İthaki Bilim Kurgu Klasikleri #6 – Sürgün Gezegeni

İthaki Yayınları’ndan çıkan ‘’bilimkurgu klasikleri’’ seçkisini incelediğimiz ve hatta çoğunlukla tavsiye ettiğimiz bu yazı dizisinde hem kendisi hem de kitapları hakkında sayfalarca yazsak öve öve bitiremeyeceğimiz, yerlere göklere sığmaz bir ilham kaynağı olan biri var ki bu hafta kendisinin de aynı şekilde sayfalarca yazılsa bitirelemeyecek bir öyküyü kısacık anlattığı kitabından bahsedeceğiz. Evet efendim, Ursula K. Le Guin’in kaleminden Sürgün Gezegeni.

Öncelikle kitap hakkında bilinmesi gereken ilk şey ‘’Hainish Cycle’’ adlı bir seriye dahil olduğudur fakat serideki kitaplar anlatı bakımından birbirinin devamı olmayıp bağımsız olarak okumakta bir sakınca yoktur. Ve hatta daha önce Le Guin okumadıysanız bu kitapla başlamanız, kendisine aşinaysanız da kısa bir maceraya çıkmak ve keyifli vakit geçirmek için bir an önce edinmeniz tavsiye edilir.

Sürgün Gezegeni kısa ve yoğun bir kitap olarak kabul edilebilir. İki durum da bana kalırsa avantaj ve dezavantajları beraberinde getirmektedir. Kitabın kısa ve akıcı olması okumayı zevkli kılmakla beraber atmosfer, karkaterler, arka planlar ve kitaptaki halkların tarihi hakkında biraz daha öğrenme isteğimizi buruk bırakmaktadır. Kitaptaki yoğunluk da ‘’Peki ya sonra?’’ diye sordurmaya devam ederek sürükleyicilik etmenini denkleme dahil ederken bazı konuları havada bırakmaktadır.

Farklı karakterlerin bakış açılarından yazılmış olan Sürgün Gezegeni’nde bahsi geçen gezegen farklı halklara ev sahipliği yapıyor. Alterralılar çok daha gelişmiş bir gezegenden buraya sürgün edilmiş ve gezegendeki diğer halklar gelişmeden kendi yetilerini kullanmamakla yükümlüler. Bu sebeple gün geçtikçe zihin okuma gibi insan üstü yeteneklerini kaybediyorlar. Alterralılar ve Tevarlılar arasındaki problemlerin yanında kış gelmesi ve kış yaratıklarının çıkmasıyla birlikte hikaye düğümlenmeye başlıyor. Bir yılın yaklaşık 65 yıl ve bir mevsimin 5000 gün sürdüğü bu gezegende kış ve musibetleriyle savaşmak için birlik yapması gereken halkların bu ihtiyacının gerçekleşmesine vesile olan da halklar/türler arası bir aşk oluyor.

Roman kısa ve çok detaylı olmamasına rağmen potansiyelini harcadığını söylemek çok zor. Daha fazlasını isteten, okurken çok keyif veren, bittiğinde ne hikayeyedi ama dedirten bir eser.
Okuyanların görmüş, okuyacakların görecek olduğu üzere modern serilerden ‘’Buz ve Ateşin Şarkısı’’ ve ‘’Alacakaranlık’’ın da Sürgün Gezegeni’nden ödünç aldığı arka planlar ve ögeler olduğu bir gerçektir.

Bilimkurgusal ve fantastik olmayı aynı anda cebe koymuş olan bu eser aynı zamanda potansiyel bir serinin özeti niteliğindeki iyi kurgusu ve doluluğuyla iyi roman sıfatını fazlasıyla hak ediyor.

Yazan: Elif Çetin / @radyoaktiviteci

Yorumlar