Kısa Kısa Haftanın Çizgi Romanları – 3-9 Haziran 2019

Batman #72

Tom King’in yazdıklarını sevmek için Tom King’in yazım tarzının biraz farkında olmak gerekiyor sanırsam. King, bütün hikayelerinde karakterlere duygusal açılardan yaklaşıyor ve her yaşanan duyguyu farklı bir kamera açısıyla okura göstermeyi hedefliyor. Vision serisinde de bu böyleydi, Mister Miracle’da da. İşin doğrusu Batman serisinde de bu böyle. Ne yazık ki belki de birçok kişinin, King’in Batman’ini sevmemesinin sebebi de bu. Ana akım bir karakterde, duygusal incelemelerin okur gözünde pek bir değeri yok maalesef. 72. sayının hiçbir olayı yoktu aslına bakılırsa, 71 sayıdır olan bütün her şeyin, Batman’in Bane’i yıkmasından Selina ile evliliği ve düğünün iptaline kadar olan her şeyin tamamen Bane’in planı olduğunu ve Bruce’un yıkımında sahneye çıkacak sıradaki kişinin Thomas Wayne’in Batman’i olduğunu öğrendik. Başka bir olay da yoktu. Fakat Bane’in, Batman’i bu seferki yıkım şeklini anlatması açısından güzel bir sayıydı diyorum. Öyle ki, bugüne kadar herkes Batman’e bir şekilde zarar vermiş ama kimse Bane’in bu seride yaptığı gibi Batman’e mutluluk umudu verip sonrasında bu umudu paramparça etmemişti. Ve açıkçası ne derseniz deyin, bu şekilde bir Batman öyküsü anlatmanın daha önce çok uygulanmamış bir şey olduğunu düşünüyorum. Bana Paul Dini’nin Detective Comics öykülerini hatırlatıyor. Neyse, uzatmayalım, ne olursa olsun, kim ne yaparsa yapsın Batman hala burada olacak. (Yine de bu kadar filler yeter, ana konuya lütfen artık dönelim King.)

DCeased #2

Bu serinin nasıl hissettirmesi gerektiğini hala anlayabilmiş değilim. Teknolojik bir virüs sebebiyle herkes bir tür canavara dönüşüyor. Konumuz bu. Fakat tüm bu olan biten bana fazlasıyla Marvel Zombies’i hatırlatıyor. Kahramanlar virüs etkisiyle canavarlaşıyor ve evrendeki dengeler değişiyor. Tom Taylor daha önce Injustice ile bambaşka bir DC evreni göstermişti. Şimdi bir de Zombi DC evreni göreceğiz. Sayıda tıpkı Injustice’in ilk sayılarında olduğu gibi her şey çarçabuk oluyor. Hal Jordan ölüyor, yerine Black Canary, Green Lantern oluyor. Batman virüs sebebiyle Alfred tarafından vuruluyor. Dolayısıyla nasıl hissetmem gerektiğini bu yüzden algılayamıyorum. Seri oradan oraya zıplayıp duruyor. Sayının en güzel yanı, Batman’in sonunda bir şeyleri durduramayarak erkenden ekibe veda etmesi ve bu sefer işi çözmenin tüm ekibe kalmış olması. 6 sayı sürecek bir mini seri bu. Ancak sonrasında Marvel’ın Marvel Zombies’e yaptığı gibi, canavarların dünyasını anlatan bir DCeased evreni oluşacak mı göreceğiz.

Justice League #25

Nihayet Year of the Villain hikayesine başlıyoruz. 25 sayıdır Snyder ilmek ilmek bir hikaye ördü ve bu hikayeye başlangıçta önyargılı yaklaşsam da zamanla hayran olarak takip etmeye devam etti. İlk sayıdan beri Lex Luthor’un kurduğu Legion of Doom’un etrafında şekillenen öykü bu sayı itibariyle başlıyor. Daha önce ortaya çıkan Perpetua’nın etkisini görüyoruz. Ama hepsi bir yana, kaç sayıdır, boyutları ve gezegenleri kontrol eden World Forger’ın, Superman’in gazabına uğraması izlemeye değer mükemmel şeylerden birisiydi. Üstelik, böyle bir düşmanı Justice League’e dahil ederek, bu düşmanın korktuğu geleceği birlikte önlemeyi önermek de en mükemmel Batman hareketlerinden birisiydi benim gözümde. Lex Luthor’un, bütün insanlığı ‘villain’ yapma planı her ne kadar Batman: Last Knight on Earth ile paralel olsa da Lex’in bir suç dehası olarak en zirve dönemine girdiğini kabul etmemiz gerek. Önümüzdeki onlarca sayıyı şimdiden hevesle bekliyoruz! Snyder’ın Justice League’inin son 10 yıldaki en iyi ekip maceralarından birisi olduğunu itiraf ediyorum.

Green Lantern #8

Dennis O’Neal ve Neal Adams’ın, 80li yıllarda yazdıkları “Green Lantern/Green Arrow: Hard Travelin’ Heroes” serisini okudunuz mu? Bu seride Hal ve Ollie, güçlerini birleştirip ülkede olup biten kötü şeyleri düzeltmek için, sokak seviyesinde savaşmaya başlarlar. Okumamışsanız en kısa zamanda okumanızı tavsiye ederim. Morrison’un bu Green Lantern sayısında da yeniden bu günlere dönüyoruz. Morrison’un bu Green Lantern serisi deneysel öyküler, sıradışı konseptler ve adamımızın tuhaf zihninin rengarenk bir yansımasından oluşmaya devam ediyor. Üstelik bu sayıda kökeni uzay olan bir uyuşturucu maddenin etkisiyle her şeyi farklı boyutlarda ve şekillerde görüyoruz. Her şeyi geçelim, Ay’da pusu kurup Dünya’daki ekibi nişan alan bir keskin nişancı ve ona Dünya’dan ‘irade’ bazlı bir ok fırlatan Green Lantern/Green Arrow ekibi var.  Nostaljik Green Arrow sayfalarından fırlayıp gelmiş bir Xeen Arrow var ve her baloncuğun içi enfes diyaloglar dolu. Okuyun Okutturun.

Yorumlar