Invincible 1. Sezon İncelemesi

Invincible benim adıma Amazon Prime’ın şapkadan çıkardığı, hiç beklemediğim bir anda gelen ve bence 2021’in şimdiden hem en iyi çizgi roman uyarlaması hem de en iyi dizilerinden biri olan, Robert Kirkman’ın 140 sayılık çizgi roman serisinden çıkan acayip kaliteli bir iş. Seslendirme kadrosundan tutun animasyon tekniğine kadar neresinden ele alırsanız alın her yerinden kalite fışkıran bir dizi olmuş Invincible.

Kabul edelim dizinin aslında çok da orijinal ve farklı bir konusu yok aslında. DC Comics evrenine çok benzer bir dünyası, The Boys’a çok benzeyen karakterleri ve hikaye anlatımı var. Dizinin bu noktada kendisinin benzerlerinden sıyrılmasını sağlayan şey karakterlerini ele alış şekliymiş gibi geliyor bana. Daha önce kötü karakterleri merkezine alan yapımlar da izledik, yavaş yavaş karanlık tarafa geçen kahramanlar da, kötülerin karşısında duran iyiler de. Invincible bunların hepsini kullanıyor ama başkalarının yapmadığı bir şey de yapıyor. Kahramanına yatırım yapıyor. Bu sezonda benim en büyük eleştirim ilk bölümün sonunda Omni-Man’in koruyucuları neden öldürdüğü sorusunun üzerine yatılmasıydı. Dizinin en büyük soru işaretinin cevaplanması çok uzunmuş gibi geldi ve artık tadının kaçmaya başladığını düşünmüştüm. Ama sezon finalinde şunu fark ettim, her ne kadar Omni-Man’in kötü bir şey yaptığını bilsek de, sebebini bilmediğimiz için Omni-Man’i bir düşman olarak göremedim. Çünkü geçen her bölümde masumları kurtarmaya, iyilik için savaşmaya devam etti ve ilk bölümün sonunda yaptığı şeyin arkasında aslında bizim daha bilmediğimiz, Omni-Man’i haklı çıkaracak bir sebep varmış gibi gelmeye başladı. Çok kötü bir şey yaptığını bilsek de dizi seyircinin Omni-Man’e sempati duymaya devam etmesini sağladı. Bu yüzden de son iki bölümde yaptıkları şeyleri izleyince Mark’ı çok daha iyi anladım, çünkü Mark gibi ben de ilk bölümün sonunda yaptığı şeyleri izlememe rağmen Omni-Man’in söylediği şeyler karşısında şok oluyordum.

Kahramanına yaptığı yatırımın dizinin en büyük başarısı olduğunu düşünüyorum. Benim gibi Invincible çizgi romanlarını bilmeyenler için hikaye sezon finalinde Mark’ın babasını yenmesine doğru gidiyor gibiydi. Ama bu çok kötü bir son olurdu çünkü hepimiz biliyoruz ki Mark’ın Omni-Man’i yenmesi mümkün değil. Bunun yerine acımasızca dayak yemesine rağmen babasının karşısında durabilmesi, ölmek üzereyken bile inandığı şeyi savunması uzun vadede Mark’ın Omni-Man’e karşı gerçek bir rakip olabileceğini gösterdi izleyenlere. Dizi kahramanına yatırım yaptı derken bunu kastediyorum, bence hepimiz biliyoruz ki Omni-Man’in kaybetmekten korktuğu bir şeyinin olmaması, kaybedecek bir dünya şeyi olan Mark’a karşı onu daha güçsüz kılacak ve günün sonunda Mark’ın üstün gelmesini sağlayacak. Dizinin yaptığı en doğru iş bu bana göre.

Sezon finaline kadar en büyük eleştirimin Omni-Man’in neden koruyucuları öldürdüğünün sorusunun üzerine çok uzun süre yatılması demiştim ama burada övmek istediğim bir şey var; dizi bir yanda bu soru işaretini saklarken izlettiği bölümlerde ilgiyi soru işaretinden alıp başka hikayelere dağıtmayı çok güzel başardı. Örneğin Mahershala Ali’nin seslendirdiği Titan’ın (Taş Adam) ailesini korumaya çalışırken bir yandan da şehrin yeraltı patronuna karşı savaş açmasını izlemek ve Mark ile iş birliği yapmasını görmek çok güzeldi. Aynı şekilde Mark’ın süper kahramanlık yolculuğunda önemli bir rolü olan Atom Eve’in de sadece Mark ile var olan bir karakter olmak yerine kendi sorunlarıyla da baş etmeye çalışması, hem aile sorunlarını hem de erkek arkadaşıyla olan hikayesini izlemek dizinin sadece Mark ve Nolan ekrandayken bu kadar kaliteli olmadığını, diğer karakterlerin de hikayeye çok şey kattığını gösterdi.

Invincible benim bu yıl izlediğim en iyi süper kahraman dizisi ve genel olarak da bu yıl izlediğim en iyi dizilerden biri. Dizi şimdiden ikinci ve üçüncü sezon onaylarını aldı, Robert Kirkman’ın 140 sayılık hikayesi uzun yıllar bizimle olacak gibi duruyor.

Yorumlar