4 yıllık bir sürecin sonundayız. Batman v Superman’in çıkışının ardından Ben Affleck’in solo Batman filminde yer alacağının duyurulmasıyla başlayan, sonu gelmek bilmeyen söylentiler, sabırsız hayranlar, dış sesleri bir türlü susturamayan bir stüdyoyla devam eden ve Matt Reeves’in başa gelmesiyle son bulan bir süreç. 4 yıllık bu bekleyiş belki de olabilecek en iyi şekilde meyvesini verdi. 22 Ağustos’u 23 Ağustos’a bağlayan gecede DC Fandome etkinliğinde yıllardır beklediğimiz Batman filmine ilk kez göz atma fırsatı bulduk. Matt Reeves’in Robert Pattinson ile seyirci karşısına çıktığı panelde The Batman’den ilk fragman yayınlandı. Hem de ne fragman.
Zack Snyder’ın Justice League’i için de ciddi bir talep olsa da benim sosyal medyada gözlemlediğim kadarıyla The Batman artık DC’nin en çok beklenen filmi. DC Fandome’de The Batman’in öncesinde Wonder Woman 1984, The Suicide Squad, Shazam!, Aquaman ve The Flash panellerini izledik ancak hiçbiri The Batman kadar dolu dolu geçmedi. Yönetmen Matt Reeves bizim saatimizle gecenin 03:30’unda ekran başındakileri aldı ve fragmanı izletene kadar bilgi bombardımanına tuttu. Bu film ve karakterler için bu kadar tutkulu olabileceğini inanın hiç tahmin etmiyordum. Şubat 2017’de Batman filmini yöneteceğinin duyurulmasının üzerinden 3 yıldan fazla bir süre geçti, ortalama bir Hollywood prodüksiyonunda film şu ana kadar çoktan çıkmış olur, hatta ikinci film için de ciddi bir yol katedilmiş olurdu. Ama The Batman normal bir Hollywood prodüksiyonu değildi tabii ki, çünkü ortada çözülmesi gereken bir başrol meselesi vardı. Ben Affleck’in rolü bıraktığı, Ocak 2019’da duyuruldu. Matt Reeves’in niyeti hep biliniyordu zaten, kendisine ait bir Batman dünyası kurmak. O dünyayı Şubat 2017’den bu yana tasarlıyor, bu kadar tutkulu olmasının sebebi de bu belki de. 3-4 yıldır üzerinde kafa yorduğu bir projeyi nihayet seyirciyle buluşturabilmenin heyecanı.
Öncelikle benim hayallerimdeki Batman filmi, Zack Snyder’ın Batman v Superman’de çok güzel dizayn ettiği dünyada geçen, Ben Affleck’in başrolde olduğu, depresif, karamsar ve karanlık bir Batman filmiydi. Ben Affleck’in şu ana kadar çizgi romanlara en yakın Batman ve Bruce Wayne olduğunu düşünüyorum. Batman v Superman en iyi Batman filmi demek değil bu, sadece bana göre en iyi Batman uyarlaması. Matt Reeves’in ve Robert Pattinson’ın Batman’ini bunun önüne çıkaran şey her şeye sıfırdan başlıyor oluşu. Her ne kadar arada bir bağlantı olmasa da fragmandaki ton ve ciddiyet, Batfleck’in orijin hikayesi gibi geldi bana.
Filmde Bruce iki yıldır Batman, daha ailesinin katilini yakalamamış. İntikamla ve öfkeyle dolu. Ayrıca filmde Batman bir şehir efsanesi, Gotham halkı kesin olarak varlığını bilmiyor. Suçlular arasında bir söylentiden ibaret. Batman v Superman’de bütün suçluların Batman’den ne kadar korktuğunu hatırlarsınız, Pattinson’ın Batman’i bu korkuyu bizim gözlerimizin önünde salacak suçlulara. Batman’in yolculuğuna ikinci yılındayken katılıp, üç veya daha fazla filmde ”Prime Batman” olduğu döneme kadar eşlik edeceğiz. Belki de düşüşünü göreceğiz. Bolca hatası olacak, Matt Reeves de böyle söylüyor. Daha tecrübesiz, hatalar yapacak. Hatalarından dersler çıkartacak, kayıplar verecek, ihanete uğrayacak. Filmde yer alacak düşmanların orijin hikayeleri de anlatılacak. Matt Reeves, aynı Batman gibi diğer karakterlere de bir karakter yolculuğu sağlayacak. Yıllardır izlemeye alışkın olduğumuz tek filmlik düşman mantığından farklı bir şey izleyeceğiz.
Beni bu yeni Batman’e dair en çok heyecanlandıran şey potansiyeli. Çünkü Nolan ve Snyder’ın Batmanleri tek tabanca takıldılar hep. Bu yeni Batman’de işin içine Catwoman da girecek, devam filmlerinde Robin görme şansımız da yüksek. Bunun daha Batgirl’ü, Batwoman’ı ve Red Hood’u da var. Batman’i çok uzun zamandır izliyoruz ancak daha yapılmamış bir ton şey var. Filmlerde karşısında görmediğimiz bir sürü düşmanı var. İşin içinde Justice League karakterlerinin olmaması, bunun sadece Batman’e ait bir dünya olması her şeyi daha da heyecanlı kılıyor.