DC Comics’in Dan Didio’yu kovmasına herkes gibi ben de sevindim. Rebirth’in tutmaması sebebiyle 5G ile yine yeni yeniden bir başlangıç yapılacağının duyurulmasının ardından çok geçmeden Didio’nun görevine son verildi ancak proje hala devam ediyor. Eski kahramanların inzivaya çekilip maskelerini ve kostümlerini yeni kişilere devredeceği söylenen bu yeni başlangıç için kimler umutlu bilemiyorum. Ama bu zaten daha önceden Marvel Comics tarafından ”All-New All-Different” üst başlığıyla denendi ve tutmadı, işin sonunda ”eskiler” yine karşımıza çıkıp maceralarına kaldıkları yerden devam ettiler. Peki DC Comics önceden denenmiş ve tutmamış bir yöntemde ısrarcı olup kendi kahramanlarına benzer bir sonu neden reva görüyor? Akıllıca değil, işe yarar hiç değil. Örneğin ben New52 benzeri bir köklü yeni başlangıç olmayacağı sürece DC Comics’in hiçbir işini eskisi gibi takip etmemeye karar verdim, özellikle Batman ve Superman ikilisine yapılanlar yüzünden en sevdiğim iki kahramana epey uzak kaldım ve internet üzerinden okur yorumlarını incelediğimde aslında genel manada ortak şikayetlerin olduğunu da gözlemledim. En başta Brian Bendis’in Superman’in bütün karakter özelliklerini mahvettiği ve karakterin içini boşalttığı yönünde hemen hemen her sıkı takipçi hemfikir. Oysa sırf kendisi Superman yazarlığını üstlenecek diye seri tekrardan numaralandırılmış ve Rebirth etiketiyle ilişiği kesilerek ”Superman #1” şeklinde karşımıza çıkmıştı. New52’den beri tahrip edilen karakter, Brian Bendis’in elinde iyice oyuncağa çevrildi. Batman hakkında fikirlerim zaten önceki yazılarımdan beri hiç değişmedi ve Joker War hikayesine adım adım yaklaşırken hikaye akışı hala fazlasıyla kötü gidiyor.
Geçtiğimiz günlerde Marvel Comics’in işlerine de göz atmak istedim ve War of Realms hikayesi ilgimi çekince okumaya niyetlendim. Ama sırf altı sayılık bir hikaye için diğer karakterlerin ve takımların da içinde olduğu ortak sayılarla beraber tam altmış üç sayı okumam gerektiğini görünce elimi eteğimi çekmeye karar verdim. Keza Absolute Carnage hikayesi için de bir benzeri geçerli. Oysa eskiden, kahramanların kendi serilerinde ayrı maceraları okur ve kısa serilerde de farklı maceraları okurduk. Böylelikle hem kahramanların kendi serileri çorbaya dönmemiş hem de aldığımız tat bozulmamış olurdu. Şimdi ilk sayısından son sayısına kadar örnek verelim Captain America okumak isteyen birisinin hiç alakasız yerlerden serinin farklı hikayelere bağlı olmasından ötürü bir sürü bağlantılı hikaye okumak zorunda. Ya da tam tersi, hiçbir şekilde Captain America okumak istemeyen birisi bir kısa seriyi hakkını vererek okumak istiyorsa mecburen o hikayeyle kesişen Captain America sayılarını da okumak zorunda. İşte bu yüzden burada Dan Didio’nun röportajı aklıma geliyor. Kendisi, otuz veya kırk yıl önce basılmış hikayelerin yeni hikayelerden çok daha fazla sattığını söylüyordu. Düşünelim bakalım, neden acaba?
Hem yazım kalitesinin dibe düşmesi, hem yayın politikalarının yerlerde sürünmesi nedeniyle son zamanlarda Amerikan çizgi roman sektörü sıkıntıda. Böyle olunca spekülasyonlar da havada uçuşuyor. Aylar önce DC Comics’in Disney veya herhangi bir alıcıya satılacağı söylentisinin ardından AT&T’nin satış rakamlarından memnun olmamasından ötürü DC Comics’in yayın hayatına son vereceği söylentisi ortaya atılmıştı, yani karakter hakları yine kendilerinde kalacak ama yeni sayılar çıkmayacaktı. Her iki söylenti hakkında da bir doğrulama söz konusu değil ancak biliyorsunuz ki her söylenti de yalan çıkmıyor, mesela geçtiğimiz ayın satış rakamlarına bakarsanız ilk 50’yi domine eden firmanın Marvel Comics olduğunu göreceksiniz. Keza Disney’in de Marvel Comics için benzeri bir fikir taşıdığı da söylentiler arasında, kaldı ki söylentileri doğrulayan tek şey marka fark etmeksizin onca filme ve diziye rağmen sektörün beklenilen büyümeyi bir türlü sağlayamaması ve çizgi romanın hala çok küçük bir kitleye hitap etmesi. Bunu görebilmek için aylık çizgi roman satış miktarlarına bakmak yeterli oluyor. Eğer söylentiler doğru çıkarsa sevdiğimiz kahramanlara dair yeni şeyler okuyamayacağız demektir, gerçi beğenerek okuyan kaç kişi kaldı, o da ayrı bir soru.
Bunun yanında yakın bir tarihte Marvel Comics yepyeni bir seri duyurdu; The New Warriors. Çizgi roman okurlarının neredeyse hepsini tek yürek haline getiren bu serinin kaç okura ulaşacağı bir merak konusu. Çünkü karakterler ayrı, tasarımlar apayrı rezalet. Nedeyse tüm okuyucular bunun bir Social Justice Warriors (SJW) işi olduğunda hemfikir. Politik doğruculuk ve SJW daha kaç tane seriyi, diziyi ve filmi mahvedecek bilmiyoruz ama bu konuda şikayetler çığ gibi büyüyor. Ayrıca SJW’lerin konuları apayrı yerden çekip sizi tüm tartışmaların sonunda çok rahat bir şekilde suçlu, ayrımcı vs. gibi hiç olmadığınız şeylerle ilişkilendirme potansiyelinden ötürü artık kimse onlarla tartışmaya girmek istemiyor. Ancak çizgi roman olsun dizi-film olsun pek çok sektörde de politik doğrucular ve SJW’ler büyük çoğunlukta ve yılların karakterlerini mahveden ”devrimler” yapmakla meşguller, bunun haricinde içeriklerde istediklerini göremediklerinde linç kültürünü devreye sokmaktan da hiç çekinmiyorlar. Eleştirmek neredeyse imkansız kısacası. Açıkçası çok fazla yorum yapmadan, The New Warriors’un ilk haliyle bugün getirilen haline bakarsanız ortada herhangi bir yaratıcılıktan ziyade mesaj verme kaygısından dolayı berbat edilmiş bir takım görüyorsunuz.
Kimsenin radikal değişikliklerden yana sıkıntı çektiğini düşünmüyorum. Mesela Flashpoint Batman’inde kadın Joker, Earth-2 Batman’inde şimdilik bir hikayesini okumasak da kadın Two-Face, Injustice hikayesinde kötü Superman, Earth-2’de siyahi Superman ve eşcinsel Green Lantern gibi değişiklikler gördük. Kimsenin de okurken bu tarz değişikliklere bir şikayeti olmadı çünkü zaten maksat okurlara yeni ve farklı şeyler sunmaktı. Ancak Prime-Earth olarak adlandırabileceğimiz ana evrenlere ve kimisi 1930lardan beri yayınlanan karakterlere olmadık değişiklikler yapıldığında, bunlar karakteri takip eden okurları mutsuz etmekten başka bir işe yaramıyor. Ayrıca karakter orijinlerinin sürekli değiştirilmesi ve yeni şeyler eklenmesi de artık cazip değil, demode ve sıkıcı. Bu açıdan baktığınızda The New Warriors en azından eski karakterlerle oynamak yerine yeni karakterler tasarlıyor ancak tasarım tercihleri oldukça tartışmaya açık. YouTube ve Twitter üzerinden gelen eleştirilerde de tüm çevrelerden olumsuz bir hava hakim.
Aslında konumuzun dışında ama yeri gelmişken Doctor Who üzerine de konuşmak istiyorum. Chris Chibnall dönemine girdiğimizden beri dizi epey kan kaybetti, baş yazar olduğu ilk sezon en kötü Doctor Who sezonu olmaya adaydı ama on ikinci sezon finalinden sonra on birinci sezonu bile unutuldu. Doktor’un bilinen tüm geçmişi değiştirildi ve aslında Doktor’un, tüm Zaman Lordlarının deyim yerindeyse atası olduğu söylendi. Doktor’un aslında başka bir boyuttan gelen, kaybolmuş bir kız olduğu ve aslında William Hartnell öncesi rejenerasyonlarının olduğu açıklandı. Şimdi, Doktor’un böylesi bir değişime ihtiyacı olmadığını söyleyebiliriz. Bunun yanında farklı bir gezegenden gelen ama herkes gibi ölümlü bir Doktor yerine, mitolojik bir karakter yaratılmaya çalışması Doktor’un tüm o havasını ve gerilimini kaybettirdi dersek yeridir. Ayrıca dizinin adı Doctor Who iken karakterin bütün geçmişini açıklamak zaten diziyi bitirmektir, Moffat döneminde ”Name of The Doctor” bölümü duyurulduğunda izleyicilerin Doktor’un adının açıklanmaması için getirdiği olumsuz tepkileri hatırlamakta tam da burada fayda var. Yani Doktor’un adını, büyük geçmişini öğrendikten sonra ortada bir Doctor Who kalmaz, zaten mevcut haliyle kalmadı da. Ama sırf mesaj kaygısından, politik doğruculuktan ötürü Doktor’un tüm geçmişi değiştirildi. Bu yapılırken de geçmişe dönük epey boşluk bırakmış ve mantık hatası yapmış oldular ancak bunu şimdilik umursamadıkları da aşikar, Chris Chibnall hiçbir eleştiriyi okumadığını ve önemsemediğini belirterek bunu zaten açıkça göstermiş oldu. Oysa Steven Moffat hem Doktor’un tarihine hakimdi hem de boşlukları dizinin tüm tarihini bozmadan nasıl dolduracağını çok iyi biliyordu. Ayrıca olay örgüsü yaratmayı ve yazmayı bilmeyen Chibnall ve yeni yazar kadrosu elinde o kadar kötü anlatıldı ki, kabul edileceği varsa bile kimse tarafından sevilmedi. Gerçekten Chibnall ve kadrosu ”Ucuz Yazarlık Nedir?” sorusunun cevabını iki sezondur veriyorlar ve bu kaliteyle de politik doğruculuk yaparken senaryoları genellikle ellerinde patlıyor. Ancak tüm bu konuyu Steven Moffat’ın gayet yerinde bir sözüyle noktalandırabiliriz, çünkü tüm bu süreç için gayet açıklayıcı ve anlamlı; ”Doctor Who sadece ilerici liberaller için değil, Brexit için oy verenlerindir de, herkesi gemide tutmalıyız.”
Konumuza geri dönecek olursak, Marvel Comics cephesinde bir olay gerçekleşti. Dan Slott, yakın zamanda Donald Trump’a oy verenlere Twitter üzerinden küfrederek tepkileri üzerine çekti. Okuyucular bunu büyük bir utanç olarak adlandırırken ve yazara büyük bir tepki gösterirken Marvel Comics cephesi sessiz kalmayı tercih etti. Dan Slott’un yazarlığını sevmem ve özellikle Spider Man’i mahveden bir yazar olduğunu düşünenlerdenim, mahallenin kahramanını kozmik boyutlararası bir kahramana evriltmek ancak karakteri anlamayan birinin işi olabilirdi ve bunu da Dan Slott yaptı. Ancak herkes gibi onun da bir politik görüşü var ve Donald Trump’ı sevmek zorunda da değil. Ancak sanırım çizgi roman yazarlığı gibi fikirlerini belirtme konusunda da kaleminin bir ayarı yok. Küfretmekle eleştirmek arasında epey fark var, üstelik Donald Trump bugün bir ”Topal Ördek” iken ne kendisine ne de oy verenlere saldırmanın bir gereği yoktu. Tabii kilometrelerce ötedeki bizler için bu konular bir anlam ifade etmese de sonuçta Amerikan okurunun Marvel Comics’e yaklaşımının giderek değiştiğini bilmekte yine de fayda var.
Sonuç olarak, fazla duyarlılığın ve politik doğruculuğun her şeyin tadını kaçırdığı bir dönemden geçiyoruz. Önemli bilim kurgu klasiklerinin, yılların çizgi roman kahramanlarının, markalaşmış film serilerinin teker teker içinin boşaltıldığı bir süreç bu. Ayrıca hikaye anlamında tıkanıklığın da yaşandığı bir gerçek. O yüzden belki de hikaye anlamında tıkanmış karakterlerin bir süre nadasa bırakılması makul bir fikir de olabilir. Ancak mevcut haliyle büyük markalarla okuyucular zıtlaşmış durumda. Bir taraf satışlardan diğer taraf içeriklerden memnun değil. Peki görünen tabloda söylentiler bir gün gerçek olacak mı dersiniz?