Amazon’un çizgi roman uyarlamalarına yeni bir soluk getirdiği The Boys yeni sezonuyla nihayet çıktı ancak ben ilk sezonun oldukça altında kaldığını düşünüyorum. Bu sezon da izlemesi keyifli ve sürükleyiciydi ama ilk sezonu özel kılan birçok etkenden yoksundu. Mesela The Boys’u diğer çizgi roman uyarlamalarından en çok ayıran özelliği, gerçekçiliğiydi. Süper güçlere sahip bir insanın, yıllardır izlediğimiz gibi ya masumları koruyan bir süper kahraman ya da güçlerini kötüye kullanan bir süper kötü değil, güçleriyle çok daha farklı şeyler yapabileceğini anlatıyordu. Gücün siyah ve beyaz uçlarını değil, gri taraflarına odaklıydı.
Hatta bir adım daha öteye gidiyorum, The Boys’u devam eden iyi süper kahraman dizilerinden biri yapan şey, aslında bir süper kahraman dizisi olmamasıydı. Merkezde süper güçlere sahip birileri yerine, sıkıcı denebilecek normallikte birkaç insan vardı. Bu sıradan insanların bütün amacı, aslında süper kahramanlıkla hiç de alakası olmayan, tribünlere oynayan ve tek derdi kazandıkları para ile itibarları olan birkaç süper güçlü insanın maskesini düşürmekti. The Boys’un süper kahraman uyarlamalarına bu şekilde yaklaşması dizinin en güçlü tarafıydı bana göre.
Peki ne oldu da ikinci sezon, ilk sezonun altında kaldı? Öncelikle sezon kötü değildi, ilki kadar iyi değildi sadece. Genel olarak en büyük sıkıntım, ilk sezonu çok iyi yapan birçok şeyi bu sezonun yapmamasıydı. En basitinden başlıyorum, ilk sezonda süper güçlerin çok ciddi bir ağırlığı var ve The Boys üyeleri de bunun farkında. Süper güçlü birinin karşısına çıkmamak için ellerinden geleni yapıyorlardı, hatta görünmez olan herifi yakaladıklarında ne yapacaklarını bilememiş ve adamı nasıl öldüreceklerini çözmek için koca bir bölüm harcamışlardı. Biz izlerken biliyorduk ki, güçleri olmayan bu karakterler ile güçleri olan bu karakterler arasında uçurum var, güçsüzlerin güçlülerin karşısına çıkmaması gerekiyor çünkü birbirlerine kesinlikle rakip değiller. Güçsüzler hiçbir şekilde doğaçlama gelişen bir ortamda güçlülere karşı bir şey yapamazlar.
Bu sezonda ise The Boys ve The Seven üyelerinin bir arada gereğinden fazla sahnesi var. Mesela ilk bölümlerdeki tünel sahnesi. Boys’un orada Seven’dan kaçmasını hiçbir senarist bana açıklayamaz. İlk sezondaki Seven, ikinci sezondakinden çok daha ürkütücü, tehditkar ve korkutucu. Black Noir mesela. İki sezondur Black Noir’ın ne kadar güçlü olduğu gösteriliyor, hatta bu sezonda da milletin içinden geçtiği bir sahne var ama her nasıl oluyorsa Butcher ve ekibini o evdeki kapışma sahnesinde bir türlü öldüremiyor. O sahnelerin tek amacı Black Noir’ı ve ekibi kapışırken izlemek, halbuki Butcher görüntüleri yayınlamakla tehdidi ölümlerine ramak kala değil, sahnenin başında yapsa bu sorun tamamen ortadan kalkacak. Mesela sırf bu sahne yüzünden Black Noir o kadar da korkutucu ve gerçek bir tehdit gibi gelmiyor artık. Meğerse birkaç makineli tüfekle adama kafa tutulabiliyormuş.
Bu sezon tembel yazarlıktan çok çekti. The Boys’un ikinci bölümde ABD’nin en çok aranan kişileri ilan edilmesi ve sezonun geri kalanında sanki böyle bir şey olmamış gibi davranılması, canlarının istediği her yere girip çıkmaları, süperlerle dolu bir hastaneyi basmaları ve ayaküstü bir dünya süper öldürüp oradan çizik bile almadan çıkmaları, Butcher’ın söylenene göre ”erişilemez” bir yer olan Becca ve Ryan’ın tutulduğu yere canının istediği zaman rahat rahat girip çıkması, Maeve’in yoktan var olup Stormfront’tan ekibi kurtarması falan dizinin verdiği zevki azaltan şeyler.
Bütün bunlara rağmen dizi biraz keyif verdiyse bunu Homelander’a borçlu. İlk sezonda biraz ”Kötü Superman” tadındaydı, yine iyiydi ama bu sezon kalite açısından birkaç seviye birden atladı. Karakter hikayesine daha geniş bir yer verildi ve seyircinin gözünde karakter çok güzel keşfedildi. Yüzeysel bir ruh hastasından, çok katmanlı bir kötüye dönüştü. Maeve’in Homelander’ı durdurması da çok güzel bir noktadan yapıldı, Homelander’ın en büyük zayıflığı her daim sevilmeye ihtiyaç duyması. Maeve’in Homelander’ı bununla tehdit etmesi ve bunu bir koz olarak kullanması yapılabilecek en büyük karşı ataktı. Bana göre bu sezonun en iyi tarafı açık ara bir şekilde Homelander ve Antony Starr. Yani adam öyle bir oynadı ki cidden, zaten çok da iyi olan karakter hikayesi de işin içine girince diziyi tek başına taşıdı. Üçüncü sezonda Homelander’ı izlemeyi büyük bir merakla bekliyorum.