Meh Bir Devam Sezonu: The Umbrella Academy

Yazının ilk bölümü The Umbrella Academy ikinci sezonuna dair spoiler İÇERMEMEKTEDİR.

Netflix’in en popüler işlerinden biri olan The Umbrella Academy, sabırsızlıkla beklenen yeni sezonu ile geri döndü. Ekibi en son kıyametten kaçarken bırakmıştık, yeni sezonda 1960ların Dallas’ına geri döndükleri bir ortamda tekrar buluşuyoruz. Dizinin ilk sezonda çok iyi yaptığı birkaç iş vardı, ikinci sezon da bunun üzerine koyarak devam ediyor. Bunlar Sir Reginald Hargreeves karakterinin gizemli geçmişinin ve çocuklar üzerinde bıraktığı etkilerinin devam etmesi, Klaus’un diziye getirdiği mizah unsurları, bir çocuk bedeninde hapsolan Beş’in sahne ışıklarını çalan ve seyircinin her daim görmek istediği karakter olması ve sağı solu belli olmayan aile dinamikleri. Bana göre ilk sezonun en iyi yanları bunlardı, ikinci sezonda da abartmadan bu artıları devam ettirebilmeleri çok yerinde adımlar. İki sezondur hikaye hayatta kalmak ve paçayı kurtarmak üzerine kurulu. Yani hikaye teoride yüksek tempolu, gitgelli bir dizi. Ancak pratikte o kadar değil gibi. Beni ilk sezonda sıkan durum bu olmuştu. Amaç kıyameti engellemek ve dünyayı kurtarmaksa, karakterler biraz daha koşturmalı, bölümler yüksek tempolu geçmeli, takip etmesi heyecanlı olmalı.

İlk sezonda bu eksikti. Bunun da sebebi bana göre dizinin fazla şekilde bir çizgi roman uyarlaması olmaya çalışması. Eğer bilmiyorsanız The Umbrella Academy, Gerard Way tarafından yaratılmış bir çizgi roman serisinin uyarlaması. Çizgi romanlarda dünyaları, ülkeleri kurtarmak, büyük ve görkemli savaşları kazanmak olmazsa olmazdır. Elinize rastgele bir çizgi roman alsanız o çizgi romanda büyük ihtimalle dünya kurtarılıyordur. Çizgi romanlarda o kadar da sorun değil bu ama televizyonda durum başka. The Umbrella Academy her bölümü neredeyse 1 saat olan toplam 20 bölümünde kıyameti durdurarak dünyayı kurtarmanın peşinde. Bir noktadan sonra durum ciddiyetini kaybetmeye başlayıp, zaten tempo olarak da sürükleyici olmayan dizi acayip bir şekilde monotonlaşıyor. Karakterlerin hayatta kalmak için ne yaptıklarını değil, başlarına gelen şeyleri izliyoruz. Zaten dizide Beş dışında hikayeye yön verebilen başka bir aktif karakter yok, ikinci sezonda bunu da kaybediyoruz. Olay tamamen ekibin kıyameti durdurmaya çalışırken verdikleri mücadele değil, kıyameti durdurmaya çalışırken başlarına gelen olaylara dönüyor.

Yine de bu sezon ilkine göre daha iyi geldi bana. Çünkü ilk sezon düşük temposunun yanında, seyirciye düzgün bir açıklama yapmadan tanıttıkları şeylerle boğucu bir hale geliyordu. İlk sezon işin içine Komisyon girince biraz karışık bir hal almıştı, bu sezonda Komisyon meselesini daha iyi yönettiler. Hazel ve Cha-Cha’nın hikayesi de gereğinden fazla yer kaplıyordu. Bu sezonda bunların olmaması diziyi daha izlenir kıldı.

Yorumlar