Geçen gün metrobüsteyim, telefondan kendi hazırladığım bi çalma listesinden filmlerin sevdiğim soundtrack parçalarını dinliyorum. Batman v Superman’in ”The Red Capes Are Coming”i bitti, ”Is She With You?” çalmaya başladı. Anlık bir adrenalin patlamasıyla aklıma direkt Wonder Woman filmindeki No Man’s Land sahnesi geldi. Sinemada ilk kez izlerken nasıl coştuğumu falan düşündüm. Hatta filmin incelemesine de ”No Man’s Land sahnesinde insanın kılıcı kalkanı kuşanıp Diana’nın arkasından koşası geliyor.” yazmıştım. Cidden de öyle. Filmin gidişatında ve çözümlenmesinde çok da önemli olmayan bir sahnenin izleyende devasa bir kahramanlık duygusu uyandırması çok muazzam bir olay. Deneyimlemesi muhteşem bir duygu. Aynı Gandalf’ın beşinci günün şafağında gelmesi gibi…
Sonra aklıma şu soru geldi: ”Ya ben hiçbir Marvel filminde böyle hissetmedim galiba?” Sorunun üstüne biraz daha gidince sorunun içeriğine bu sefer bırakın Marvel’ı, herhangi bir X-Men ya da -Wonder Woman dışında- DC filmi de dahil oldu. Her filmi defalarca kez izlemişim, üzerine kafa patlatmışım, incelemeler yazmışım, ama cevap yok. Birkaç durak sonra şu sonucu çıkardım: ”Süper kahraman filmlerinde yeteri kadar kahramanlık duygusu yok galiba.”
Amacım No Man’s Land tarzı bi kahramanlık sahnesi bulmak değil. Biraz daha büyük resimde, arkasından koşulacak bir kahraman bulmak. İlla ki izlediğimiz karakterlerin hemen hemen hepsi masumların zarar gördüğüne şahit olsa işi gücü bırakır onlara yardım eder, ama o karakterlerin başlangıç noktasındaki derdi başkaları değil, kendileri.
Örneklerle anlatmak daha doğru olacak sanırım. Mesela Tony Stark. Süper kahraman olmadan önce ukala, çapkın, bencil, umursamaz, şımarık herifin önde gideniydi. İlk savaşını şirketini kurtarmak ve babasının itibarını toplamak için verdi. Örnek #2 Stephen Strange. O da ukala, çapkın, bencil, umursamaz, şımarık herifin önde gideniydi. Adam mistik sanatları öğrendikten sonra gücünü daha büyük bir amaç uğruna kullanmamayı seçip, ellerim düzelse yeter siz allaha emanet demişti. Sonra filmin düşmanı saldırdı, olayların arasında kalıp savaşmak zorunda kaldı falan. Kahraman değildi. Örnek #3 Zack Snyder’ın Superman’i. Biraz da babasının zoruyla güçlerini sakladı, bastırdı, kullanmamayı tercih etti. Babası ölürken bile kullanmamayı seçti. Ne zaman gün yüzüne çıktı? Zod, Dünya’ya saldırınca.
Daha örnekler var. Ama zıt örnekler de var. Mesela Steve Rogers. Astımı, kızılı, ateşli romatizması, kalp problemi varken başkaları onun için savaşıyorken evinde oturmak istemedi. Kabul edilmemesine rağmen gitti 5 farklı eyalette adını yazdırmaya çalıştı. Bunları yapıyorken serumdan haberi yoktu, süper asker olacağını falan bilmiyordu. İşte bu kahramanlıktır. Komutanına karşı gelip tek başına Hydra üssüne gidip 300 askeri kurtarmak daha büyük kahramanlıktır. Bir süper kahraman filminde bu tarz duygulara ihtiyaç vardır.
Steve Rogers ayarında bir kahraman daha: Diana Prince. Günün birinde adaya bi yabancı geldi, dedi ki dünya savaş içinde. 25 milyon ölü var. Her gün masumlar katlediliyor. Diana çıktı kraliçesinin ve yaverlerinin karşısına, dedi ki hanımlar bunun arkasında kesin Ares var. Onu durdurmak ve insanları korumak bizim görevimiz. Yaratılış amacımız ulan bu. Ama kraliçe milyarlarca insanı kurtarmayı değil, kendi kızını korumayı tercih etti. Diana kalktı gitti savaşın ortasına. Her yerde yaralılar var, insanlar ızdırap içinde. Savaşa dair gördüğü ilk şeyde çıktı sahneye adalet dağıttı. İki tarafın da santim ilerleyemediği No Man’s Land’i tek başına fethetti. Sonra gitti bir köyü daha kurtardı. İnsanların acı çektiğini her görüşünde olaya müdahale etti. Böyle böyle savaşı durdurdu. Bunu çıkar için yapmadı, intikam için yapmadı, taraf tuttuğu için yapmadı. Ortada bir yanlış olduğunu gördü, bu yanlışı düzeltebileceğine inandı ve hepimizde arkasında koşma isteği yarattı. Diana Prince ve Steve Rogers, benim beyaz perdede izlediğim en büyük kahramanlar.
Tekrar ediyorum: Bence Diana ve Steve ile yaratılan duygu, daha fazlası için yapılabilir. Yapılmalı da. Bu karakterler bize ilham vermek için varlar, çizgi romanlar bu yüzden yazılıp çiziliyor. İki boyutlu, tamamen yüzeysel karakterler ve hikayeler tamamen zaman kaybı. Süper kahramansan süper kahramanlığını bil.
”Dünyada yanlış bir şey görürsen ya kılını kıpırdatma, ya da bir şeyler yap.”