Shadow and Bone benim gördüğüm kadarıyla reklamı çok da iyi yapılmamış bir yapımdı. Netflix genelde böyle işlerini duyurmakta çok daha başarılıdır. Ya da belki benim gözümden kaçmıştır. Yine de işin içinde fantastik bir yapım varsa ve üstelik bu bir kitap uyarlaması ise mutlaka radarıma girer. İşte bu yüzden de derginin bu sayfasındayız. Prens Caspian’ın kötü adam olduğu Shadow and Bone incelemesi ile karşınızdayız. İzlemeyenler için uyaralım, spoiler içermektedir.
Kitap dediğime bakmayın, elimizde beş kitap, iki serilik bir evren var ve bu evrenin adı da Grishaverse. Yazar Leigh Bardugo’nun ilk kitabının adı Gölge ve Kemik, 2012’de yayınlanmış ve kısa süre içinde de ilgileri üstüne çekmiş. Devam kitapları ile üç kitaplık bir Grisha üçlemesi ortaya çıkmış. Daha sonra Sahte Krallık ve Kargalar Meclisi isimli iki kitap daha evrene eklenmiş. Dikenlerin Dili isimli evrene ait altı küçük hikayeden oluşan bir kitap ve yeni bir ikilemenin ilk kitabı olan Yara İzi Kralı 2019 yılında okuyucular ile buluşmuş. Yani lafın kısası elimizde evrene dair bolca hikaye var.
Ancak dizi bir karar veriyor ve yayınlanan ilk üçlemedeki karakterler ile sonrasında çıkan iki kitabın karakterlerini bir araya toplayarak hikayeyi tek bir çizgide anlatmak istiyor. Grishaverse, görebileceğiniz gibi Rusya kültürüne, en azından giyim kuşam anlamında oldukça benzer bir kültürün içinde Grisha adı verilen belli güçlere sahip insanların yer aldığı bir Dünya’da yer alıyor. Kitaplar, en azından ilk üçleme, dizide de gördüğümüz baş karakterimiz Alina Starkov üzerinden ilerliyor. Dizide yer alan Kaz Brekker ve ekibi ise Kargalar Meclisi isimli kitapta anlatılıyor. Ama az önce de söylediğim gibi dizi bu iki ayrı odağı birleştirmeye çalışmış. Ben kitapları okumadığım için kitaplarda olaylar tam olarak nasıl gelişiyor ve dizideki gibi Alina ve Kaz’ın ekibinin yolları kesişiyor mu bilmiyorum ancak bunun bir sorun olduğunu da sanmıyorum. Çünkü sadece diziye bakarak düşüncenin güzel olduğunu anlayabiliyorsunuz. Peki düşünüldüğü kadar güzel işlenmiş mi?
İşte sıkıntı burada başlıyor. Dizinin finalinden de anlayabileceğiniz gibi Alina ve Mal’ın yolculuğuna Kaz’ın ekibi mutlaka dahil olacaklar ama Kaz ve ekibinin bu yolculukta yardımcı etmenler olmaktan daha fazla önemleri var gibi. Ben mi yanlış hissettim bilmiyorum ancak direkt olarak Kaz Brekker karakterinin koca bir problemli ve olaylı geçmişi varmış hissini her sahnede sonuna kadar hissettim. Özellikle Alina’yı kaçırma işi için önüne geçmek istedikleri adamla yaşadığı konuşma sonrasında buna oldukça emin oldum. Adamla daha önce karşılaşmış ancak adam kendisini hatırlamıyor. Burada kesinlikle anlatılacak bambaşka bir hikaye var. Buraya kadar aslında durum oldukça kotarılabilir ve kabul edilebilir bir şekilde ikiye bölünüyor. Olayların ortasında olan Alina’nın hikayesi ve içinde bulundukları Dünya’nın bir parçası olan Kaz ve ekibinin hikayesi. Ancak dizinin anlatmak istediği sadece bunlar değil.
General Kirigan karakterinin beni ne kadar hayal kırıklığına uğrattığını söylesem az olur. Ben Barnes güzel oynamış, o konuda öncelikle oyuncuya hakkını teslim etmek istiyorum. Ancak karakter baştan o kadar gri ve derinleşebilir tanıtılıyor ki, ortada Alina, Mal ve Kirigan üçgeninde aşktan başka elementlerin olacağını düşünüyor ve umutlanıyorsunuz. Ama hiç de öyle bir şey yok, Kirigan güç aşığı, düşman ülkeleri fethetmek isteyen sıradan bir kötü adam oluveriyor. Ne Grisha’nın gördüğü eziyet ile alakalı doğru düzgün bir motivasyonu var, ki bunu göstermek adına bir flashback sahnesi ile sevdiği kadını öldürüp, kendisinden olanlara acı çektirdiklerini gördük, ne de yaratmış olduğu gölge ile alakalı bir hikayeye sahip. Ki bu gölgeyi dizinin anlattığına göre halkını korumak isterken yanlışlıkla yaratıyor. Yani ortada bir potansiyel var ancak herhangi bir girişim yok. Gerçi son sahnede gördüğümüz gibi içinden canavar çıkarıyor, meh. “Ne yani, sadece sıradan bir kötü karakter miymiş?” diyerek kalakaldım olduğum yerde. Belki kitaplarda daha farklıdır diye avutuyorum kendimi. Hata bende de olabilir, sonuçta kendisinden “Darkling” diye bahsediyorlar ve dizinin de ışık tutmaya çalıştığı gibi adam siyah giyiniyor.
Peki Kirigan düşman ve sıradan bir kötü olduğu için Alina’nın hikayesine dahil sayalım diyerek dizi, kendisini iki koldan anlatmak istiyor diyelim. Ama bir de Nina Zenik ve Matthias Helvar var. İlk başta bunun, içinde bulunduğumuz Dünya’nın dinamiklerini, farklı kültür ve toplulukların birbirleriyle ilişkilerinin anlatılması açısından bir bakış açısı olarak sunulduğunu düşündüm. Anlatmak için çok saçma sapan bir yerden ele alıyor olsa bile güzel bir düşünceydi. Özellikle Nina’nın tutsaklığı sırasında Matthias ile diyalogları oldukça ilgi çekiciydi. Ancak bu iki karakterimiz de Kaz ve ekibinin bir parçası olacaklarmış meğer ve kendi kültürlerinin dayatmalarına karşı gelecekleri ve aşklarını yaşamak için ellerinden geleni yapacakları bambaşka bir hikaye örgüsü çıktı işin içinden. Bir yandan bu konuda umutlu ve mutluyum çünkü Kaz ve ekibi diziye gerçekten renk katan güçlü bir unsur olarak yer alıyorlar ve açıkçası Kaz Brekker’ın hikayesini Alina’nın hikayesinden daha çok merak ediyorum. İkinci sezonu izleme sebebim de bu olacak zaten.
Sonuç olarak elimizde fikri güzel, işlemesi bolca hatalı ama bazı karakterleri ile ayakta durabilecek bir fantastik hikaye var. İyi bir gününüzde tüketilmesi size hoş zaman geçirir ama çok bir şey beklemeyin derim. En azından kitaplara bir şans verin, ben öyle yapacağım.