Bu seferlik bütün bir sezon incelemesi yapmayacağız. Sadece bu seferlik(belki hoşumuza gider ve daha çok uygularız, bilemiyorum) ilk bölüm incelemesi yapacağız. İzlenebilecek birçok dizi var ve hepsine birden zaman ayırmak oldukça zor. O yüzden bu yükü sizin elinizden biraz olsun alıyoruz, ele aldığımız dizinin ilk bölümüne bakıyoruz ve devam edilebilir olup olmadığına göre sizlerin önüne koyuyoruz. Bizim için de yararlı oluyor, çünkü kapağına göre bir şeyleri yargı sofrasına koyup didiklemek oldukça zorlayıcı ve yanıltıcı bir iş.
İlk yapım aşamasında adı karşımıza Gods and Heroes olarak çıkmış ancak daha sonra değiştirilmiş olan Blood of Zeus, adından da anlaşılabileceği gibi Yunan mitlerini konu alan bir anime olarak karşımıza çıkıyor. Yapımla alakalı dikkat çekici başka bir unsur da Castlevania tarzı bir çizim tekniği ile yapılmış olması. Zaten ikisi de Powehouse Animasyon Stüdyoları tarafından yapılmışlar. Ki şahsen benim çok sevdiğim ve sırf bu yüzden bile konusuna bakmadan herhangi bir yapıma şans verebileceğim bir teknik. Yine bu tekniğin yanı sıra Castlevania’nın özünde barındırdığı korku öğelerini de kendine adapte etmiş bir anime var karşımızda.
Baş kahramanınız Heron, çoğu Antik Yunan hikayesinde olduğu gibi annesiyle birlikte yaşayan, fakir ama kaslı ve güçlü bir kişidir. Annesiyle birlikte yaşayan, fakir ama kaslı ve güçlü kişilerin babaları kim olduğu bilinmiyorsa bu baba kişisinin Zeus olma ihtimali %95 oluyor genelde. Blood of Zeus da, adından ve bu denklemden dolayı bizi şaşırtmıyor. Animenin bunu ilk bölümden belli etmesi ama dillendirmemesi üzerine izleyici olarak anlamamız gereken şu: Hera, Zeus’un karısı, bu işi öğrendiğinde büyük ihtimalle kan çıkacak. Buradan hikayemizin iki kollu ilerleyebileceği izlenimini alıyorum ben çünkü Zeus insanların başlarına gelecek belalardan kendi kendilerine kurtulmalarını istiyor. Yani tanrıları oradan oraya koştururken görme şansımız yok ancak tanrıların kendi aralarında bizi ana hikayemize bağlayan bir şey varsa onları da kendi evlerinde otururken görebiliriz.
Bu tür anlatılarda olaylar öncelikle bu noktaya nasıl gelindiğini anlatarak başlar. Blood of Zeus da bu yöntemi bozmayarak bize, kahramanımıza, karşılaşacağımız düşmanların nereden geldiğini anlatarak başlıyor. Bu anlatı aynı zamanda izleyiciye neyle karşılaşabileceğinin de sinyallerini veriyor. Açılış sekansından sonra korku öğelerinin dizide bolca kullanılacağını da buradan anlıyorsunuz. Aynı zamanda işin içindeki gizemi bozmayarak asıl düşmanın yüzünü de saklamış olduğunu söylemem gerekir.
Sonuç olarak Castlevania izlemekten zevk aldıysanız ve bu tür fantastik anlatılar hoşunuza gidiyorsa izlemeniz için size, her biri 25-35 dakikalık sekiz bölümden oluşan bir sezon veriyor Blood of Zeus. Ancak yine Castlevania’da da olduğu gibi başyapıt kıvamında işler beklemenizi gerektirecek bir durum yok ortada. O yüzden varsa boş zamanınız, biraz da çereziniz ya da meyveniz, açın izleyin deriz çünkü ben de tam olarak öyle yapacağım.