Bu yazıda bütün bir sezon incelemesi yapmayacağız. Hoşumuza gittiği ve daha çok uygulamak istediğimiz için Blood of Zeus’a yaptığımız gibi bir ilk bölüm incelemesi yapacağız. İzlenebilecek birçok dizi var ve hepsine birden zaman ayırmak oldukça zor. O yüzden bu yükü sizin elinizden ve biraz da kendi elimizden alıyoruz, ele aldığımız dizinin ilk bölümüne bakıyoruz ve devam edilebilir olup olmadığına göre sizlerin önüne koyuyoruz. Bizim için de bir parça yararlı oluyor, çünkü sadece kapağına göre bir şeyleri yargı sofrasına koyup didiklemek oldukça zorlayıcı ve yanıltıcı bir iş. Ancak bütününü tüketmeden kesin yargılar koymak da aynı derece bir iş. O yüzden önce buraya bir bakın, “Hımmm…” derseniz sonra bir de ilk bölüme kendiniz bakın, kalanı da size kalmış.
Bu sefer Marvel veya DC çizgi romanlarından bahsetmiyoruz. Bahse konu dizimizin uyarlandığı çizgi roman Image Comics’e ait ve yazarı Rick Remender. İçerik hakkında konuşmadan önce dizinin biraz kabuğuna bakmamız gerekiyor çünkü oldukça parlak bir görünüşü var. Öncelikle Rick Remender dizinin yaratıcı kadrosu içinde yer alıyor, bu tür işlerde işin asıl sahibine içeride görev verilmesi çok mühim olduğundan ilk artısını zaten buradan kapıyor. Diğer bir artısını da bizi takip edenlerin iyi bildiği iki isimden kazanıyor. Dizinin yapımcıları arasında bulunan Russo kardeşlerin sadece kendi isimleri bile diziye bir bakış atmaya değer bence.
Baş karakterimiz Marcus, işlemediği bir suçtan dolayı aranan ve kaçak hayatı yaşayan bir genç olarak çıkıyor karşımıza. Sokakta hayatına devam etmeye çalıştığı bir gece polis kendisinin peşine takılmışken bir grup insan tarafından kaçırılarak Kings Dominion adlı bir okula getiriliyor ve orada okul müdürü Usta Lin tarafından okula davet ediliyor. Bu kısımda okulun kendisine ayrı bir parantez açmak gerekiyor çünkü kendisi sıradan bir lise okulu değil. Dünyanın dört bir yanından çete üyelerinin, katillerin ve bu tarz suçluların çocuklarını kendileri gibi yetişsinler diye gönderdikleri bir okul. Kartellerden Rus mafyasına, Yakuza’dan Naziler’e varana kadar birçok farklı kültürü ve ölümcül insanı bu okulun çatısı altında bir araya toplamışlar.
Bu açıdan bakıldığında hikaye size sadece insan öldüren liseli draması sunacakmış gibi dursa da işin içerisine psikolojik ve felsefi bazı katmanlar daha eklemiş olduğunu rahatça söyleyebilirim. Marcus’un kendi dünya görüşü üzerine yaşadığı çatışmalarla başlayan bu katman zamanla diğer karakterlerin de, eğer iyi yansıtabilmişlerse, kendi karmaşaları ile birlikte 10 bölümlük diziyi izlemesi zevkli bir hale kolayca getirebilir. İlk bölümden bu katmanları hemen hissedebileceğiniz biz ortam yok ama baş karakterimiz Marcus üzerinden anlatabileceği birçok şey olduğunu rahatça söyleyebilirim. Bu vesileyle oyunculukların da bu katmanlara uyumlu olacak şekilde oynanabilir olması çok önemli. İlk bölüm itibariyle olumlu bir hava vermiş olması rahatlatıcı ancak bu tür şeylerin sadece ilk bölüme bakarak anlaşılmayacağını hepimiz çok iyi biliyoruzdur.
Kadrosunda Marcus rolünde Benjamin Wadsworth, Brandy rolünde Sioban Williams, Petra rolünde Taylor Hickson ve Lex rolünde Jack Gilett yer alıyor. Benim son derece şaşırdığım ve beğendiğim bir seçim olarak da Benedict Wong, Usta Lin rolüyle dizide yer alıyor. Kendisini çoğumuz Doctor Strange filminden hatırlayacaktır. 54 dakikalık ilk bölümünden sonra kalan 9 bölümün 40-45 dakika aralığında yer aldığını da söylemek istiyorum çünkü çoğu izleyici için artık bu süreler bile bir dizi bölümü için oldukça uzun olabiliyor.
Son söze geldiğim kısımda sizlere dizinin yayınlandığı 2019 senesinde ilk sezonu ardından yayıncı kanal Syfy tarafından iptal edildiğini de söylemek istiyorum. Dizi yorumlarına baktığımda oyunculukların, sahne tonlarının ve müziklerin oldukça beğenildiğini ancak hikaye anlamında istenileni tam olarak veremediğini gördüm ancak iptal sebebinin aslen, dizinin kendisinden beklenen getiriyi sağlayamadığı olduğunu düşünüyorum. Bu bağlamda Netflix’in diziyi alması belki kendisine ikinci bir şansın verilebileceği ihtimalini de doğuruyor. Bu tür kıyıda köşede kalmış birçok hazineye şahit olduğumdan en azından ilk sezona kesinlikle bir şans verilmesi taraftarı olduğumu belirteyim. Gerisi tamamen size kalmış. Hiç olmazsa çizgi romanına bakılması gerektiği kesin.