1 Oyuncu, 5 Film: Anya Taylor-Joy

2020’nin yaradığı birkaç kişi varsa, The Queen’s Gambit ile kariyer zirvesi yapan 24 yaşındaki Anya Taylor-Joy desek çok da yanılmayız.

THE VVITCH

17. yüzyıl New England’ında, kilise tarafından yönetilen yaşam alanındaki evlerinden kovulan bir aile, korulukta küçük bir kulübede yaşamaya başlar. Beş çocuklu bu ailenin bebeği, kızları Thomasin’in onunla ilgilendiği sırada kaybolur. Adeta sırra kadem basan bebek hiçbir şekilde bulunamazken, başta annesi olmak üzere tüm aile yavaş yavaş Thomasin’i suçlamaya ve hatta bir noktadan sonra ondan korkmaya başlarlar. Tanrı korkusu olan bu insanlar, başlarına gelen talihsizlikler hakkında ne yapacaklarını bilemez bir halde tanrıya sığınırlar ve delirmenin eşiğine gelirler. Diğer bir yandan Thomasin da son derece kötü bir haldedir. Peki Thomasin ailenin koktuğu gibi kötücül bir varlık mıdır yoksa sadece masum bir genç kadın mı?

Anya Taylor-Joy bu filmde Thomasin karakterini canlandırıyor. Kariyerindeki ilk gerçek rolü olduğu halde adından uzunca bir süre söz ettireceğini daha o zaman anlayabiliyoruz. Zira ilk rolü olmasına rağmen en akılda kalıcı ve etkileyici performanslarından birini sergilerken görüyoruz genç oyuncuyu. Canlandırdığı, saf ve masum mizacının yanında, yer yer farklı bir kişiliğe de bürünen karakter Thomasin’i müthiş derecede iyi canlandırmış. Sadece hayranlarını mutlu edecek bir performans değil, aynı zamanda oyunculuğu ile henüz tanışan izleyicileri de kendine hayran bırakacak bir oyunculuğu var. Hepimiz Anya’ya bu filmden beri deli olmuyor muyuz zaten?

Filmimizin yönetmeni Robert Eggers. Geçtiğimiz sene ikinci filmi olan The Lighthouse ile başarısını kanıtlayan yönetmenin ilk filmi olan The VVitch de çıktığı dönem büyük yankı uyandırmıştı. Yalın bir yönetmenlikle büyüleyici işler yaratan Eggers, tüm övgüleri hak ediyor. Çoğunlukla soğuk ve soluk tonlardan oluşan renk paleti, ailenin ormanın yanındaki ıssız alandaki evinin atmosferiyle birleşince ürkütücü, insanı geren ve hatta filmin tonuna uygun şekilde donuk bir hava katıyor. Gösterişten uzak olduğu halde izleyeni görsel açıdan tatmin eden bu film, teknik açıdan neredeyse kusursuz.

İnsanı dehşete düşürecek kadar korkutmasa da son derece rahatsız edip geren The VVitch, harika bir modern korku filmi. Din kavramı üzerinden ilerleyen film, insanların günahlarından nasıl kaçtıklarını ve inandıkları şey doğrultusunda ne denli ileri gidebileceklerini gözler önüne seriyor. Ele geçirilme, cadılık ve Şeytan gibi kavramlarla harmanlanan folklorik bir senaryodan güç alan The VVitch, en iyi cadı temalı filmlerden biri kesinlikle.

SPLIT

Üç genç kız bir alışveriş merkezinden kaçırılırlar. Onları kaçıran kişi çoklu kişilik bozukluğundan muzdarip Kevin Wendell Crumb’dır. 24 farklı kişilik sahibi olan Kevin’ın bu kişilikleri devamlı bir çatışma içindedir. Daha kötü kişiliklerin amacı, Kevin içinde uyuyan Canavar kişiğini açığa çıkarmaktır.

Split aslında bir devam filmi. Her ne kadar Split’i izlemek için ilk filmi izlemeye gerek olmasa da iki filmin de ortak finali niteliğinde olan üçüncü filmi izlemek isteyenler, ilk film olan Unbreakable’ı da izlemelidirler. 130 kişinin hayatını kaybettiği bir tren kazasından hiç yara almadan çıkan bir adamın bir takım güçlere sahip olduğunu keşfetmesinin anlatıldığı filmin başrolü Bruce Willis, yardımcı oyuncusu ise Samuel L. Jackson.

Anya bu filmde kaçırılan kızlardan biri olan Casey’i canlandırıyor. Zekası sayesinde Kevin ile yakınlık kurmayı başaran Casey, filmin ana karakterlerinden biri. Bu rolun, Anya’nın popülerliğini en çok arttıran rol olduğunu söyleyebiliriz. Anya’ya, Kevin rolüyle eşlik eden oyuncu ise genç Profesör X’imiz, James McAvoy. Film bu iki karakterin ilişkilerinden güç alarak ilerliyor ve harika performanslar izlemiş oluyoruz. M. Night Shylaman, uzun süre akıllardan çıkmayacak bir seri yarattı. İlk film Unbreakable, ardından Split ve Glass filmleriyle, büyük çizgi roman stüdyolarına bağlı olmayan, tamamen özgün yeni süper kahramanlarla tanıştırdı izleyiciyi. Tekrar tekrar DC ve Marvel karakterlerini izlediğimiz bir dönemde, farklı karakterler görmek fena olmadı doğrusu.

Split, Anya’nın rol aldığı üçüncü korku filmi ve sonuncu da değil elbette. Olduğu her filmde oyunculuğla göz doldursa da ben en çok korku filmlerinde izlemeyi seviyorum Anya’yı. Bu korku filmlerini çok sevmemle ilgili de olabilir elbette… Filmin korku yönüne gelecek olursak; başından sonuna gerilim dolu bir film. Evet, muhtemelen sizi dehşete düşürmeyecektir ama rahatsız edici derecede gerilmenize sebep olacaktır.

Gerçek bir hikayeden esinlenilerek çekilen Split, her yönüyle derli toplu ve izleyen herkesi memnun edecek bir film. Tüm seriyi izlemenizi öneririm.

EMMA

Yakışıklı, zeki ve zengin genç bir kadın olan Emma Woodhouse, küçük kasabasının kraliçe arısıdır. Herkesçe saygı duyulan ve sevilen Emma, etrafındaki insanların aşk hayatlarına müdahil olmayı da pek sever. Devamlı bir çöpçatanlık girişiminde olan kadın, iş kendisine gelince o kadar da şanslı değildir. Hem, yardımcı olma niyetiyle, yeni yakın arkadaşının ilişkilerini bozar, hem de aslında gözünün önünde duran aşkını başka yerlerde ararken bir oraya bir buraya savrulur.

Emma, Anya’nın en güncel filmlerinden biri. 2020 yılında çıkan Emma, oyuncunun bu sene imza attığı tek iş değil elbette. Hem pek çok tartışmaya sebep olan The New Mutants filminde, hem de herkesin beğendiği The Queen’s Gambit dizisinde rol alan oyuncu için bu yılın son derece dolu geçtiğini söyleyebiliriz.

Emma, aynı adlı Jane Austen kitabının film uyarlaması. Bir dönem filmi olan Emma, Anya’nın filmografisini son derece zenginleştiriyor. İlk defa romantik bir filmde oynayan Anya’nın performansından anlıyoruz ki; bu oyuncu her role girebilir. Oynadığı her filmde özgün ve farklı bir oyunculuk sergileyen Anya, adeta çok bilmiş bir prenses gibi görünen Emma karakteriyle çeşitlilik sahibi olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.

Anya, en başarılı performanslarından birini sergilerken ona Marrowbone filminde de birlikte çalıştıkları oyuncu Mia Goth eşlik ediyor. İki son derece yakın arkadaşı canlandıran oyuncuları tekrar birlikte izlemek harikaydı. Filmde ayrıca yardımcı rollerde deneyimli oyuncu Bill Nighy ve The Crown’ın Prens Charles’ı, Josh O’Connor da yer alıyor.

Emma, kesinlikle kaçırmamanız gereken, rengarenk ve masalsı bir film. Ayrıca 2020’nin en iyilerinden biri. Anya’nın oynadığı, Jane Austen uyarlaması bir dönem filmi… Daha başka ne isteyebiliriz ki?

MARROWBONE

Birbirlerinden ayrılmamak için annelerinin ölümünü gizli tutan dört kardeş, insanlardan uzak, kırsal bir alanda yaşamaktadır. Evleri, ölü annelerinin imzası gereken evrakları düzenleyen bir avukat tarafından rahatsız edilirken, dört kardeşin evin içinde uğraşmak zorunda oldukları çok daha korkutucu bir şey vardır.

Anya, bu filmde sadece yardımcı oyuncu olsa da Marrowbone’u listeye almadan geçemezdim. Filmin en dikkat çekici özelliği kadrosu elbette. Kadroda, en son 1917 filminde izlediğimiz George MacKay, Stranger Things’in Jonathan’ı olarak tanıdığımız Charlie Heaton ve aynı Anya gibi, kariyerinin başında olmasına rağmen adından çok söz ettiren genç oyuncu Mia Goth var. Bu oyuncular, filmdeki kardeşlere hayat verirken Anya ise MacKay’in karakteri Jack’in hoşlandığı kadın ve komşuları olan Allie karakterini canlandırıyor.

Türkçe’ye Karanlık Sır adıyla çevrilen filmin temelinde gerçekten de karanlık sırlar var. Film boyunca dört kardeş, evde bir hayalet olduğunu söyler ve ondan son derece korkarlar. Tabii bu hayalet, evin içindeki tek sır değildir. Sonuna kadar bu sırları ustaca muhafaza eden filmin finaline gelindiğinde şaşırmamak elde değil, zira ben sonunu tamamıyla tahmin edememiştim. Marrowbone’da her detay özenle işlenmiş ve bu sayede sürpriz sonu zorlama olmaktansa son derece etkileyici olmuş.

Hem bir aile draması hem de gizem dolu bir korku filmi olan Marrowbone fazlasıyla gözardı edilmiş bir film. Son dönemin en başarılı genç oyncularının bir araya geldiği bir film olması bile başlı başına izlenmesi için geçerli bir sebepken nasıl bu kadar az değer görüyor bilmiyorum açıkçası. Kadrosunun yanı sıra, gerçek gücunu üzücü ve bir o kadar da karanlık senaryosundan alan Marrowbone’u hiç düşünmeden izlemelisiniz.

THOROUGHBREDS

Connecricut banliyösünde yaşayan Amanda, hayvan zulmüyle suçlanan bir lise öğrencisidir. Bir gün kendini eski en yakın arkadaşı Lily’nin evinde bulur. Lily’nin babasının ölümünden sonra ayrı düşen ikili, özel ders bahanesiyle tekrar bir araya gelmişlerse de Amanda, annesinin aslında özel ders için değil, onunla sosyalleşmesi için Lily’e para ödediğinin farkındadır. En sonunda Lily, bir zihinsel bozukluk yüzünden duyguları hissedemeyen Amanda ile gönüllü olarak buluşur ve arkadaşlıkları yeniden canlanır. İki arkadaş, problemlerini çözmek için birlik olur ve ne pahasına olursa olsun sorunlarından kurtulacaklardır.

Thoroughbreds sağlam bir kadroya sahip. Lily karakterini canlandıran Anya’ya, Amanda rolüyle Olivia Cooke eşlik ediyor. Aynı zamanda çok genç yaşta hayatını kayneden Anton Yelchin de Tim adlı yardımcı karakteri canlandırıyor. Amanda ve Lily’nin arkadaşlıkları ön plandayken, ara sıra Tim’in de dahil olmalarıyla tehlikeli bir üçlü çıkıyor ortaya.

Komedi, dram ve gerilim gibi türleri de içinde barındıran Thoroughbreds, temelde bir suç filmi. Her ne kadar öyle görünmese de bu iki kızın çok kötü bir planları var, o da; Lily’nin üvey babasından kurtulmak. Amanda, arkadaşının hayatını cehenneme çeviren bu adamı ortadan kaldırmak için her şeyi yapmaya hazırdır.

Thoroughbreds’in, listedeki diğer filmler kadar popüler ve başarılı olmadığı bir gerçek ama bu izlemek için bir engel değil. Kısa süresiyle izleyeni fazla yormadan hoş bir seyir zevki sunan filmin en büyük özelliği de Anya’nın değişen ve gelişen oyunculuğunu gözlemleyebilmemiz. Bu yüzden, özellikle Ayna hayranlarının filmi izlemesini tavsiye ederim.

 

Yazan: Selin Kurtulmuş – @selin_kurtulmus

Yorumlar