Dizi Tavsiyesi: Romulus

Yakın zamanda tarihi kurgular Dünya genelinde hem artar hem ilgi görürken, İtalya da yeni bir yapımı izleyici karşısına çıkardı. Roma şehrinin ve bu sayede sırasıyla Roma Krallığı, Roma Cumhuriyeti ve Roma İmparatorluğu’nun atası sayılan Romulus’u anlatan aynı isimli dizi, benzer örnekleri arasında en ses getirmeyeni olsa da Romulus’u ve değindiği konuyu ele alışıyla en sıradışı örneği olarak kabul edilebilir. Diziyi ve belli başlı noktaları ele almadan önce birkaç küçük bilgi vermekte fayda var. Öncelikle Romulus ve Remus miti dizinin beslendiği esas kaynak. Alba Longa şehrinin kralı ve Rhea Silvia’nın babası olan Numitor, kardeşi Amulius tarafından tahttan indirilir ve Amulius, Rhea Silvia’yı tahta ortak olabilecek çocuklar doğurmaması için Vesta Rahibesi yaparak tahta geçer. Ancak savaş tanrısı Mars’tan hamile kalan Rhea Silvia doğum yapar ve Amulius küçük ikizlerin öldürülmesini emreder. Tiber Nehri’nin kıyısına ölmeleri için terk edilen bu iki kardeş, dişi kurt Lupa tarafından kurtarılır ve bir mağarada emzirilir, bir çoban olan Faustulus tarafından bulunan ikizler yine çoban tarafından büyütülür ve gerçek kimliklerini öğrendiklerindeyse dedelerini tekrar tahta çıkarmak için yola çıkarlar ve başarılı olurlar. Ancak dedeleri Numitor’u tahta geçirdikten sonra Alba Longa’da kalmayarak yeni bir şehir kurmak için yola çıkan kardeşler arasında farklı kaynaklarda farklı şekilde bahsedilen bir anlaşmazlık sonucu Romulus, Remus’u öldürerek Roma’yı kurar ve ilk kralı olur.

Öncelikle tüm bu anlatıların şimdilik herhangi bir ispatı yok, yani tamamen mitlere dayandırılmış bir kuruluş hikayesi olsa da yakın tarihlerde Romulus’un olması muhtemel bir lahit keşfedildiği haberleri medyaya yansımıştı. Mitlerde anlatılan kişilerin gerçekliğini ispatlayacak kanıtlar olmasa da, bugün bizim için mit olan şeylerin geçmişte gerçek kabul edildiğini de bilmek gerekir. Örneğin Roma Cumhuriyeti’nin son diktatörü olan Julius Ceasar’ın ailesi ve elbette kendisi bir meşruiyet aracı olarak bu mitleri kullanmış ve ailesinin soyunun Aeneas’tan geldiğini iddia etmişlerdi. Mitlere göre Aeneas, Truva Savaşı’ndan kaçan bir prensti ve ayrıca Alba Longa’yı kuran kişiydi, dolaylı olarak Numitor ve torunları Romulus ile Remus’un da atasıydı. Benzer ”köken” hikayeleri farklı coğrafyalarda kendini tekrar etmekte ve neredeyse her hanedanlık kendini tarihin önemli bir soyuyla ilişkilendirerek kendine meşruiyet kazandırmaktaydı. Bu nedenle neredeyse hepsinin doğruluğu tartışmaya açıktır.

Romulus’un krallığını anlatan mitler olsa da dizinin şimdilik on bölümü için yukarıda anlatılan kısım önemli sac ayaklarını oluşturuyor. Mitin farklı anlatımlarından da etkilendikleri aşikar ancak dizinin mitlere sadık kalmak gibi bir amacı da olmadığından mitlerde derin yolculuğa çıkmaya pek gerek yok. Aksine dizinin amacı, mitlerde anlatılanları gerek ters köşelerle gerekse mantıklı açıklamalarla değiştirmek ve bunu yaparken de kendi yeni mitini yaratmak. Var olan mitin fantastik noktalarını mantıklı bir çizgiyle anlatmayı tercih ederken kendi yarattıkları miti de fantastik öğelerle bezemekten çekinmiyorlar.

Dizinin ilk sürprizi, Numitor’u en baştan yaşlı bir adam olarak tasvir ederken ikiz torunlarını da tahtın varisi olabilecek yaşlarda tasvir etmesi. Diğer bir sürprizi ise Rhea Silvia karakterinin kimi kaynaklarda Ilia olarak geçmesini fırsat bilerek buradan iki farklı karakter çıkartmaları. Şaşırtıcı olan ise en önemli karakterleri tüm Dünya’nın bildiği isimlerle adlandırmaması ve Romulus karakterini Yemos, Remus olduğunu düşündüğümüz karakter ise Enitos olarak izleyiciye tanıtmaları.

Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılışının Kavimler Göçü ile gerçekleştiği tarih kitaplarında yazılıdır ancak Romalıların barbar kavimlerle ilişkileri çok uzun yıllara dayanır. Aslında burada küçük bir dipnot belirtmekte fayda var. Barbar kavramı Romalı olmayan herkesi nitelendirdiği gibi, Romalılar kavrama pejoratif bir anlam da yükleyerek barbar-medeni ilişkisi içinde bu kavramı değerlendirmişlerdi. Batı Roma İmparatorluğu yıkıldıktan sonra, Latinler diğer topluluklar içine karışmış, sonra da Doğu Roma İmparatorluğu’nun Grekleşmesi ile dilleri de sosyal hayatta kaybolmuştur. Bugün Avrupa’da Latin olarak nitelenenlerin Roma’yı kuran Latinlerle ilişkisinin daha çok ”tarihi” olduğunu söylemek bu yüzden mümkündür. İşte Romulus dizisinde de bu konu önemli bir yer tutuyor. Latin toplulukların kendinden olmayanlara bakış açısını tıpkı Roma Cumhuriyeti ve Roma İmparatorluğu benzeri bir tutumla anlatırken, Yemos’a yardım eden topluluğun Etrüsk veya Latin olmayan bir kabile olması hususu bu açıdan önemli. Yapılan değişiklik tercihinin sebebi de tarihi kurguların genel amacını bilenler için oldukça tahmin edilebilir. Fakat dizinin dile getirmediği ancak üzerine inşa edildiği temel argüman tüm anlatıların zamanla değişmiş olabileceği ve gerçekte her şeyin bambaşka olmuş olabilmesi ihtimali. Sonucu bildiğimiz gibi olsa da sebepleri açısından dizinin kendi özgün yorumunu katarak ilerliyor olması, mitleri ezbere biliyor olsanız dahi ilerleyen bölümleri tahmin edilebilir kılmıyor.

Dizinin yaptığı en doğru şeylerden birisi antik çağ toplumu analizi. O dönemin siyasi ve sosyal ilişkilerine bakarken, karar veriliş süreçlerinde etkili olan ”olay ve yöntemler” üzerine kimi zaman mantıklı kimi zaman fantastik kimi zaman da her ikisini harmanlayarak verdiği cevapların hepsi dizinin kendi mitini oluşturma amacına uygun. Latin, Yunan ve yabancı unsurları içine alan hikayenin bu çeşitliliğinin sebebi yine zamanla oluşan Roma kültürüne bir atıf yapmak. Çünkü Roma ve Yunan kültürü zamanla iç içe geçmiş, Hellen kültürü yerini Roma-Hellen kültürüne bırakmıştı. Zaten yazılan kuruluş mitlerinde Truva Savaşı’na değin bir köken oluşturulması da bunun en büyük ispatıydı. Sonrasında da bu kültür işgal ve göçlerle yeni ve farklı unsurlarla tanışmış ve harmanlanmıştı, işte bu yüzden dizinin yeni miti de gelinen son hale uygun hazırlanmış gibi görünüyor.

Yine Roma şehrinin kuruluşunun anlatılardaki en önemli noktası, tüm şehrin dışlanmışlardan oluşan bir toplulukla kurulmasıydı. Kendi şehirlerinde bir yer edinemeyen herkesi içine kabul eden bir yapı olarak kurulacak Roma’nın genel karakteri hep bu tercih etrafında şekillenecek ve ilk dönemlerindeki saldırıya odaklı genişleme politikalarını mitlerle temellendireceklerdi.

Söz politikaya gelmişken, dizinin fark ettirmeden ama etkili bir biçimde politik çıkarımlarda bulunması karakter gelişimleri için oldukça önemli. Roma’nın kuruluşuna giden süreçte karakterlere lidersiz toplum, toplumsuz lider, topluma rağmen karar almanın sonuçları gibi pek çok şey gösterilerek Roma’yı kuracakları zaman yapmamaları gereken şeyler öğretiliyor. Karakterlerin aldıkları her kararın alt yapısını bunlara dayandırarak son bölüme değin tutarlı bir hikayeyi izleyiciye sunmayı başarıyorlar. Ayrıca tüm bunları ”sürü” metaforuyla yaptıklarını belirtmek gerekir. Sürüden devlete giden yolda hem insanoğlunun uzun yıllar boyunca içinden geçtiği muhtemel aşamaları göstermek hem de Roma’nın gidişine giden yolda karakterlerine bunları deneyimletmek için dizinin bu yönü oldukça işlevsel kullanılmış.

Vahşi sürümüzü izlerken göze en çok çarpan nokta, Dionysos Kültü benzeri ayinleri olması. Ayinlerin esrimeler içeriyor olması, vahşi tutumları ve sergiledikleri diğer özellikleri Dionysos Kültü’ne bir gönderme. Yine Tanrı Dionysos’un Yunan mitlerindeki Kral Lykurgos ile mücadelesi ve Kral Lykurgos’un düşmanca tutumuna yapılan gönderme ve dizinin geneline hakim olan ”ölmek ve yeniden doğmak” teması da örnek olarak gösterilebilir, yine de en canlı örneklerini bu kabile içinde anlatılan hikayede görmekteyiz.

Sonuç olarak Romulus, alt metninde çok geniş bir yelpazeyi barındırırken bunu izleyicinin gözünden en basit şekilde anlatmayı başarıyor. Dizinin kendini sadece epik bir anlatıya hapsetmemesi ve esas amacından saparak belgesel olma amacı gütmemesi, dizinin farklı ve kurgu karakterlerle ilerleyen bir hikayeye sahip olmasını sağlıyor. Karakter gelişimleri açısından oldukça birbirine bağlı olan ana karakterlerin, ilk bölümden son bölüme dek gerçekleşen değişimlerinde ise göze batan hiçbir nokta olmaması ve boş bir nokta bırakmaması açısından dizi oldukça başarılı. Karakterlerin değişimleri ile olayların sebep sonuç ilişkisi açısından oldukça tutarlı ilerleyişiyle dizi kısa ama etkili bir anlatım sunuyor. Böylelikle tarihi kurgu severler için tatmin edici, ilk defa izleyecekler içinse doğru bir başlangıç olarak Romulus, öz ve sade anlatımıyla, şaşırtıcılığı ve yaratıcılığıyla, müzikleri ve görselliğiyle kesinlikle izlenmesi gerekenler diziler arasında yerini alıyor.

Yorumlar