Mirasın Devamı: The Falcon and the Winter Soldier

Steve Rogers’ın mirası. Kalkanın devamı. Yeni bir Kaptan Amerika. The Falcon and the Winter Soldier, beyaz perdede bu kadar detaylı şekilde göremeyeceğimiz, daha çok yer verilmeye layık iki karakterin öyküsü. Disney Plus’ın MCU’ya en büyük katkısı da bu olacak zaten. Daha çok karakterin daha kişisel hikayelerini anlatacak bir platform oluşturmak. WandaVision gibi belki doğrudan filmlere bağlanacaklar, The Falcon and the Winter Soldier gibi belki hiçbir filme bağlanmayacaklar.

MCU’nun bugüne kadar maruz kaldığı en büyük eleştirilerden biri çıkan her filmin bir sonraki filmi izletmek için yapılmasıydı. Örneğin Infinity War ve Endgame döneminde öyle bir fenomen haline gelmişti ki bu filmler, olaylara dahil olmak isteyen kişilere arayı kapatmaları için 10-15 tane film sayıyorduk. Büyük absürtlük. Bence Marvel bu Disney Plus dizilerinde filmleri izleyen kitlenin ciddi bir bölümünün dizileri izlemeyeceğinin farkında, bu yüzden dizilerin filmlere çok çok büyük bir etkisi olmayacak. Mesela Sam’in en son Endgame’in sonunda kalkanı aldığını izleyen biri, Sam’i yeni Kaptan Amerika kostümüyle bir sonraki filmde gördüğünde The Falcon and the Winter Soldier’ı izleme ihtiyacı olmayacak. Disney Plus dizileri çizgi roman serilerindeki tie-in sayıları gibi filmlerin sürekliliği açısından hayati olmayan hikayeler anlatacaklar.

Yeni bir Kaptan Amerika fikri zaten güzel bir fikir, çünkü Kaptan Amerika doruk noktasını İkinci Dünya Savaşı döneminde yaşamış, orada halkın lideri olmuş, temsil ettiği değerlerle günümüzde Amerikan hükümetinin ajandasıyla çelişen bir sembol. Zaten Steve Rogers buzdan çıkıp günümüze geldikten sonra yer aldığı bütün filmlerde hikaye genel olarak günümüze ait olmadığı, günümüzde bir Kaptan Amerika’ya ihtiyaç olmadığı ve hükümetin de bunu istemediği üzerineydi. Captain America: The Winter Soldier’da savaş kahramanı Steve Rogers hain ilan edilmiş, Civil War sonrasında ise kaçak damgası vurulup peşine düşülmüştü. The Falcon and the Winter Soldier her ne kadar doğrudan filmlere bağlanan bir hikaye anlatmasa da çok önemli bir noktaya değiniyor. Sam’in kalkan için ne kadar doğru bir seçim olduğuna. Hatta bence Steve Rogers’tan bile daha doğru bir seçim. Steve Rogers olaylara her zaman siyah ve beyaz olarak, doğru ve yanlış olarak baktı. Sam ise gri bölgeleri görebilen daha esnek bir karaktere sahip. Sezonun dördüncü bölümünde Karli ile konuştukları sahne bunun çok güzel bir örneği. Ayrıca sezonun tam bu kısmında kalkan hala John Walker’daydı ve Sam’in yeni Kaptan olup olmayacağı çok net değildi. Sam’in olaya sakin ve yapıcı bir şekilde yaklaşması, John’un ise olaya yaklaşımının Karli’yi yakalamak üzerine olması hangisinin kalkan için doğru isim olduğunu çok güzel anlatıyor.

Dizi John Walker’ın neden yanlış seçim olduğunu çok güzel anlatıp bırakmıyor, ki ben öyle yapmalarını beklemiştim, hem bunu anlatıp hem de John’un yolunun devamını gösteriyor. John Walker’ın US Agent olarak MCU’nun geleceğinde bir yerde ortaya çıkmasını merakla bekliyorum ben. Aynı şekilde diğer iki yan karakteri Baron Zemo ve Sharon Carter için de öyle. Dizinin bence en iyi yaptığı şeyler her bir karakterinin solo hikayesini çok iyi devam ettirmek. Özellikle Baron Zemo benim dizideki favori olayım. Zemo’nun geri dönüşü ve devamında yaptıkları hiç beklemediğim bir şekilde oldu benim. Biraz daha laf olsun diye geri getirildiğini düşünüyordum ama Civil War’da bize anlattıkları karaktere bu kadar güzel uyan ve çok daha güzel bir şekilde devam ettirilen karakter hikayesine hayran kaldım. Bütün dizideki en sevdiğim sahne Zemo’nun süper asker serumlarını üzerine basarak parçalaması. Çünkü Civil War’da da ve bu dizide de bize anlatılan şey bu karakterin süper askerleri yanlış bulması ve sonlarını getirmek için elinden gelen her şeyi yapması. Zemo bu düşünceyi eline o fırsat geçene kadar değil, o fırsat geçtiğinde bile hiç düşünmeden elinin tersiyle -hadi ayağının altıyla diyelim- itmesiyle yazarlar tarafından ne kadar doğru anlaşıldığını gösterdi.

Benim dizideki en anlamadığım nokta Sharon Carter’ın Power Broker olması oldu, çünkü Peggy Carter tarafından yetiştirilmiş, onun değerleriyle büyümüş birinin para için ülkesini satmasını tam anlayamadım, en azından dizinin bu konuya yeteri kadar değinmediğini düşünüyorum. Ama yine de öyle veya böyle bu durum Sharon’ı çok daha ilginç bir karakter haline getirdi. Aynı John Walker gibi Sharon’ın da bir sonraki adresinin neresi olacağını merakla bekliyorum.

Şahsen ben son bölümde Captain America and the Winter Soldier’daki Winter Soldier’ın Bucky Barnes olarak değişmesini beklerdim. Çünkü bunu izledik bu sezon. Bucky Barnes, Winter Soldier ismini arkasında bıraktı ve tamamiyle özgür oldu. Bucky benim adıma Sebastian Stan’in harika performansıyla diziyi keyifli kılan taraftı. The Falcon and the Winter Soldier dediğim gibi büyük bir hikaye anlatmıyor, kendi karakter hikayeleri çok iyi işlenen dört karakter var, ortalama altı bir kötüsü var, ki burası büyük ihtimalle dizinin en zayıf noktası. Thanos’tan sonra yerleştikleri yerlerden herkes geri döndükten sonra sınır dışı edilmeye çalışılmalarının tepkisi masumları öldürmek, insanları kaçırmak, binaları patlatmak, oylamaları basmak olmamalı. Karli haklı bir davayı savunuyor ama savunması için aldığı aksiyonlar kendisini haksız çıkartan aksiyonlar. Neden bu kadar aşırı güç kullandığını anlamış değilim. Yine de The Falcon and the Winter Soldier bana göre çok hayati olmasa da anlatılmayı hak eden ve Disney Plus’ın Marvel dizilerine olan umudumu arttıran bir hikaye.

Yorumlar