Harley Olmadan Önce: Harleen İncelemesi

Harleen, 2019 yılında, DC Black Label adı altında yayınlanmaya başlayan üç kitaplık bir seri. Harley Quinn karakterinin orijin öyküsüne odaklanan serinin hem çizerliğini hem de yazarlığını Stjepan Šejic üstleniyor. Kısa süre önce JBC yayıncılık tarafından Türkçe olarak piyasaya çıkarılan Harleen’i okumanızı tavsiye ederim.

Harley Quinn karakterine hepimiz aşinayız artık. Kimimiz ilk göründüğü yapım olan Batman: The Animated Series’den beri tanıyor, kimiz ise karaktere müthiş bir popülerlik kazandıran Suicide Squad filmiyle tanıdı onu. Çizgi romanlardan, oyunlardan ve animasyon dizilerinden tanıyoruz Harley Quinn’i. Peki ya Harleen Quinzel’i ne kadar tanıyoruz? Elbette Arkham Tımarhanesi’nde çalışırken hastası Joker’a âşık olan Harleen’in hikayesine pek çok kez şahit olduk. Asıl bilmediğimiz ise Harleen’i bu duruma iten etkenler. Harleen’in geçmişi, yaşadığı ve çalıştığı ortam, etkileşimde bulunduğu insanlar, korkuları ve en önemlisi, ruh hali hakkında çok az ve yüzeysel bilgilere sahibiz. İşte Harleen, karakterin orijin öyküsündeki bu boşlukları tatmin edici şekilde dolduran ve aynı zamanda bu karakter üzerinden Gotham’ın süper kötülerinin ve Batman’in suç ve suçlulara karşı olan tutumunu ele alan başarılı bir roman.

Harleen’i anlatmaya başlamadan önce şunu söylemeliyim ki romanda bildiğimiz Harley Quinn orijin öyküsündeki boşlukların doldurulmasıyla beraber hem Harley’i hem romandaki diğer karakterleri etkileyen yenilikler de mevcut. Bu yüzden hikâyeyi bildiğimiz şekliyle değil, Harleen’de anlatılan şekliyle ele alacağım.

Roman, Harleen Quinzel’in Arkham Tımarhanesi’nde çalışmaya başlamasından biraz öncesiyle, Joker ile Arkham’dan firarına kadar olan zaman dilimini anlatıyor. Alışılmışın aksine, Harleen ve Joker ilk defa Arkham’da karşılaşmıyor bu romanda. Bu sırada Harleen, Suç Psikolojisi Araştırma Merkezi’nde, kabaca, “İnsanların kötü ve tehlikeli ortamlarda uzun süre hayatta kalmaya çalışmalarından ötürü empati kabiliyetlerini yitirdikleri ve bu nedenle kolayca suça sürüklendikleri” hipotezi hakkında çalışmalar yapan bir psikiyatrist. Bir eğitim sempozyumunda hipotezini sunduğu gün Harleen’in hayatındaki en uğursuz günlerden biri olacaktır, çünkü o gün hem Joker ile tanışacağı hem de sonradan Arkham’da çalışmasına vesile olacak sunumu yaptığı gündür.

Harleen, sempozyum sonrası eve dönüş yolunda bir silah soygunu gerçekleştiren Joker ve çetesinin yarattığı kargaşanın içinde kalır ve işte o anda Suçun Palyaço Prensi, müstakbel Prensesi ile tanışır. Elbette bu, klasik aşk hikayelerindeki gibi romantik bir tanışma anı değil, aksine Harleen’in hayatındaki en korkutucu andır. Joker yüzünüze silah doğrultuyor olsa bu sizin de hayatınızın en korkunç anı olurdu zaten. Ve elbette son anı. Fakat bu an, Harleen’in son anı olmaz, aksine Joker, Harleen’i vurmak yerine arkasını dönüp uzaklaşır.

Harleen’in Joker ile yaşadığı bu dehşet verici an, akıl sağlığını kaybetme yolundaki en büyük kırılma noktalarından biri. O uğursuz geceden sonra Joker hakkında sarsıcı kabuslar görmeye başlayan psikiyatristin bilmediği şey ise; onu çok daha da fena kabusların beklediğidir. Sunumunu dinleyen Lucius Fox vesilesiyle araştırması, Bruce Wayne tarafından finanse edilir ve Harleen, suçlular üzerinde çalışmak için Arkham Tımarhanesi’ne gider ve kader, onu Joker ile tekrar karşılaştırır.

oker’ı listesinin sonuna alarak, empati kabiliyetlerini yitirdiklerine dair kanıtlar bulmak üzere tımarhanedeki hastalar ile konuşmaya başlar. Poison Ivy, Killer Croc, Riddler, Mad Hatter ve daha niceleri derken sıra yavaş yavaş Harleen’in en büyük kabusuna gelir. Liste kısaldıkça kâbusları artan Harleen’in ciddi bir uyku problemi ve bunu takiben alkol sorunu ortaya çıkar. Psikiyatristimiz, araştırması için doğru adayı bulamamış ve geriye tek bir şansı kalmıştır. Bu sırada savcı Harvey Dent ile, romanın da kilit noktasına odaklanan bir konuşma yapar.

Dent, Harleen’in araştırmasının zaten sağlam olmayan yargı sürecinin doğruluğunu sarsacağını ve suistimal edileceğine inanır. Blackgate Hapisanesi’nde olmaları gerekirken Arkham Tımarhanesi’nde olan suçluların sürekli firar ettiklerini ve eğer Harleen’in araştırması başarılı olursa her suçlunun empati yoksunluğu gerekçesiyle cezadan kaçabileceğini söyler. İşte bu söylem, romanın da temelini oluşturan ahlaki bir yargı ile alakalıdır. “Bir suçlu sadece bir suçlu mudur yoksa travmalarının kurbanı mıdır?” Dent ile arasında geçen bu tartışmanın ardından idealist psikiyatristimiz Harleen, araştırmasının doğruluğunu kanıtlayıp insanlara yardımcı olma amacıyla, kendi sonunu getirecek olan görüşmeyi derhal yapmaya karar verir.

Bu noktadan sonra Harleen’in kendi hipotezinin mükemmel öznesi haline gelişini görürüz. Eğitim hayatı boyunca başarısı yüzünden kıskanılmış, itilip kakılmış genç bir kadınken iş hayatında da farklı yaklaşımlarla pek sık karşılaşmayan, yalnız bir psikiyatrist olur. Zaten baskı altında olan Harleen’de, Joker ile ilk karşılaşmasından sonra hem fiziksel hem de ruhsal etkileri olan uykusuzluk problemi ortaya çıkar. Tam Arkham’da çalışmaya başlayıp işleri yoluna koyacağını düşünürken Joker’ın tımarhaneye getirilmesiyle kâbusları daha da şiddetlenir ve sık sık alkol tüketmeye başlar. Ve en sonunda, Joker ile görüşmelerine başlar.

Joker, Harleen’in zihnindeki kadar korkutucu değildir ve birkaç görüşmeden sonra Harleen, araştırması için aradığı mükemmel yaralı ruhu bulduğunu düşünür. Joker’ı dinledikçe onun geçmişte çok acı çektiğini anlayan Harleen, Joker’ın onu vurma şansı varken vurmamış olmasını da göz önünde bulundurarak, onun aslında o kadar kötü bir insan olmadığına, sadece içinde bulunduğu durumlar ya da yaşadığı ortam olan Gotham yüzünden kötü şeyler yapmak zorunda kaldığına inanır. Ne yalan söyleyeyim, Joker, okuyucuyu bile buna inandırabiliyor. Kim olduğunu çok iyi bilsek bile, ona sempati duyup anlattıklarına inanmak istiyoruz tıpkı Harleen’in yaptığı gibi.

Fakat Harleen bu kadarıyla da kalmıyor. Hastasıyla sık sık görüşüyor, o uyuduğu sırada onu gözetliyor ve aklından hiç çıkaramıyor. Hatta bir noktadan sonra Joker’ın ondan gerçekten hoşlandığını düşünüp görüşmelerinden birinde, zincirlerle bağlandığı bir sandalyede deli gömleğiyle oturan Joker’ı serbest bırakıp hayatıyla kumar oynuyor. Ve bu kumarı kazandığını düşünüyor, en azından şimdilik. Joker’ın kendisine zarar vermemesi üzerine hem hipotezinin doğruluğuna hem de Joker’ın ona olan sevgisine tam anlamıyla inanan Harleen kendini tamamen Joker’ın kollarına bırakıyor ve ikili bir aşk yaşamaya başlıyorlar. Joker, Harleen’e gülümsemiştir ve en sonunda Harleen’de bu gülümsemeye karşılık verir.

Son derece romantik değil mi? İyi kalpli ve yardımsever kız, hayatı acılarla dolu olduğu için kötü şeyler yapmak zorunda kalmış erkeği kurtarıp ona doğru yolu gösteriyor ve sonsuza dek mutlu oluyorlar. Ne yazık ki, böyle bir hikâyenin asla gerçek olmayacağını iyi biliyoruz. Hele o hikâyenin öznesi Joker ise. Joker’ın geçmişi hala bir muamma. Anlattıklarının ne kadarı gerçek ne kadarı doğru bilememiz pek mümkün değil ama en sonunda şunu öğreniyoruz ki, okuyucuyu bile yer yer masumluğuna ve aşkına inandıran Joker’ın başından beri tek amacı Harleen’i kullanmak. Sonradan göreceğimiz üzere, Harleen’in dosyası, yani kendisi ve araştırması hakkındaki her şey, bir gardiyan tarafından Joker’a ulaştırılmış. Joker, hayat hikayesini Harleen’in hipotezine uyacak şekilde sunmakla kalmamış, aynı zamanda psikiyatristinin iyi niyetinden faydalanıp onu baştan çıkarmış. Tabii psikiyatristimiz bunların hiçbirinden haberdar değil.

Harleen ve Joker sevişedursun, Gotham’da da işler pek yolunda değil. Bu romanda bir değil, iki karakterin orijin öyküsüne şahit olduğumuzu söylemek yanlış olmaz; Harley Quinn ve Two Face. Henüz akıl sağlığı yerindeyken Harleen ile tartışan Harvey Dent, Sal Maroni’nin intikam amaçlı saldırısının kurbanı olur ve yüzünün yarısı asitle yanar. Harvey hastaneye kaldırılırken Maroni ise suçluların hak ettikleri cezaları almadığını düşünen bir gurup maskeli Gotham Polis Teşkilatı mensubu tarafından infaz edilir. Harleen hastanede bu hastaları iyileştirmeye çalışırken kendine gelip kişilik bozukluğu yaşamaya başlayan Harvey ise, kendilerine Cellatlar diyen bu grupla iş birliği yaparak Arkham’daki hastaların firar etmesini sağlayıp kurtarılmayı değil ortadan kaldırılmayı hak eden suçlular olduklarını kanıtlama planı yapıyordur.

Sonunda Harleen’in uykuları düzene girmişti, araştırması genişletilmiş ve her şey istediği gibi gidiyordu. Dahası, âşık olmuştu ve âşık olduğu adamı canavarlarından kurtarmaya kararlıydı. Ta ki Arkham istilasına kadar. Two Face sayesinde hastalar firar ediyor, Ivy her yeri yeşile bürüyor ve Croc gardiyanlarla ziyafet çekiyorken Harleen sevgilisi ile görüşeceği gece nöbeti için Arkham’a henüz varmıştı. Joker’ı kurtarmak için kaos içindeki tımarhaneye dalıp canlı canlı yenmek ve Two Face tarafından vurulmak gibi pek çok tehlike atlattıktan sonra Joker’ına kavuşmuştu. Eh, öncesinde Joker, Two Face’i feci şekilde yaralamıştı tabi. Harleen sevgilisini de alıp kaçacakken hapishanede kendisiyle iletişim kuran tek gardiyan olan Bronson çıkagelince planları suya düşmüştü. Harleen, gardiyanın Joker’ı vurmaması için kendini siper etmesinde başarısız olunca sevgilisini kurtarmak için yapabileceği tek şeyi yapmış ve gardiyanı başından vurmuştu. Ve işte o an Harleen Quinzell yaptığı geri dönüşü olmayan hamle ile Harley Quinn’e dönüşmüştü. Harleen’in hipotezi doğrulanmıştı. Uzun süre kendisini duygusal olarak soyutlamış, tehlikeli koşullarda kalmış ve manipüle edilmiş biri, kendisini veya bir sevdiğini kurtarmak adına suça sürüklenmişti. Harleen, kendi hipotezinin mükemmel kanıtı olmuştu ve Gotham ile Joker el ele vererek yeni bir canavar yaratmıştı.

Harleen’in en başarılı yönlerinden biri, bir dönem aşırı romantize edilen Harley Quinn ve Joker ilişkisinin gerçek yüzünü doğru şekilde ortaya koyması. Bu kesinlikle romantik ve özenilecek bir ilişki değil. Harley, Joker’in kandırdığı, sevildiğine inandırdığı, manipüle ettiği ve kendisi için her şeyi yaptırabilecek bir konuma getirdikten sonra suça sürüklediği, iyi niyeti kullanılmış bir karakter. İkilinin sözde aşkının aslında ne kadar toksik ve yaralayıcı olduğu net şekilde anlatılmış. Suicide Squad rezaletinden sonra pek çok kişinin özendiği bu sağlıksız ilişki, Birds of Prey’in kısmi, Harley Quinn animasyon dizisinin ise büyük ölçüdeki başarısı ile ortaya konduktan sonra Harleen ile de gözler önüne serilmiş oldu. Fantastik ya da hayal ürünü olmayan, aksine günlük hayatta pek çoğumuzun, bu ölçüde olmasa bile, yaşadığı bu tarz bir ilişkiyi okumak son derece yararlı.

Harleen, son derece başarılı bir orijin öyküsü. Harley’i Joker’dan bağımsız bir birey olarak tanıma şansını elde ediyoruz bu roman sayesinde. Bruce Wayne tarafından finanse edilecek çalışmalar yapacak kadar zeki, korkularına ve karşısına çıkan zorluklara rağmen kararlılığını koruyacak kadar idealist ve insanlara yardım etme uğruna canını hiçe sayacak kadar iyi yürekli biri Harleen. Romanda Joker’ın kendisi üzerinde bıraktığı etkiyi görmek bir yana, Joker’a güvenmesindeki etkenleri de görüyoruz. Okul hayatını, iş hayatını ve Arkham’daki hayatını gördüğümüz bu romanın, Harleen hakkındaki en detaylı iş olduğunu söylemek yanlış olmaz. Harleen Quinzel’in, Harley Quinn olma yolundaki adımlarını bir bir takip ediyoruz.

Harleen’in en önemli özelliği ise, karakterin orijin öyküsünü tüm detaylarıyla ele alırken aynı zamanda Gotham’daki insanların suç ve suçlular hakkındaki ahlaki değer yargılarını ortaya koyması. Bir yanda suçluların ciddi hastalıkları olabileceği ve doğru yardımla kurtarılabileceklerine inanan psikiyatrist Harleen Quinzell ve bir yanda ise devamlı olarak suçluların mental hastalık bahanesiyle aklanmasına seyirci kalan savcı Harvey Dent. Suçluları yakalama konusunda Batman’e bel bağlayan polisler ve yakaladıkları her suçlunun paçayı sıyırmasından bıkıp işleri ellerine almak isteyen polisler. Gotham halkı tarafından gladyatör dövüşü izleyen Romalılarmışçasına desteklenen Batman ve her seferinde bu şiddetle karşılaşan Joker. Peki kim haklı? Nedir bu işin doğrusu? Kime güvenmeli, inanmalı? İşte Harleen, bu özneleri Gotham adlı satranç tahtasına yerleştirip nereye varacağı belli olmayan ve herkesin kazanabileceği bir adalet oyunu izletiyor okuyucuya. Her karakterin kendine göre sebepleri olduğunu gören okuyucu için, bu soruların cevaplarını vermek ise bir hayli zorlaşıyor. Bazı karakterlere sempati duyarken bazılarından nefret ediyoruz. Bu durumun kişiden kişiye göre değişiklik gösterip herkesi kendi adalet, ahlak ve doğruluk inançlarını sorgulamak zorunda bırakması da ne kadar güçlü bir roman olduğunun kanıtı.

Sadede gelirsek; Harleen çoktan okumuş olmamız gereken bir roman. Bu kadar popüler ve aynı zamanda genel kitle tarafından yanlış tanınan bir karakterin elle tutulur bir orijin hikayesinin bu kadar geç kaleme alınmış olması üzücü. Geç olsun, güç olmasın diyelim. Anlatacağını uzatmadan anlatan ama bunu yaparken yüzeysellikten kaçınıp kuru bir orijin öyküsü olarak kalmaktansa pek çok olguya ve karaktere değinen Harleen, son derece başarılı bir roman. Bir Harley Quinn hayranı olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki; gerçekten tatmin ediciydi ve beni mutlu etti. Kesinlikle okunması gereken bir roman. Harleen’e bayılacaksınız!

Yazan: Selin Kurtulmuş – @Selin_Kurtulmus

Yorumlar