Dizinin yaratıcısı ve yönetmenine baktığımız vakit gerçek olayları projelerine yansıtmayı amaç edinmiş iki ismi görüyoruz ki Fatma karakteri günümüz Türkiye’sinde hiç de yabancı olmadığımız bir profil izlenimi veriyor. Bu da yaratıcıların kimliklerini bu Netflix projesine de taşımaya çalıştığının göstergesi. Fatma, Netflix’in yerli yapımlarına isim verme konusunda hayal gücü yoksunluğunu devam ettirse de, günlük hayatta çok fazla aşina olduğumuz bir isim ve bu sefer dizinin konusu ile paralel. Dizinin genelleme yapan ve belli kesimi baz alan üslubuna istinaden epey doğru bir ad seçilmiş baş karakter için. Çünkü anlamına baktığınız vakit bizleri “temiz”, “iffet” ve “namus” gibi kadınlara küçük yaştan itibaren dayatılan birtakım kuralları ve zorunlulukları çevreleyen kavramlar karşılıyor.
Dizi ise yanlış bir eş seçimi yapmış, çocuk yaşta tacize uğramış fakat tüm bunlara karşın çocuğu için güçlü kalmaya çalışan ve muhafazakar kesimi temsil eden bir annenin, tek dayanağı olan otizmli oğlunu araba çarpması sonucu kaybetmesiyle hayatının olumsuz anlamda nasıl değiştiğini ele alıyor. Fatma olayın faillerinden intikam almayı kendisine amaç edinse de rakibi sınıfsal anlamda kendisinden oldukça üstün bir aile. Çünkü kendisi birçok yerde temizlik işi yapan sıradan bir kadın. Dizi bu mesleği, karakterin hikayesinin geleceği noktayı bildiği için kinaye maksadı ile seçmiş. Oluşan güç dengesizliği adaletin şaşmasına ve suçlanan tarafın ölen ve acı çeken taraf olduğuna karar veriyor. Bu yanlış hüküm de karakterin yanlış yollara sapmasına sebep oluyor.
Dizide ayrıca karakter için çokça “görünmez” sıfatı kullanılıyor. Bu sıfat karakterin taktığı başörtüden dolayı fikrini de çıkarabiliriz lakin öyle değil. Fatma yalnız yaşayan biri ve toplum tarafından ne kadar az fark edilirse kendisi için o kadar yararlı fikrine sadık yaşıyor. Toplum içinde olmak demek sorunlar silsilesi demek kendisi için. Bu da toplumun savunmasız kadınlara hiç de cömert olmadığını tebellür ediyor. En büyük silahı olan “görünmezlik” üstünlüğünü lehine kullanan Fatma, savunma ve intikam merkezli, John Wick vari işlediği cinayetlere bulaşmak zorunda kalıyor. Ölenler genelde sahip olduğu kırmızı çizgilerin dışına çıkan karakterlerdi ve keyfi olarak öldürdüğü karakter hiç yok denebilir. Bu da senaryonun Fatma’ya hak vermemizi, bağ kurmamızı ve empati duygumuzu kullanmamızı istediğinin kanıtı.
Dizi bu cinayetler harici aslında sıradan bir Türk dram işi. Diziye kimliğini veren bu sefer kadının öldürmesi. Bizi bu yeniliği ile bağlamaya çalışmış olsa da dizide bu “görünmezlik metaforu” işlenişi gerçeklik olgusuna zarar veren unsur olmuş. Dizi hiç öyleymiş gibi durmasa da günümüzde geçiyor. Günümüzde Fatma’nın işlediği cinayetlerin faillerini bulmak artık çocuk oyuncağı ama baş karakterimizden şüphelenmemek ve zanlı olarak görmezden gelinmesi diziye bakış açımızı farklı yöne çekti. Dizinin bu mantık hatalarından “görünmezlik metaforu” ile sıyrılma isteğinden ziyade dönemsel farklılığa gitmesi gerektiğini düşünüyorum.
Tabii ki öldürülen ve şiddet gören kadınların katillerinin suç almamasına, kolayca serbest bırakılmasına da gönderme yapıyor ama dizi madem gerçek olaylardan dem vurmak istiyor bu algılara zarar verecek hatalardan da kurtulması gerekirdi. En azından kameranın yaygın olmadığı bir dönem veyahut İstanbul değil de küçük bir kasaba seçebilirlerdi. İşte o zaman yeterli delilsizlik olayına hak verirdik. Odağımız bu sefer mantık hatalarına değil tamamı ile kadınların yaşadığı toplumsal şiddete kayabilirdi. Sabah programlarında sıkça rast geldiğimiz lakin kendileri hakkında en ufak bir fikrimiz dahi olmayan “suçlu kadınları” çevrenin nasıl suça teşvik ettiğini Özgür Önerme kalemi ile izlesek de Fatma’nın hikayesi gereği yaptıklarına hak vermenin tartışmaya oldukça açık olduğunu düşünüyorum. Bu da senaryonun finalinde yapılan dizinin ele aldığı ve eleştirdiği tüm konuları yok saymış olduğu hatta direkt çöpe atmış olduğu “itme” ve “intihar” olayı.
Finalde otizmli oğlunun ölümünün annesi yüzünden olduğunu öğrenmemiz Fatma’ya bakış açımızı tüm yönleri ile değiştirdi. Karakteri haklıyken haksız duruma düşürmek oldukça mantıksızdı. Bu olayın izleyiciyi şaşırtan bir ters köşe olmasını umsalar da ilk 5 bölüme zarar vermiş tamamı ile. Daha sonra da gelen intihar olayı var ki Fatma intikam için çarpışan biriyken o cinayetlerden suçsuz kurtulmayı beklememesi lazımdı zaten. Hapse girmesi başarılı olduğunun tescili olacaktı ve kendisine yakışan bir son olacaktı. Tüm dizi boyunca izleyiciye yansıtılan güçlü kadını intihar ettirmek de bir o kadar mantıksız başka bir husus bu nedenle.
Günümüzde Fatma gibi olanların ilk 5 bölümdeki Fatma gibi olmasını isteriz biz açıkçası. Böyle bir final yine umutsuzluk temalı olmuş ve empati kuran kesimi yine çıkılmaz bir yola itmiş. Zaten görünmez olarak tanıttığınız birini öldürmek oldukça tezat bir son. Finali daha anlamlı olsaydı şayet “Bir Başkadır” sonrası izlerken Türk sineması adına mutlu olacağımız bir proje olacaktı lakin aceleye getirmeyi tercih etmişler. Olsun(!)
Toplumun haksızlıklara karşı- intihar ederek- teslim olan Fatma’dan ziyade, savaşan Fatma’yı örnek alması ümidiyle.