördü. Çok büyük olaylar görmedik. Genel olarak karakterlerin bir noktadan başka bir noktaya gitmelerini izledik. Natasha, Maria Hill’e kadar gelip geri döndü. Ant-Man ve ekip Sam’e ulaştılar, Sam onları Magneto’ya, daha doğrusu Xorn’a götürmek için yola çıktı. Steve, Sharon’la gezintiye çıktı, dönüşünde başka bir olaya müdahale etmeye gitti. Önemli bir olay olarak, Namor’un kalesine yapılan saldırıyı düşünebiliriz. Namor’un daha ilk saldırıda elindeki küp parçasını vermemesi bence çok güzel oldu. Önceki sayıda, diğer karakterlerden küp parçalarını toplayacaklarını söylediklerinde, sıradaki sayılarda bunun hızlıca aradan çıkartılacağını düşünmüştüm ancak Namor pes etmedi. Atlantis kralı, son ana kadar savaştı ve nerede olduğuna dair bir ipucu bile vermedi. Xorn’un da biraz delice davrandığını gördükten sonra onun da zorluk çıkaracağını düşünüyorum. Kısacası çok küçük bir parçasını görmüş olsak da, sayı içindeki tek büyük olayın güzelce halledilmiş olmasından memnunum.

Öte yandan Carol’ın neden bu kadar çaresiz olduğunu anlamakta biraz zorlanıyorum. Her şeyi durdurmak için Quasar’ın uyanmasını bekliyor ancak takımında Starbrand ve Nightmask var! Starbrand, Hulk’u bile tek bir yumrukla saha dışına itebilir, Nightmask’sa doğrudan Eternity’nin çocuklarından birisi ve en az Starbrand kadar güçlü. Gerçekten, başka kimseye ihtiyacı yok, neden bu kadar çaresiz kaldıklarını tam olarak anlamıyorum. Gördüğümüz kadarıyla Peter uzak gezegenlere seyahat edebiliyor. Dünya’nın üzerinde zaten bir kalkan var ve Chitauri ordusu kalkana çarptığında yok oluyor. O zaman neden hala onları Dünya’ya gitmekten alıkoymaya çalışıyorsunuz? Bırakınız çarpsınlar, bırakınız ölsünler. Dünya dışında kahramanların hoş karşılandığı yerler de var. Nova Corps ile iletişime geçebilirler örneğin. Ya da diğer Dünya dışı gezegenlere gidip bir müddet bekleyip ne yapacaklarına karar verdikten sonra geri dönebilirler. Şu anda gereksiz bir drama yaratılıyormuş hissine kapılıyorum.

Steve’in diğer versiyonunun ne olduğuna dair bazı teoriler paylaşmıştım önceki sayıda. Bu sayıyı okuduktan sonra başka bir teorinin de üzerinde durulabilir. Kozmik küp parçalarını aramaya başlıyorlar. Ve bu Steve’in, asıl Steve’in hatıralarını görmeye başladığını görüyoruz. Askerliğini ve çocukluğunu hatırlıyor. Muhtemelen, Kozmik küp üç parçaya ayrıldıktan sonra Steve’in bilinci bu üç parçaya dağıldı. Üç parçada da Steve’in geçmişinden farklı yerler bulunmakta. Örneğin parçanın birisi güçsüz zamanlarını, diğeri buza çarptığı zamana kadarkileri, sonuncusu da kahramanlık dönemini anlatıyor. Üç parça birleştiğinde Steve’in benliği de tamamlanmış olacak ve kendisine gelecek diye düşünüyorum bu sayıdan sonra.

Gelelim sayının büyük sürprizine: Hydra Punisher! Punisher’ın Hydra tarafına geçtiğine çok şaşırmamak gerekiyor aslında. Frank Castle, yıllardır Steve Rogers’a çok büyük saygı besleyen, onun verdiği direktiflerin doğruluğunu sorgulamayan bir karakter. İlk Civil War serisini hatırlarsanız, Cap, Punisher’ı dövmeye kalktığında Frank tek bir karşılık vermemiş, Steve’in “neden vurmuyorsun” demesi üzerine de “herkesi yok ederim ama sana dokunamam Cap” demişti. Yani Steve ne derse onu yapacak bir adam Frank. Buna benzer bir durumu Deadpool’da da gördük serinin başında. Wade’in de beyni yıkanmadı ama Cap’i o kadar çok seviyordu ki ne derse yapmaya hazırdı ve Steve’in Avengers kadrosunda yerini buldu. Frank’te de durum bu. Tabii, tamamen Steve’e bağlılığındna kötü adam olduğunu da sanmıyorum ancak Frank’in bu saygısını kullanarak ilerlemiş olabileceklerini düşünmüyorum. Muhtemelen Dr. Faustus, bu bağlılıktan yola çıkarak Frank’in zihnini de karıştırdı diyorum.

Sayının çizimlerine ise bayıldım. Andrea Sorrentino’nun sayfa içlerinde, bazı karelere daha da odaklanarak çizmesini daha da seviyorum. İlk başta karmaşık geliyor olabilir ancak zamanla oturan bir renklendirmesi de var. Her halükarda tüm seriyi Sorrentino’nun çizmesine hiçbir şey demem. Ayrıca Steve’in diğer benliğinin olduğu sahneleri de çok seviyorum. Sahnelerin çizimleri, bana Green Arrow Rebirth serisinin çizimlerini çok fazla hatırlatıyor. Sanki tablo gibi çizimlerin hepsi. Marvel eventleri ne olursa olsun, gözü tatmin etmeyi biliyor arkadaşlar. Punisher’ın, Jon Bertnhal’a benzemesi de ayrı bir artı diyelim.

Secret Empire’ın 3. sayısı da bu şekilde geçti. Çok fazla önemli olay görmedik. Çizimler yine tatmin ediciydi. Yer yer güzel espriler de yer alıyordu. Sayıdaki favorim, Red Room’da Champions’un simülasyonda başarısız olduktan sonra Cho’nun “Kobayashi Maru” benzetmesi ve sonrasında Captain Kirkleri karıştırıp “Chris Pine nasıl geçmişti orayı?” sorusunun gelmesiydi. (Sana bakıyorum Star Trek II: The Wrath of Khan.) İlerleyen sayılar için güzel bir zemin hazırlandığını düşünüyorum ve bu sayının da bir 8.5 hak ettiğini düşünüyorum.

Yorumlar