Aslına bakarsanız The Flash’ın son bölümünü izleyene kadar bu sezon için inceleme yazmak aklımda yoktu, çünkü üçüncü sezondaki Flashpoint felaketinden sonra diziyi bırakma noktasına kadar gelmiştim. Aynısını Arrow’un dördüncü sezonunda da yaşamış olabilirsiniz, ama dizinin yeni sezonunda 180 derecelik bir dönüşle ve harika bir baş kötüyle istediğimiz ve sevdiğimiz diziye dönmüştü.
Bu bölümün hemen ardından yeni bölüme geçtim ve sanıyorum ki ARADIĞIMI BULMAK böyle bir şey. İşte herkesin izlemek istediği Flash bu! Komik, eğlenceli, pozitif, aksiyonlu ve dünyanın en hızlısı! Geçen sezonun kasvetli ve depresif Barry Allen’ından sonra Grant Gustin’in taptaze hissiyatı veren performansı harikaydı. Aslında ilk bölümün değil, bu bölümün adının “Flash Reborn” olması gerekiyordu çünkü gerçekten Barry Allen yeniden doğmuş gibiydi. Bambaşka bir karakter izler gibiydik.
Kostümüyle başlayalım. 3 sezondur izlediğimiz itfaiyeci kostümünden sonra bu kostümden gözlerimi alamadım. Iron Man özellikleri biraz aşırıya kaçmış ancak tasarımı çok hoş. Hem dizinin karanlıktan kurtulması, hem de kostümün güzelliği yeni sezon için açılan yeni sayfada çok güzeller. Hiç bozulmasın. Geçtiğimiz sezon Wally’nin potansiyel hızı Barry’nin önüne geçip daha hızlı olmuştu, bu bölümle gördük ki Barry Allen hiç olmadığı kadar hızlı ve Wally onun yakınına bile gelebilecekmiş gibi durmuyor.
Barry’nin dönüşüne odaklanıldığı için Wally arkaplanda kalsa da Team Flash’in dinamiği gayet izlenebilir, tek sorunum Caitlin’in geri dönmeyi çok kolay kabul etmesi. İlla ki sezonun ilerleyen bölümlerinde Killer Frost kimliği ile olan savaşı daha da büyüyüp, diğer karakterlere sıçrayacaktır ama Caitlin’in motivasyonuna şu an ben pek inanmıyorum. Barry için döndü, arkadaşları için kaldı ama nedense güven vermiyor. Şu an için Team Flash eksiksiz olsa da gereksiz bi’ pollyannacılık durumu var. Killer Frost, Flash’ın yanında savaşmayacağı için ilerleyen bölümlerde Flash’a karşı olması olası. Caitlin bu bölümde bir süreliğine kontrolü kaybetti, devamı da mutlaka gelir.
Öte yandan sezonun büyük kötüsü Thinker iki bölümün sonundaki sahnelerle hafif ürperti verse de kanıtlaması gereken çok şey var. En büyük dezavantajı speedster olmaması. Flash’ı alt etmek için her zaman bir adım önde olmalı. Dünyanın en hızlı insanına kafa tutmak kolay değil, adamın aklını alırlar. Ama şöyle de bir şey var ki daha Thinker’ın Flash’a karşı gelmesinin sebebini göremedik. Bunları neden yapıyor? İlerleyen bölümlerde.
Barry, Wally ve geriye kalanlar Thinker’ı öğrenene kadar alıştığımız gibi “haftanın kötüsü” şeklinde gidicekmişiz gibi duruyor. Her bölüm kukla olan başka biriyle kapışacak ekibimiz. Flash & Thinker karşılaşmasını yakın zamanda beklemeyin. Zaten eğer Thinker’ın fiziksel dövüşte özel bir silahı yoksa bu sezon kovalamaca şeklinde geçer, Flash, Thinker’ı bulduğu an yakalar. Mı acaba?
Bu dizinin en büyük dezavantajı burada zaten. Süper hızı olan birine kafa tutacak düşman bulmak. Her sezon speedster izleyemeyiz, Reverse-Flash oldu, Zoom oldu, Savitar aşırı geldi ama yaaani, Savitar’ın bi’ tık üstü daha yok. Her düşman, bir öncekinden daha güçlü olmalı. Aksi takdirde geçen sezon daha güçlüsünü yenmişken bu sezon daha zayıfı karakterleri zorlayamaz, karakter gelişimi olmaz. Speedster olmayacaksa da Flash’a karşı kozu olan, Barry’nin sevdiklerini ona karşı kullanan, her zaman bir adım önde olan biri lazım. Mesela Arrow beşinci sezondaki Prometheus gibi. Harika bir düşmandı.
Çok da uzatmadan The Flash’ın son bölümü izlediğim en iyi bölümlerden biriydi. Bakın gerçekten Barry Allen’ın süper kahraman olmanın keyfini çıkarmasını izlemek büyük keyif.
”Mixed Signals” yayınlandığı an 2.52 milyon kişi tarafından izlendi.
Çizgi Roman Göndermeleri
Babel Protokolü: 2000’li yıllarda Justice League dergisinin çatısı altında ”Babel Kulesi” isimli Batman’in bütün Justice League üyelerinin zayıflıklarını topladığı protokolün Ra’s Al Ghul tarafından çalınmasını ve devamında yaşananların anlatıldığı seri yayınlanmıştı. Flash’ın yeni kostümündeki bu detay tam da buraya gönderme.
Şişmanlıyorum!: